bifikirbifikir

Roman Kitapları Önerileri: Bir Oturuşta Bitecek 10 Sürükleyici Kitap

Roman Kitapları Önerileri: Bir Oturuşta Bitecek 10 Sürükleyici Kitap
Kitap okumak kimileri için vazgeçilmez bir tutku, hatta hayatın bir parçası; kimileri içinse gündelik yaşamın yoğun temposu içinde güç bela vakit ayırılabilen bir aktivite… Eğer iflah olmaz bir kitap kurduysanız sizi kurgusu ve anlatımıyla içine çeken romanların başında geçirdiğiniz saatlerin, merakla çevirdiğiniz sayfaların verdiği hazzı zaten gayet iyi biliyorsunuz.

Kitap okumaktan pek hoşlanmıyor ya da okumaya zaman ayıramıyorsanız da bu hazla mutlaka tanışmanız gerektiğine inanıyorum. Çünkü kitapların büyülü dünyası, istisnasız herkese hitap edebilecek ölçüde zengin bir anlatım, kurgu, yaratıcılık ve bilgi birikimi barındırıyor.

Modern çağın koşturmacalarla dolu akışı içinde zaten her birimiz stresle, zamanı doğru yönetememe kaygısıyla, aceleyle ve türlü sorumluluklarla boğuşuyoruz. Peki, sizi tüm bunlardan bir süreliğine uzaklaştırabilecek, size yepyeni bilgiler ve dünyalar sunabilecek kitaplar; bir şans verilmeyi hak etmiyor mu?

Bugüne kadar aylarca çaba harcadığınız hale bitiremediğiniz, anlatım diline ya da kurgusuna alışamadığınız veya yeterince sürükleyici bulmadığınız kitaplar ile karşılaştıysanız sizin için yepyeni öneriler hazırladım. Aşağıda yer alan romanları bir solukta okuyabilir, hatta elinizden bırakmakta zorlanabilirsiniz. Önereceğim romanların bazıları zaten oldukça kısa, bazıları da nispeten uzun olmasına rağmen sürükleyiciliğiyle okuru kendine bağlamayı başarıyor. Size de yalnızca arkanıza yaslanmak, birbirinden etkileyici hayatlara ve öykülere tanık olmanın tadını çıkarmak kalıyor. Ne dersiniz, bu romanlara birlikte göz atalım mı?

1. Kâtip Bartleby - Herman Melville

Kâtip Bartleby, karşılaşabileceğiniz en etkileyici, hüzünlü ve buruk direniş öykülerinden biri. Malum, içinde bulunduğumuz çağda her birimiz farklı zorunluluklar ve sorumluluklar üstüne inşa ediyoruz yaşamımızı. Toplumun bize dayattığı normlara ister istemez ayak uyduruyor, zaman zaman kendimize otosansür uygulamaktan geri duramıyoruz.

Amerikan edebiyatının en önemli yazarlarından biri olarak görülen Herman Melville’in kaleme aldığı bir uzun öykü olan Kâtip Bartleby, dünya edebiyat tarihini derinden etkilemiş bir eserdir. Albert Camus’den Kafka’ya, Jorge Luis...

Ancak bazı insanlar, bu mecburiyetlere ve kabullenişlere karşı direnmeyi seçiyor. Üstelik, bunu yaparken kırıp dökmek, bağırıp çağırmak ya da ortalığı birbirine katmak da değil seçtikleri yöntem. Onların yolu yalnızca cesaretten ve pasif direnişten geçiyor. Kâtip Bartleby de söz konusu insanların edebiyattaki bir yansıması. Herman Melville’in 1835 yılında yazdığı bu roman, edebiyat tarihinin mihenk taşlarından birini oluşturuyor.

Romanın baş kahramanı olan Bartleby, Wall Street’teki bir hukuk bürosunda kâtip olarak çalışmaya başlıyor. İlk günlerde ona verilen tüm görevleri başarıyla yerine getirerek çalışkanlığıyla hukuk bürosunun sahibinin takdirini kazanmayı da başarıyor üstelik. Ancak bir gün, hem kendisinin hem de büro sahibinin hayatını değiştirecek bir karar veriyor: Artık ona verilen işleri “yapmamayı tercih ediyor”.

