Sizce bir yazarı gerçekten büyük bir usta kılan nedir? Toplumun ve bireyin sorunlarına sırt çevirmemesi mi? Yaşamı boyunca ve verdiği tüm eserlerde önceliğini insanlığın yararı olarak belirlemesi mi? Her türden bağnazlığa ve baskıya karşı çıkıp elinden geldiğince baş kaldırması mı? Yaşadığı korkunç acılar da dahil olmak üzere tüm tecrübelerini sanata aktarabilmesi mi? Yoksa derdini mümkün olduğunca yalın ve çarpıcı bir şekilde anlatması ve okurun içinde bir yere dokunabilmesi mi? Eğer cevabınız “Hepsi!” ise, Stefan Zweig’ın büyük bir usta olduğunda hemfikiriz demektir.
Stefan Zweig bundan tam 80 yıl önce, 1942 yılında, anavatanına yaklaşık on bin kilometre uzaklıktaki küçük bir evde eşiyle birlikte yaşamına son verdi. Oysa 1881 yılında zengin ve entelektüel bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldiğinde ve kişiliğini hümanizm üzerine inşa ettiği ilk yıllarında, sonunun böyle olacağını tahmin etmezdi elbet. Büyük olasılıkla yine bu dönemde, tarihin onu 20. yüzyılın en büyük yazarlarından biri olarak anacağını ve çok büyük acılarla sınanacağını da tahmin edemezdi. Peki, ne oldu da hayat onu dünyaya geldiği ve hayatının en mutlu gençlik günlerini geçirdiği şehir olan Viyana’dan, Brezilya’daki küçük bir eve savurdu? Hayattaki en büyük endişelerinden biri ana dilinden uzak kalmak olan usta yazar, nasıl oldu da sürgün hayatı yaşamaya mecbur kaldı? Aslında bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz.
Zweig Yahudi bir ailenin çocuğuydu ama onun çocukluk yıllarında Viyana’da Avusturyalılar, Yahudiler, Macarlar ve Slavlar barış içinde bir arada yaşarlardı. Keza onun çocukluk ve gençlik yıllarını huzurla, edebiyatla iç içe ve eğitimine odaklanarak geçirebilmesine olanak tanıyan temel unsur da bu barış ortamıydı. Ancak 1913 yılında Saraybosna’da patlayan silahlar, çok geçmeden korkunç bir dünya savaşına dönüştü. Savaşa karşı edebiyatla savaşma kararı veren Zweig da kalemi ilk kez eline bu dönemlerde aldı. Savaş bitince Salzburg’da münzevi bir hayatın içine sakladı kendini. Ancak ikinci bir savaşın ayak sesleri adım adım geliyordu. Nazilerin baskısı gitgide artıyor ve artık Salzburg’u da Zweig ve daha nice kişi için yaşanılmaz hale getiriyordu.
20. yüzyılın en ünlü ve usta yazarlarından biri olan Stefan Zweig, 1881 yılında Viyana’da Yahudi ve varlıklı bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Onun çocukluk yıllarında Viyana, farklı milletlerden halkların...
Hayatı boyunca kendini savaş karşıtı ve hümanist olarak nitelendiren bir yazarın, yalnızca altmış yıl süren ömründe iki dünya savaşına tanıklık etmesi; elbette Zweig’ın ruhunda çok büyük yaralar açtı. 1938 yılında İngiltere’ye gitmesiyle başlayan sürgün hayatında bir sonraki durağı New York, sonuncusu da Brezilya oldu. Elbette tüm bu süreçte hep yazdı ve geleceğe birbirinden değerli eserler bıraktı. Onun gücünü yalınlıktan alan müthiş anlatımı, sade imgeleri ve birbirinden çarpıcı psikolojik tahlilleri; 1920’li yıllarda tüm dünyada okunan bir yazar olmasını sağladı. Ne var ki, Avrupa’da giderek histeriye dönüşen milliyetçilik düşüncesi, ana dilinden uzak geçirdiği yıllar, tanık olduğu korkunç atmosfer ve bir “sürgün” olmak; onu yalnızlığın ve umutsuzluğun kollarına her geçen gün daha da çok çekti. Hayattaki son zamanlarında “Ruhum öylesine yaralı ki, hani neredeyse burnumu pencereden çıkarsam, yüzüme vuran gün ışığı bana acı verecek.” diyen Zweig, 1942 yılında onu mutluluğa ulaştıracağına inanarak yaşamına son vermeyi seçti.
