Stefan Zweig’in 1922 yılında kaleme aldığı bir novella, yani uzun öykü olan Amok Koşucusu; ülkemizde birçok farklı yayınevi ve farklı çeviriler aracılığıyla okurlarla buluşmuş bir eser. Başta Can Yayınları ve Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları olmak üzere çok sayıda yayınevi, bu novella’yı tek başına bir baskı haline getirmiş durumda. Eserin uzunluğu yayınevine ve çevirisine de bağlı olarak 60-70 sayfa arasında değişebiliyor. Bazı yayınevleri eseri “Amok” ismiyle de basabiliyor. Yalnızca bir kahve molasında ya da birkaç saat içinde bitirebileceğiniz Amok Koşucusu, Stefan Zweig okurlarının alışık olduğu üzere son derece akıcı ve çarpıcı bir kitap. Karakterlerin psikolojik tahlillerini çok başarılı bir şekilde yapabilen bir yazar olan Zweig, bu eserinde bize vicdani sorumlulukları ve duyguları arasında kalan bir adamı anlatıyor.
Amok Koşucusu, son derece varlıklı bir kadının Hollanda Doğu Hint Adaları’nda çalışan bir doktordan yardım istemesiyle başlıyor. Kadının çıkarcı ve üstenci tavrı nedeniyle bu talebi geri çeviren doktor, bir süre sonra öfkeye kapıldığını ve kadının tavrı yüzünden gururuna yenik düştüğünü fark ediyor. Durumun koşulları ne olursa olsun söz konusu olan bir insanın hayatı olduğu için, bir süre sonra suçluluk ve pişmanlık duygularıyla bu kadına yardım etmeyi bir saplantı haline getiriyor. Bu da onun özellikle Malezya’da ve Afrika’da sıklıkla gözlenen bir tür cinnet hali olan amokun pençesine düşmesine sebep oluyor.