Romanı okuyanlar bilir, dünya edebiyat tarihinin en etkili cümlelerinden biridir Kâtip Bartleby’nin ağzından dökülen “Yapmamayı tercih ederim” sözü. Çünkü Melville; pasif direnişi, eylemsizliği ve kapitalizmin kalesinde olup ona karşı çıkma cesaretini tek bir cümleye sığdırabilmiştir. Bu hüzünlü ve etkileyici öykünün tanıklarından biri olmak istiyorsanız yalnızca 76 sayfa uzunluğundaki Kâtip Bartleby’e bir şans vermeniz yeterli. Aslında bu romana ilişkin anlatılacak daha sayfalarca şey var, ancak anlatmamayı tercih ederim.

2. Korku - Stefan Zweig

Vicdanınızı bir türlü rahat bırakmayan bir suç işlediğinizi ya da hata yaptığınızı düşünün. Sizce bu suçu itiraf edip cezasıyla yüzleşmek mi daha zordur, yoksa onu ömür boyu saklamaya çalışmak ve korku içinde yaşamak mı? Stefan Zweig 1910 yılında kaleme aldığı Korku adlı romanında, korkunun cezadan çok daha ağır bir yük olduğunu anlatıyor. Çünkü diyor; ister hafif olsun ister ağır, cezanın ne olduğunu bilirsiniz. Ama korku, beraberinde belirsizliği ve sonsuz bir gerilimi de getirir. Hiçbir ceza, bu belirsizlik ve gerilim kadar korkunç değildir.

Korku, dünya edebiyatına damga vurmuş Avusturyalı yazar Stefan Zweig’ın 1910 yılında yayımlanan romanıdır. Sayfa sayısı nedeniyle “novella”, yani uzun öykü olarak da kategorize edilen bu eser, korkunun pençesine düşmüş bir...

Korku, içinde bulunduğu burjuva dünyasında korunaklı, konforlu ve saygın bir hayat süren evli ve çocuklu bir kadının, Irene’in öyküsünü anlatır. Irene, yıllardır süren evliliğinden sıkılmış ve gizli bir ilişki yaşamaya başlamıştır. Ancak bir gün karşısına, bu ilişkiden haberdar olan bir şantajcı çıkar. Irene’in ilişkisinin ortaya çıkması, hayatında sahip olduğu tüm ayrıcalıkları ve güzellikleri kaybetmesi demektir. Belirsizlikle ve suçluluk duygusuyla geçen her an, Irene’i bu kahredici korkunun içine biraz daha çeker.

Korku, sadece 70 sayfa uzunluğunda bir roman. Ancak Stefan Zweig’ın psikolojik çözümlemeleri ve betimlemeleri, okurları da korkunun karanlık kuyusuna çekmeyi başarıyor. Romanı okurken siz de Irene’le birlikte sokakta yürüyor, takip edildiğinizden şüpheleniyor, iliklerinize kadar titriyorsunuz. Zweig’ın duygu aktarımı ve anlatım konusundaki ustalığı, sayfaları çevirirken sabırsızlanmanızı sağlıyor. Üstelik, bu etkileyici öykünün sonu, hiç beklemediğiniz bir sürprizle bitiyor.

3. On Kişiydiler - Agatha Christie

Sizin de ara sıra elinize aldığınız hiçbir kitabın sonunu getiremediğiniz ya da bir türlü sizi içine çeken bir kitap bulamadığınız zamanlar oluyor mu? Özellikle yoğun tempolu günlerde ya da zihniniz hâlihazırda doluyken kitaplara odaklanmak bir hayli güçleşebiliyor. Ben böyle anlarda soluğu genellikle polisiye romanların başında alıyorum. Zihnimi yormayan ve yalnızca ilk birkaç sayfada bile merak duygumu cezbeden romanlar, yaşadığım “okuyamama” sorununa da çare oluyor. Eğer siz de benim gibiyseniz sıradaki öneri sizin için: Kendinizi, polisiye romanların kraliçesi Agatha Christie’nin hayranlık uyandıran hayal gücüne bırakmaya ne dersiniz?