Biraz uzun bir giriş oldu ama Zweig gibi bir yazarı kısa cümlelerle geçiştirmek olmazdı. Stefan Zweig’ın her bir eserinde farklı sürprizlerle karşılaşmak mümkün. Ancak istisnasız tüm eserlerinde derin karakter tahlilleri, son derece yalın ve çarpıcı bir anlatım, okuru sorgulamaya iten detaylar ve psikolojik tahliller bizi bekliyor. Novella olarak da adlandırılan uzun öykü türünde -bana kalırsa- dünyanın en usta yazarlarından biri olan Zweig, biyografi ve tarih anlatılarıyla da okurları kendine hayran bırakmayı başarıyor. Kitap okumayı sevmeseniz bile, Zweig’ın kalemine kulak vermenizi tavsiye ederim. Çünkü onun eserlerinde her okur, ufkunu açacak ve yüreğine dokunacak cümleler bulabiliyor.
Bugün sizin için Zweig’ın Türkçeye çevrilen ve ülkemizde de hatrı sayılır satış rakamlarına ulaşan 31 farklı eserini derledim. Ancak baştan belirtmekte yarar var: Zweig’ın telifi çoktan düştüğü için, arzu eden her yayınevi onun eserlerini basabiliyor. Bu nedenle yazarın özellikle bazı kısa öyküleri, farklı yayınevlerinin derleme baskılarında birden fazla kez ve hatta kimi zaman farklı isimlerle karşınıza çıkabiliyor. Eğer Zweig’ın külliyatını yeni edinecekseniz, benim tavsiyem hep aynı yayınevinin baskılarını tercih etmeniz. Böylece farklı kitaplarda aynı öykülerle karşılaşmazsınız. Aşağıdaki listede birbiriyle kesişen öykülerin hangi baskılarda olduğunu mümkün olduğunca belirtmeye çalıştım. Şimdiden keyifli okumalar!
1. Satranç
Okurlarla yazarının trajik intiharından sonraki süreçte buluşan Satranç’ı Stefan Zweig’ın en etkileyici ve ünlü uzun öykülerinden biri olarak tanımlamak yanlış olmaz. Ülkemizde de çok okunan ve Zweig’ın telif hakları çoktan...
İsmi bazı yayınevleri tarafından “Satranç Ustası” olarak çevrilen Satranç, yazarın en ünlü ve çok okunan eserlerinden biri. Aynı zamanda hayattayken tamamladığı son eseri. Zweig ortalama 70 sayfa uzunluğundaki bu uzun öyküde bize, aylarca kapalı kaldığı bir odanın içinde hayata bir kitapla tutunan Dr. B.’nin hazin öyküsünü anlatıyor. Eline geçen satranç kitabını defalarca en ince detaylarına kadar okuyan Dr. B., onda bir süre sonra tutkuya dönüşen satranç nedeniyle özgürlüğüne kavuştuktan sonra beyin hummasına yakalanıyor. Zweig’ın Avrupa’nın karşı karşıya olduğu nasyonal sosyalizm tehlikesini bir kez daha vurguladığı bu eser, aynı zamanda bir nevi onun veda mektubu.
2. Amok Koşucusu
Stefan Zweig’in 1922 yılında kaleme aldığı bir novella, yani uzun öykü olan Amok Koşucusu; ülkemizde birçok farklı yayınevi ve farklı çeviriler aracılığıyla okurlarla buluşmuş bir eser. Başta Can Yayınları ve...
Ülkemizde “Amok” ya da “Amok Koşucusu” isimleriyle basılan bu eser de ortalama 60-70 sayfa uzunluğunda bir novella. İsmini, özellikle Malezya’da ve Afrika’da daha sık rastlanan bir tür cinnet hali olan amoktan alıyor. Eserin baş kahramanı olan ve Hollanda Doğu Hint Adaları’nda çalışan doktor, son derece varlıklı bir kadının yardım talebini onun küstah ve çıkarcı tavrından rahatsız olması nedeniyle geri çeviriyor. Ancak duygularının mesleğinin önüne geçmesine izin verdiğini ve söz konusu insan hayatı iken sorumsuzca davrandığını düşünmeye başlayınca, kadına yardım etmeyi bir saplantı haline getiriyor.
3. Bir Kadının Yaşamından 24 Saat
Dilimize bazı yayınevleri tarafından “Bir Kadının Yaşamındaki 24 Saat” ya da “Bir Kadının Hayatından 24 Saat” isimleriyle de çevrilen Bir Kadının Yaşamından 24 Saat, usta yazar Stefan Zweig’in imzasını taşıyan...
“Bir Kadının Yaşamındaki 24 Saat” ya da “Bir Kadının Hayatından 24 Saat” isimleriyle de karşınıza çıkabilecek olan bu novella, bir gece özgürce tutkularının ve arzularının peşinden gitmeye karar veren bir kadının tümden değişen hayatını konu alıyor. Zweig’ın bu eser için mekan seçimini Fransız Rivierası’ndan yana yapması, onun 1920’lerin Avrupa’sının ikiyüzlü ahlak anlayışına karşı getirdiği eleştirileri de ortaya koyuyor.
4. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
Usta yazar Stefan Zweig’in ilk olarak 1922 yılında okurlarla buluşan eseri Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, yaklaşık 50-60 sayfa uzunluğunda bir novella. Ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde bu eser farklı yayınevleri...
1948 yapımı bir Hollywood filmine de ilham olan Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, “Sana, beni asla tanımamış olan sana…” cümleleriyle başlayan ve yaklaşık 50-60 sayfa süren bir mektup. Bir kadının hayatı boyunca umutsuz ve tek taraflı şekilde sevdiği bir adama yazdığı bu mektubun göndericisinin kim olduğunu hiçbir zaman öğrenmiyoruz. Zweig’ın okurlarına “Büyük bir saplantı gerçek bir aşk olabilir mi?” sorusunu da sorduğu eser, yazarın psikolojik tahliller konusundaki ustalığını arşa çıkardığı örneklerden biri.
5. Olağanüstü Bir Gece
Can Yayınları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Koridor Yayınları ve Karbon Kitaplar gibi birçok farklı yayınevi tarafından farklı çevirilerle okurlarla buluşturulan Olağanüstü Bir Gece; Stefan Zweig’ın imzasını taşıyan ve ilk...
Zweig’ın en iyi yaptığı şeylerden biri de insanın içindeki karanlık tarafları gün yüzüne çıkarmak ve onların sınırlarını sorgulamak. Olağanüstü Bir Gece’de de tüm hayatını burjuva sınıfının tasasız ve rahat atmosferi içinde geçirmiş genç bir adamın bir gün ilk kez bir suç işlemesini konu alıyor. Bu suçla hayatında ilk kez gerçekten yaşadığını hissetmeye başlayan adam, tutkulu ve karanlık taraflarını keşfetmeye başlıyor. Bu keşif onu gece aleminin diplerine doğru sürüklüyor.
6. Korku
Korku, dünya edebiyatına damga vurmuş Avusturyalı yazar Stefan Zweig’ın 1910 yılında yayımlanan romanıdır. Sayfa sayısı nedeniyle “novella”, yani uzun öykü olarak da kategorize edilen bu eser, korkunun pençesine düşmüş bir...
Hayatına biraz renk katmak için kocasını genç bir piyanistle aldatan bir kadının, yasak ilişkisini bilen biri tarafından şantaja uğramasını konu alan Korku; Zweig’ın kadın karakterlerin psikolojilerini de müthiş bir şekilde yansıtabildiğinin en somut örneklerinden biri. Belirsizlik ve suçluluk duygularının her tür cezadan daha ağır sonuçları olabileceğini gözler önüne seren eser, baştan sona gerilim dozunu bir an olsun düşürmüyor.
7. Lyon’da Düğün
Stefan Zweig’ın ilk kez 1927 yılında okurlarla buluşan uzun öyküsü Lyon’da Düğün, aynı zamanda usta yazarın ülkemizde en çok okunan eserleri arasında. Eserin Can Yayınları ve Türkiye İş Bankası Kültür...
Lyon’da Düğün, Zweig’ın Fransız Devrimi sırasında topluma umut olan bir aşkı anlattığı kısa bir öykü. Bu sebeple yayınevleri genellikle onu Zweig imzalı diğer kısa öykülerle birlikte basmayı tercih ediyor. Lyon’da Düğün’ün Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları baskısında üç, Can Yayınları baskısında ise dört farklı öykü mevcut. Bu nedenle kitabı satın alacağınız yayınevini seçerken içindeki öykülerin isimlerine göz atmanızı öneririm.
8. Yakıcı Sır
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İndigo Kitap, Zeplin Kitap, Alfa Yayınları, Evrensel Basım Yayın ve Koridor Yayıncılık gibi birçok farklı yayınevi tarafından basılan Yakıcı Sır, Stefan Zweig’ın ölümünün ardından okurlarla...
Hayatını bir gönül eğlencesinden diğerine koşarak geçiren özgüvenli bir baron, Avusturya Alpleri tatilinde gözüne flört etmek için yeni bir av kestiriyor. Ancak arzuladığı kadınla iletişime başlamak için, öncelikle onun on iki yaşındaki oğluyla bir ilişki kurmayı tercih ediyor. Farkında olmadan baron tarafından kullanılan çocuk, bir süre sonra adamın niyetinin ona yansıttığı gibi olmadığını anlamaya başlıyor. 80-90 sayfa uzunluğundaki Yakıcı Sır, yetişkinlerin karanlık ve karmaşık dünyasının bazen çocuklar tarafından ne kadar berrak görüldüğünü çok başarılı bir şekilde anlatıyor.