"On Kişiydiler", “Polisiyenin Kraliçesi” unvanıyla da anılan İngiliz yazar Agatha Christie’nin en çok satan romanlarından biridir. Roman, 1939 yılında, Avrupa’nın savaşa hazırlandığı dönemde geçer. Her biri geçmişinde karanlık sırlar gizleyen...

On Kişiydiler, birbirini hiç tanımayan on kişinin gizemli bir mektupla ıssız bir malikaneye davet edilmesiyle başlıyor. Söz konusu kişiler daveti kabul ederek malikaneye gittiklerinde ev sahibinin orada olmadığını görüyorlar. Neden orada olduklarını anlamaya çalışırlarken birbiri ardına cinayetler işlenmeye başlıyor.

1939 yılında yayınlanan On Kişiydiler, Agatha Christie’nin en popüler romanlarından biri. Sürpriz sonların ustası olan ve gerilim dozunu bir an olsun düşürmeyen Agatha Christie, bu romanda okurlarını “Katil kim?” sorusuna cevap aramaya davet ediyor. Geçmişte film ve mini dizi uyarlamaları da çekilen On Kişiydiler, 191 sayfa uzunluğunda. Ancak öyle sürükleyici ki başından kalkmakta zorlanabilirsiniz.

4. Beşinci Çocuk - Doris Lessing

Gerilimli ve heyecanlı atmosferini son kelimesine kadar sürdüren bir diğer roman da Beşinci Çocuk. Usta yazar Doris Lessing’in 1988 yılında kaleme aldığı bu korku romanı, alışıldık korku hikayelerinden farklı bir temayı, aileyi işliyor. Sizce mutlulukla ve sevgiyle inşa edilmiş bir ailenin yaşamı, bir çocuğun doğumuyla alt üst olabilir mi? Bu sorunun yanıtını anlamak için, Beşinci Çocuk’un konusuna birlikte göz atalım.

Beşinci Çocuk, 20. yüzyılın en başarılı yazarlarından biri olarak görülen Doris Lessing tarafından kaleme alınan çağdaş korku romandır. Bu eserinde önceki yapıtlarına kıyasla daha farklı bir tema üzerinden ilerleyen Lessing,...

Harriet ve David, geleneksel aile yapısına kalpten bağlı, sadakat ve aile kavramlarını her şeyin üstünde tutan mutlu bir çift. Huzurlu evliliklerini dört çocukla taçlandırmış, kendilerine yeryüzünde bir cennet kurmuşlar. Ancak bu cennet, beşinci çocuklarını kucaklarına almalarıyla yerle bir oluyor. Çünkü beşinci çocukları Ben’in varlığı, ailenin tüm üyelerinin yaşamını kabusa çeviriyor.

Çevrenizdeki hiç kimsenin hoşlanmadığı hatta korktuğu, kendinize itiraf edemeseniz de aslında sevemediğiniz bir çocuğunuz olsa ne yapardınız? Bu soruyu yanıtlamak hem bireysel hem de toplumsal açıdan oldukça güç. Çünkü yanıtı; aile ilişkilerinden toplum ahlakına, annelik kavramından kabul görmüş normlara kadar birçok noktaya temas ediyor. Doris Lessing de 149 sayfa boyunca okurların empati duygusunu harekete geçirerek tüm kutsalları yerle bir ediyor. Harriet, David ve Ben’in öyküsüne mutlaka tanıklık etmelisiniz.

5. Eve Dönmenin Yolları - Alejandro Zambra

Eve Dönmenin Yolları, genç yaşına rağmen ismini şimdiden geniş bir okur kitlesine duyurmayı başaran Şilili yazar Alejandro Zambra’nın üçüncü romanı. Romanın baş kahramanı, bir yandan geçmişin izlerini arayan, bir yandan da romanını kaleme almaya çalışan bir yazar adayı. Onun peşinde Pinochet diktatörlüğüne, 1985 depremine, büyük trajedilere, ilk aşklara ve hayal kırıklıklarına sürükleniyoruz. Yolumuzu bazen şaşırıyor, bazen buluyoruz. Zaten Zambra da bunu istiyor: Eğer evin bir kere yolunu kaybettiysek, diye soruyor okurlara, nasıl geri dönebiliriz bir daha?