9. Gömülü Şamdan
Gömülü Şamdan, usta yazar Stefan Zweig’ın ilk olarak 1936 yılında okurlarla buluşan bir uzun öyküsü. Ülkemizde birçok yayınevi tarafından ve genellikle tek başına (Zweig’ın farklı öyküleriyle birleştirilmeden) basılan bu eser,...
Zweig’ın dini temeller üzerine inşa ettiği novella’larından biri olan Gömülü Şamdan, Yahudilerin kutsal emaneti olan ve Menora olarak adlandırılan yedi kollu bir şamdanın hikayesi. Yahudi cemaati ait olduğu topraklardan kaçırılan ve tarih boyunca defalarca yer değiştiren Menora’nın peşine düşmesi için Benjamin Marnefeş’i görevlendiriyor. Benjamin’in Bizans’a doğru yola çıkmasıyla başlayan bu yolculuk, yalnızca Menora’nın değil, aynı zamanda bir halkın kaderinin de öyküsü.
10. Mürebbiye
Stefan Zweig imzalı olan ve ilk kez 1911 yılında okurlarla buluşan Mürebbiye, yazarın en sevilen öyküleri arasında. Ancak bu öykü sayfa sayısı bakımından Satranç, Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ya da...
Yazarın kısa öykülerinden biri olan Mürebbiye, mürebbiyeleri toplumun ahlak anlayışı nedeniyle zarar gören iki küçük çocuğun yetişkin dünyasının acımasızlıklarıyla tanışmasını anlatıyor. Türkiye İş Bankası’nın Mürebbiye ismiyle bastığı eserde bu öykü haricinde Yaz Novellası, Geç Ödenen Borç ve Kadın ve Yeryüzü olarak sıralanan üç farklı öykü daha var. Yordam Kitap ise Mürebbiye’yi listenin ortalarında sözünü edeceğimiz Bir Kalbin Ölümü (Bir Kalbin Çöküşü) öyküsüyle bir arada basmayı tercih etmiş.
11. Clarissa
Clarissa, usta yazar Stefan Zweig’ın intiharından önce üzerinde çalıştığı son eseri. Ancak 1942 yılında yaşamını sonlandırmasının ardından bu eser yarım kalmış ve ancak 39 yıl sonra gün yüzüne çıkarılabilmiş. Zweig’ın...
Clarissa Zweig’ın külliyatında farklı bir yerde duran bir eser. Çünkü Zweig bu eseri tamamlayamadan yaşamına son vermiş. Ancak 1981 yılında, yazarın yayıncısı Knut Beck tarafından gün yüzüne çıkarılan ve tamamlanan eser; Avusturyalı genç bir kadın olan Clarissa’nın I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden önce Fransız bir öğretmene aşık olmasını konu alıyor. Doludizgin bir aşk yaşamaya başlayan çift, savaşın başlamasıyla -üstelik Clarissa hamileyken- ayrı düşüyor. Clarissa, karnındaki bebeğin babasını bir anda düşmanı olarak görmesini dayatan bu savaşın atmosferinde, hayatta kalma mücadelesi veriyor.
12. Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor
Stefan Zweig’ın ilk olarak 1930 yılında yayımlanan eseri Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor, günümüzde ülkemizde Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Can Yayınları, Aperitif Kitap Yayınları ve Mavi Çatı Yayınları gibi farklı yayınevleri...
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın 80 sayfa uzunluğundaki Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor isimli baskısında, biri kitaba adını veren olmak üzere toplamda üç farklı menkıbe var. Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor isimli menkıbe Eski Ahit’ten, Üçüncü Güvercinin Hikayesi Nuh Tufanı’ndan, Ölümsüz Kardeşin Gözleri ise Bhagavad Gita’dan ilham alıyor. Yine bu baskıda, menkıbelerin ilham kaynaklarıyla ilgili kapsamlı bir önsöz de mevcut. Ancak eğer kitaplarla ilgili “spoiler” yemeyi sevmiyorsanız bu kısmı kitabı bitirdikten sonra okumanızı tavsiye ederim.
13. Ay Işığı Sokağı
Avusturyalı usta yazar Stefan Zweig’ın ilk olarak 1922 yılında okurlarla buluşan öyküsü Ay Işığı Sokağı, günümüzde ülkemizin farklı yayınevleri tarafından bu isimle, ancak genellikle Zweig’ın farklı öyküleriyle birlikte tek baskı...