Eve Dönmenin Yolları, genç yaşına rağmen şimdiden Güney Amerika’nın yetiştirdiği en yetenekli ve başarılı yazarlardan biri olarak gösterilen Alejandro Zambra’nın üçüncü romanıdır. Bonzai ve Ağaçların Özel Hayatı adlı ilk iki...

146 sayfa uzunluğundaki Eve Dönmenin Yolları, roman içinde roman kurgusuyla da okurlara gerçek bir edebiyat şöleni sunuyor. Bu romanı listenin en sürükleyici eseri olarak tanımlamayız belki, ancak Zambra’nın içten ve yalın anlatımı sizi doğrudan kendi zihninizin derinliklerine çekiyor.

6. Bilinmeyen Adanın Öyküsü - José Saramago

Bir kahve molasında bile bitirebileceğiniz, 60 sayfalık bir kitap Bilinmeyen Adanın Öyküsü. Ne var ki, Nobel ödüllü yazar José Saramago, kısacık bir öyküye kocaman bir dünyayı sığdırmayı başarmış. Üstelik bunu abartısız, yalın ve masalsı bir anlatımla yapıyor. Eğer hayatınızın bir döneminde kendinizi aradıysanız ya da kendi peşinizde sürüklendiyseniz Bilinmeyen Adanın Öyküsü’nde sizi aşina olduğunuz bir arayış hikayesi bekliyor.

Bilinmeyen Adanın Öyküsü, 1922 - 2010 yılları arasında yaşamış Portekizli yazar José Saramago’nun yaklaşık 60 sayfa uzunluğundaki novella’sıdır. 1988 yılında Nobel Edebiyat Ödülü kazanan Saramago, Bilinmeyen Adanın Öyküsü adlı eserinde...

Roman, bir adamın kralın kapısını çalarak ondan bir tekne istemesiyle başlıyor. Artık bilinmeyen adaların varlığına kimsenin inanmadığı bir dönemde, teknesiyle bu adanın peşine düşüyor adam. Bilinmeyen adayı aradıkça kendini arıyor aslında. Peki, sizce bilinmeyen adayı keşfetmek mümkün mü? Daha da önemlisi, bilinmeyen adalar gerçekten var mı hala?

7. Yılanı Öldürseler - Yaşar Kemal

Türk edebiyatının kilometre taşı ve büyük ustası Yaşar Kemal; Yılanı Öldürseler adlı romanında küçük bir çocuğun toplum tarafından adım adım suça sürüklenişini konu alıyor. İlk kez 1976 yılında okurla buluşan bu eser, tıpkı Marquez’in Kırmızı Pazartesi’si gibi, işleneceğini herkesin bildiği bir cinayet üzerine kurulu. Ancak bu kez cinayeti işleyen, yalnızca dokuz yaşında, küçücük bir çocuk. O çocuğun töre ve namus gibi kavramlar uğruna, toplum baskısı yüzünden nasıl annesinin katili olmak zorunda kaldığını okuyoruz Yaşar Kemal’in cümlelerinden. Toplumsal cinnetin nasıl sonuçları olabileceğine, işlediği cinayeti hiçbir zaman anlamlandıramayacak bir çocuğun öyküsüne tanıklık ediyoruz.

Edebiyatımızın çınarı ve büyük ustası Yaşar Kemal’in ilk baskısı 1976 yılında yapılan romanı Yılanı Öldürseler, yazarın imzasını taşıyan birçok eser gibi Çukurova’da geçer. Yaşar Kemal eserinde bu kez dünyaya dokuz...

Endişelenmeyin, az önce roman hakkında arka kapak yazısında verilen bilgilerden başka hiçbir şey anlatmadım. Zaten Yılanı Öldürseler, hakkında “spoiler” verilebilecek bir roman değil. Başlarken de söylediğim gibi, bu cinayetin işleneceğini herkes gibi siz de biliyorsunuz romanın ilk sayfalarından itibaren. Ancak Yaşar Kemal 102 sayfa boyunca “kurban” kavramına odaklanıyor ve okurlarına suçun bireyselliğini sorgulatıyor. Böylece ne olacağını bilseniz de anlatımın sürükleyiciliğine kapılıp gidiyor, topluma kurbanın gözünden bakmaya başlıyorsunuz.

8. Phil’in Dehşet Verici Kısa Saltanatı - George Saunders

“Bir oturuşta bitirilebilecek romanlar” temalı önerilerde George Orwell’ın başyapıtlarından olan Hayvan Çiftliği’ne sık sık rastlamışsınızdır. Hayvan Çiftliği zaten daha önce defalarca kez önerildiği için, bu kez onun modern versiyonu olarak da adlandırılan Phil’in Dehşet Verici Kısa Saltanatı’ndan söz edelim istedim. George Saunders’ın imzasını taşıyan 92 sayfalık roman, İç Horner ve Dış Horner adlı iki ülkeyi konu alıyor.

Modern çağın en başarılı öykücülerinden biri olarak görülen ABD’li yazar George Saunders’ın imzasını taşıyan Phil’in Dehşet Verici Kısa Saltanatı, Saunders okurlarının alışık olduğu sivri dilli ve mizahi üslupla kaleme alınmış...

İç Horner o kadar küçük bir ülke ki, içine yalnızca bir kişi sığabiliyor. Dolayısıyla bir vatandaş İç Horner’ın içindeyken, diğer İç Hornerlıların ülkelerini çepeçevre saran Dış Horner’da sıra beklemeleri gerekiyor. İç Hornerlıların onlara muhtaç olduğunun gayet farkında olan Dış Hornerlılarsa ellerindeki gücü en acımasız şekilde kullanmaktan geri durmuyor. Kulağa absürt geliyor, öyle değil mi?

Saunders’ın politik göndermelerle ve hicivle donattığı bu hikaye; güç sarhoşluğuna, devlet politikalarına, sömürü düzenine ve insanın açgözlülüğüne oldukça yaratıcı ve keskin eleştiriler getiriyor. Hem de son derece mizahi bir üslupla! Hayvan Çiftliği’ni sevdiyseniz Phil’in Dehşet Verici Kısa Saltanatı’na da bir şans vermelisiniz.

9. Sıfır Noktasındaki Kadın - Neval El Seddavi

Sıfır Noktasındaki Kadın’ın bu kadar etkileyici ve sarsıcı bir roman olmasının en önemli sebeplerinden biri, gerçek bir yaşam öyküsünü konu alması. Mısırlı yazar Neval El Seddavi, Sıfır Noktasındaki Kadın’da kapitalist ve erkek egemen toplumun kadınlar üzerinde yarattığı baskıyı ve zulmü anlatıyor. Üstelik bunu, işlediği cinayet yüzünden idam cezasına çarptırılmış bir kadın mahkûmun, Firdevs’in hayatını aktararak yapıyor.

Mısırlı feminist ve aktivist yazar Neval El Seddavi’nin gerçek bir yaşam öyküsünü aktardığı eseri Sıfır Noktasındaki Kadın, ilk kez 1975 yılında okurlarla buluşur. Romanın baş kahramanı; sıfır noktasında, yani ölümle...

Sıfır Noktasındaki Kadın’da 122 sayfaya sığan bu yaşam öyküsü, kadınların kapitalist ve ataerkil düzende karşılaştığı zorlukların, iki yüzlülüklerin ve acımasızlıkların da bir dökümü aslında. Zaten tam da bu yüzden, roman inanmak istemeyeceğiniz kadar gerçek.

10. Hacı Aga - Sadık Hidayet

Doğu’nun Kafka’sı olarak da adlandırılan İranlı yazar Sadık Hidayet, özellikle Kör Baykuş adlı eseriyle geniş bir okur kitlesinin kalbinde özel bir yere sahip. Ancak onu Kör Baykuş’ta gerçeküstücü anlatımı benimseyen bir yazar olarak okumuştuk. Hacı Aga’da ise tümüyle gerçekçi ve keskin eleştirilerle donanmış bir anlatımla karşımıza çıkıyor yazar. Yarattığı Hacı Aga karakteriyle hem dönemin İran toplumuna ağır eleştiriler getiriyor hem de sizi bir sabır sınavından geçiriyor.

İranlı yazar Sadık Hidayet tarafından kaleme alınan ve ilk olarak 1945 yılında yayınlanan Hacı Aga, yazarın dönemin İran toplumuna getirdiği ağır eleştirileri güçlü bir kurguyla harmanladığı eseridir. Doğu’nun Kafka’sı olarak...