Ay Işığı Sokağı da Zweig’ın genellikle farklı öyküleriyle birlikte basılan bir hikaye. Fransa’nın küçük bir liman kentinde tesadüfen girdiği bir lokalde bir adamla tanışan karakterimiz, gecenin karanlığında bu adamın ilginç hayat öyküsüne tanıklık ediyor. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın baskısında Ay Işığı Sokağı dışında dört farklı öykü daha var. Bunlar; Leporella, Nişan, Leman Gölü Kıyısında Olay ve Avare olarak sıralanıyor. Ancak Zeplin Kitap’ın aynı isimli baskısında yalnızca Ay Işığı Sokağı ve Karda adlı öyküler yer alıyor.
14. Geçmişe Yolculuk
Stefan Zweig imzalı uzun öykülerden, yani novella’lardan biri olan Geçmişe Yolculuk’un yazar tarafından 1920’li yıllarda kaleme alındığı tahmin ediliyor. Ancak bu eser Zweig’ın intiharından uzun yıllar sonra, ancak 1970’li yıllarda...
Zweig’ın 1920’li yıllarda kaleme aldığı düşünülen, ancak onun ölümünden yaklaşık otuz yıl sonra gün yüzüne çıkarılan Geçmişe Yolculuk; tek başına 56 sayfa uzunluğunda bir öykü. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları bu öyküyü tek başına basmış. Ancak Koridor Yayıncılık’ın baskısında Ormanın Üzerindeki Yıldız adlı öykü de var. Geçmişe Yolculuk, yasak ve tutkulu bir aşkın hikayesi. Aralarına bir okyanus ve dünya savaşı giren tutkulu bir çift, yolları ancak dokuz yıl sonra yeniden kesiştiğinde aşklarının sınırlara ve değişen koşullara meydan okuyabilmesi için mücadele ediyor.
15. Mecburiyet
Stefan Zweig, yaşamı boyunca savaşın karşısında durmuş ve bu görüşlerini neredeyse tüm yapıtlarına da aktarmış bir yazar. Keza kendisinin I. Dünya Savaşı sırasında görüşlerini eserleri aracılığıyla yaymayı misyon edindiğini de...
Ortalama 50 sayfa uzunluğunda bir novella olan Mecburiyet, Zweig’ın savaş atmosferinde özgürlük ve zorunluluk kavramlarını çok başarılı bir şekilde sorguladığı bir eser. Eserin baş kahramanı olan ressam Ferdinand, savaş başladığında askere gitmemek için kaçtığı İsviçre’de bir süre sonra konsolosluktan tebligat alıyor. Bu tebligat onu antimilitarist duruşunu sürdürmekle her şeye rağmen ülkesi için savaşmak arasında derin bir çelişkide bırakıyor.
16. Sahaf Mendel
Stefan Zweig’ın ilk olarak 1929 yılında okurlarla buluşan novella’sı, yani uzun öyküsü Sahaf Mendel, günümüzde ülkemizin birçok farklı yayınevi tarafından ve Zweig imzalı başka öykülerle bir araya getirilmiş şekilde yayımlanıyor....
Viyanalı entelektüel bir sahaf olan Jakob Mendel’in trajik öyküsünü anlatan Sahaf Mendel, bazı yayınevleri tarafından Kitapçı Mendel ismiyle basılmış. Eserin Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları baskısında Sahaf Mendel, Görülmeyen Koleksiyon ve Unutulmayacak Bir İnsan adlı üç öykü mevcut. Yordam Kitap bu öyküyü Bir Kadının Yirmi Dört Saati adlı novella ile, Koridor Yayıncılık Kızıl adlı öyküyle, Doğu Batı Yayınları ise Amok Koşucusu’yla birlikte basmayı tercih etmiş.
17. Kızıl
Stefan Zweig’ın gençlik döneminde kaleme aldığı eserlerinden biri olan Kızıl, ilk olarak 1908 yılında okurlarla buluşmuş. Yazarlık yolculuğunun henüz başlarında olmasına rağmen Zweig, bu eserinde de bize uzun öykü yazmak...
Tıp öğrenimi görmek için gittiği Viyana’da yalnızlık sebebiyle en büyük hayali olan akademiden adım adım uzaklaşan genç bir öğrenciyi konu alan Kızıl, Zweig’ın ilk dönem eserlerinden biri. Berger isimli bu öğrenciyi girdiği depresif ruh halinden çıkaran şey, kızıl hastalığına yakalanmış bir kız çocuğunun onun yardımına ihtiyaç duyması oluyor. Koridor Yayıncılık dışında neredeyse tüm yayınevleri, Kızıl’ı tek başına bir öykü halinde basmış.
18. Bir Çöküşün Öyküsü
Ülkemizde Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Venedik Yayınları, Panama Yayıncılık, Zeplin Kitap, İndigo Kitap, Koridor Yayıncılık ve Bilgi Yayınevi gibi birçok yayınevi aracılığıyla okurlarla buluşturulan Bir Çöküşün Öyküsü, Stefan Zweig...
Zweig’ın gerçek bir hayat öyküsünden ilham alarak yazdığı Bir Çöküşün Öyküsü de genellikle tek başına basılan eserler arasında. Öykünün baş kahramanı olan Madame de Prie, Fransız sarayında geçirdiği günlerin sonunda gözden düşmesi nedeniyle kral tarafından Normandiya’ya sürülüyor. Hem iktidardaki söz hakkını hem de ilgi odağı olmanın ona verdiği hazzı kaybeden kadın, saraydaki ihtişamlı ve lüks hayatını yeni adresinde inşa edebilmek için hem kendisini hem de çevresindekileri kandırarak sahte eğlenceler düzenlemeye başlıyor. Ancak zamanla mantıklı düşünme yetisini tümden kaybediyor.
19. Karmaşık Duygular
Karmaşık Duygular, Stefan Zweig’ın ilk olarak 1926 yılında okurlarla buluşmuş olan bir uzun öyküsü, diğer ismiyle novella’sı. Ancak ülkemizde yayınevleri genellikle bu uzun öyküyü Zweig imzalı farklı öykülerle bir arada...
İsmi Karışık Duygular olarak da çevrilen Karmaşık Duygular, başında kavak yelleri esen bir üniversite öğrencisiyle parlak günlerini geride bırakmış bir profesörün yollarının kesişmesini anlatıyor. Profesöre son eserini tamamlaması için yardımcı olmaya başlayan genç, zamanla profesörün ve genç eşinin karanlık sırlarına tanık oluyor. Karmaşık Duygular da genellikle farklı öykülerle birlikte basılan bir eser. Örneğin, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın baskısında Orman Üzerindeki Yıldız, Erika Ewald’ın Aşkı, Unutulmuş Düşler, Alacakaranlık Hikayesi, Zıt İkizler, Bir Yüreğin Çöküşü adlı öyküler de mevcut.
20. Hayatın Mucizeleri
Stefan Zweig’ın yazarlık yolculuğunun ilk yıllarında kaleme aldığı ve yalnızca 23 yaşındayken okurlarla buluşturduğu eseri Hayatın Mucizeleri, yazarın tarihe ve psikolojiye karşı duyduğu ilginin çok erken dönemde başladığını gözler önüne...
Yahudi bir genç kızın yaşlı bir ressama modellik etmesini konu alan Hayatın Mucizeleri, Zweig’ın yalnızca 23 yaşında yayımlanan bir öyküsü. Genellikle tek başına basılsa da Can Yayınları’nın baskısında yazarın I. Dünya Savaşı’nın başlangıcından II. Dünya Savaşı’nın bitimine dek kaleme aldığı öykülerle bir araya getirilmiş. Bu baskıda Hayatın Mucizeleri, Erika Ewald’ın Aşkı, Mecburiyet, Görülmeyen Koleksiyon, Geç Ödenen Borç ve Wondrak adlı öyküler yer alıyor.
21. Bir Kalbin Çöküşü
Psikolojiye duyduğu ilgiyi ve psikolojik tahliller yapmak konusundaki ustalığını neredeyse tüm eserlerine yansıtan Avusturyalı yazar Stefan Zweig’ın 1925 yılında yayımlanan uzun öyküsü Bir Kalbin Çöküşü, yalnızca bir kahve molasında ya...
Bir Yüreğin Çöküşü ya da Yürek Çöküntüsü isimleriyle de basılan Bir Kalbin Çöküşü, yaklaşık 40-50 sayfa uzunluğunda olan ve yalnızca bir kahve molasında bile bitirebileceğiniz bir eser. Tolstoy’un ünlü karakteri İvan İlyiç’in bir nevi ruh ikizi olan bir karakterin, Salomonsohn isimli yaşlı bir adamın hezeyanlarla dolu iç hesaplaşmasını konu alıyor. Eğer “spoiler”lardan hoşlanmıyorsanız, kitabı okumadan önce Can Yayınları’nın arka kapak yazısını okumamanızı tavsiye ederim.
22. Sabırsız Yürek (Acımak)
Usta yazar Stefan Zweig’ı genellikle novella olarak da adlandırılan uzun öyküleriyle ya da kurgu dışı eserleriyle tanıyoruz. Ancak yazarın aslında iki farklı romanı da var. Bunlardan biri olan Clarissa, ne...
Acımak ismiyle de basılan Sabırsız Yürek, Stefan Zweig’ın külliyatındaki tek roman. Clarissa’yı kendi tamamlayamadığı için, Sabırsız Yürek yazarın roman türündeki tek eseri olarak kabul ediliyor. Temelde acıma duygusuna odaklanan bu eser, merhametin kimi zaman gösterene ve gösterilene nasıl bir yıkım getirebileceğine dikkat çekiyor. Sabırsız Yürek, 1946 yılında Maurice Elcey tarafından aynı isimle beyazperdeye de uyarlanmış.
23. Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski
Ülkemizde Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Can Yayınları, Yordam Kitap, Alfa Yayınları ve Doğu Batı Yayınları gibi çok sayıda yayınevinden basılan Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski; Avusturyalı usta yazar...
Sıra geldi, Zweig’ın kurgu dışı eserlerinden söz etmeye! Üç Büyük Usta, yazarın Dünyanın Mimarları isimli dizisinin ilk kitabı. Zweig; Balzac, Dickens ve Dostoyevski’nin yaşam öykülerini anlatırken bir yandan da şu soruya yanıt arıyor: Roman yazarı gerçekte kimdir? Toplumun yazarı Balzac, ailenin yazarı Dickens ve bireyin yazarı Dostoyevski; Zweig’ın kaleminde birbirinden ufuk açıcı noktalarda ortaklaşıyor.
24. Kendileriyle Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche
Stefan Zweig’ın biyografi ve deneme türlerinde de ne kadar mahir bir yazar olduğunu görmek istiyorsanız okuma listenize yazarın Dünyanın Mimarları isimli dizisini eklemeniz yeterli. Toplamda üç kitaptan oluşan bu serinin...
Dizinin ikinci kitabı olan Kendileriyle Savaşanlar, Can Yayınları’nın çevirisiyle Şeytanla Savaş; Alman edebiyatının ve düşüncesinin üç sıra dışı ismi olan Hölderlin, Kleist ve Nietzsche’yi anlatıyor. Zweig bu isimleri, yaratıcı dehalarının temelinin doğuştan gelen huzursuzluklarından kaynaklanması açısından ortaklaştırmış. Zweig’ın biyografilerinin nesnellikten çok sezgiselliğe dayandığını söylemek mümkün. Bu da Dünyanın Mimarları dizisindeki her bir eseri çok daha özel kılıyor.
25. Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar: Casanova, Stendhal, Tolstoy
Stefan Zweig ülkemizde ve hatta tüm dünyada genellikle uzun öyküleriyle daha çok biliniyor. Ancak kurgu dışı eserlerinden de bu alanda, özellikle de biyografi ve deneme türlerinde ne kadar başarılı ve...
Dizinin son kitabı olan Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar, Can Yayınları’nın çevirisiyle Kendi Hayatını Yazan Üç Yazar; Casanova, Stendhal ve Tolstoy’un hem yaratıcılık süreçlerini hem de yazın hayatlarını daha yakından tanımak isteyenler için müthiş bir kaynak. Zweig için bu üç yazarın ortak noktası; “ben”lerini inşa etmeyi kendi sanatlarının en önemli misyonu olarak görmeleri.
26. İnsanlığın Yıldızının Yükseldiği Anlar
Stefan Zweig’ın Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları başta olmak üzere birçok yayınevinin “İnsanlığı Yıldızının Yükseldiği Anlar” olarak çevirdiği eseri; Everest Yayınları’nın baskısında İnsanlık Tarihinde Yıldızın Parladığı Anlar, Can Yayınları’nın baskısında...
“Çağları aşan bir kararın bir tek takvime, bir tek saate, çoğu kez de yalnızca bir tek dakikaya sıkıştırıldığı trajik ve yazgıyı belirleyici anlara, bireylerin yaşamında ve tarihin akışı içinde çok ender rastlanır. Ben böyle anları İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar diye adlandırdım. Çünkü onlar, tıpkı yıldızlar gibi, hiç değişmeden geçmişin karanlığına ışık tutmaktadırlar.” diyor Zweig. İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar ya da İnsanlık Tarihinde Yıldızın Parladığı Anlar olarak da çevrilen bu eserinde de insanlık tarihini değiştiren on dört farklı anı anlatıyor.
27. Yarının Tarihi
Stefan Zweig’ın Yarının Tarihi isimli kurgu dışı eseri, ülkemizde yalnızca Can Yayınları tarafından okurlarla buluşturulmuş bir eser. Çünkü eserin aynı zamanda çevirmeni de olan ve müthiş ustalıklı bir iş ortaya...
Ülkemizde yalnızca Can Yayınları tarafından basılan Yarının Tarihi, Zweig’ın kısa denemelerinin toplandığı bir eser. Eserdeki tüm denemeler Ahmet Cemal tarafından seçilmiş ve Türkçeye çevrilmiş. Zweig bu metinlerde genel anlamda ortak Avrupa düşüncesinin gelişim sürecini irdeliyor ve Tolstoy, Rimbaud, Proust ve Balzac gibi yazarların değiştirmek zorunda kaldıkları kültür kimliklerine dikkat çekiyor.
28. Rotterdamlı Erasmus: Zaferi ve Trajedisi
Stefan Zweig, altmış yıllık yaşamında iki dünya savaşı görmüş ve hayatı boyunca savaşın korkunç atmosferi nedeniyle çok büyük acılar çekmiş bir yazar. Keza kendisinin eserlerinin her birinde savaş karşıtı düşüncelerini...
Zweig’ın hayatı boyunca her türden bağnazlığın karşısında bir duruş sergilediğinden başlarken de söz etmiştik. Aslında bu açıdan, Kuzey Avrupa Rönesansı’nın ustası olan Desiderius Erasmus’la çok net bir şekilde ortaklaşıyor. Erasmus’un yaşam öyküsünü anlattığı bu eserde Erasmus ile Martin Luther arasında yıllar süren tartışmalara da geniş bir yer ayırmış.
29. Dünün Dünyası
Yüz binlerce okura göre dünyanın gelmiş geçmiş en usta yazarlarından biri olan Stefan Zweig, son derece trajik bir yaşam öyküsüne sahip. İki dünya savaşına da tanıklık etmiş ve bu savaşlar...
Dünün Dünyası, Zweig’ı daha yakından tanımak ya da onun kalemiyle tanışmak için tercih edebileceğiniz en ideal eserlerden biri. Çünkü biyografi türünde ne kadar usta olduğunu defalarca kez kanıtlamış olan yazar, bu kez Dünün Dünyası’nda kendi yaşamını anlatıyor. Elbette bunu yaparken 19. yüzyıl sonlarının sakin ve monoton Avrupa ikliminin, 20. yüzyıl başlarında nasıl bir cehenneme dönüştüğünü de detaylı bir şekilde aktarıyor.
30. Amerigo: Tarihsel Bir Yanlışlığın Hikayesi
Avusturyalı usta yazar Stefan Zweig, bildiğiniz üzere eserlerinde derin karakter tahlilleri ve ruh çözümlemelerine sıklıkla ve ustalıkla yer veriyor. Onu bu tip inceleme ve tahlillere yönelten unsurun temellerinin ise psikolojiye...
Kristof Kolomb tarafından keşfedilen ve günümüzde “Amerika” olarak adlandırılan anakara, nasıl oldu da Amerigo Vespucci’nin adını aldı? Vespucci tarih sayfalarına bir düzenbaz olarak mı geçmeliydi, yoksa bir bilge olarak mı? Amerika’nın isminin konulmasının ardında yatan akıl almaz tesadüflerin oluşturduğu yanlışlıklar komedyasını Zweig’ın müthiş anlatımından dinlemek için Amerigo: Tarihsel Bir Yanlışlığın Hikayesi’ni mutlaka okumalısınız.
31. Brezilya: Geleceğin Ülkesi
Stefan Zweig’ın 1941 yılında yayımlanan kurgu dışı eseri Brezilya: Geleceğin Ülkesi, aslında yazarın Brezilya’ya duyduğu hayranlık ve takdir duygusunu anlatan bir metin. Ülkemizde Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Can Yayınları,...
Başlarken de söylediğimiz gibi, Brezilya Zweig’ın bu hayattaki son durağı olmuş. Verimli topraklarıyla, cana yakın halkıyla ve büyüleyici doğasıyla bu ülke, Avrupa’dan kaçmak zorunda kalan yazarı adeta büyülemiş. Hatta bu ülke kısa süreliğine de olsa hayata ümitle bakabilmesini de sağlamış, ancak ait olduğu topraklardan ve dilden ayrı kalmaya dayanamamış. Brezilya: Geleceğin Ülkesi de yazarın Brezilya’ya ilişkin izlenimlerini aktardığı bir eser. Yayımlandığı dönemde Brezilya’yı övdüğü ve gerçek haliyle yansıtmadığı gerekçesiyle yoğun eleştirilere de maruz kaldığı bu eser, Zweig’ın hayattaki son dönemlerini daha iyi anlamak isteyenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap.
Sıra | İçerik | Kullanıcı Puanı |
---|---|---|
1 | Stefan Zweig | 10 |
2 | Satranç | - |
3 | Amok Koşucusu | - |
4 | Bir Kadının Yaşamından 24 Saat | - |
5 | Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu | - |
6 | Olağanüstü Bir Gece | - |
7 | Korku - Stefan Zweig | - |
8 | Lyon’da Düğün | - |
9 | Yakıcı Sır | - |
10 | Gömülü Şamdan | - |