Hacı Aga dini çıkarları için kullanan, çevresindekilerin inançlarından ve zayıflıklarından yararlanan, iki yüzlü, ahlaksız, paragöz ve cahil bir adam. Haliyle bu adamın attığı her adım, okurların tahammül sınırını zorlayabilecek nitelikte. Sadık Hidayet de başarılı tasvirleri ve güçlü anlatımıyla size son derece gerçek bir stereotip sunuyor. Hacı Aga kurmaca bir roman olabilir ama gerçek hayatta da Hacı Aga’lar her gün aramızda geziyor. Ne yazık ki çok tanıdık ve bir o kadar da etkileyici olan bu romanı mutlaka kütüphanenize eklemelisiniz.

Ege Ertan Yazar
08.11.2021
Yorumlar
04.12.2021 - 00:34
Çok var da, ilk aklıma gelenler; Bülbülü Öldürmek (Harper Lee), Benden Selam Söyle Anadolu'ya (Dido Soturiyo, Demir Ökçe (Jack London)…
05.12.2021 - 13:21

Değerli yorumunuz için çok teşekkürler Aykut Bey :) Demir Ökçe tek oturuşta bitirildiğinde sağlam bir tokat etkisi yaratır diye tahmin ediyorum. Gerçi uzun süreye yayarak okunduğunda da aynı etki oluyor :)

İlgili İçerikler

Okunacak o kadar çok güzel kitap var ki, insan bazen bunca kitabı ömrünün neresine sığdıracağıyla ilgili endişeye düşüyor. Bir yandan...

Hepsiburada'nın kitap satışları tablosunda, sevilen yazarların kitapları üst sıralarda yer alırken, 2023 yılında türlere göre yapılan kırılımlarda en çok satan...

Adrenalinizi yükselten, bütün gece ayakta kalmanızı sağlayacak, sizi uzun süre etkileyecek ve muhtemelen bittikten sonra bile günlerce üzerinde düşünmenizi sağlayacak...

Her yıl yaklaşık iki milyon yeni kitabın daha yayınlandığı günümüz çağında, yeni eserlerle tanışmak isteyen okurların önünde milyonlarca farklı seçenek...

Dünyanın en başarılı ve en sevilen yazarlarından olan ve Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Gabriel García Márquez, anavatanı olan Kolombiya’nın...

Sizce bir yazarı gerçekten büyük bir usta kılan nedir? Toplumun ve bireyin sorunlarına sırt çevirmemesi mi? Yaşamı boyunca ve verdiği...

Eğer kitap okumayı sevmiyorsanız ya da yıldızınızın klasik eserlerle bir türlü barışmadığını düşünüyorsanız henüz doğru kitapla doğru zamanda karşılaşmamışsınız demektir....

Her yerde ve koşulda keyifle okunabilecek bir roman türü söyle deseler, hiç düşünmeden psikolojik gerilim derim. Çünkü heyecanı ve adrenalini...

Türk hikayeciliği ve romancılığında deniz temasını merkeze oturtan ve böylece “deniz kokan yazar” olarak nitelendirilen Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın bu temayı...

İzlerken veya okurken çok beğendiğimiz bir sürü film, dizi ve kitap oluyor ama bazıları insanı daha da derinden etkiliyor sanırım....

Benzer İçerikler

Okunacak o kadar çok güzel kitap var ki, insan bazen bunca kitabı ömrünün neresine sığdıracağıyla ilgili endişeye düşüyor. Bir yandan...

Türk edebiyatının en önemli kalemlerinden ve Türkçeyi en doğru kullanan yazarlarından olan Yaşar Kemal, 70 yılı aşan yazarlık serüveninde, biz...

Her yıl yaklaşık iki milyon yeni kitabın daha yayınlandığı günümüz çağında, yeni eserlerle tanışmak isteyen okurların önünde milyonlarca farklı seçenek...

Eğer kitap okumayı sevmiyorsanız ya da yıldızınızın klasik eserlerle bir türlü barışmadığını düşünüyorsanız henüz doğru kitapla doğru zamanda karşılaşmamışsınız demektir....

Karikatür ve mizah dergilerinin tarihimizdeki yeri 1800’lü yılların ortalarına dayanıyor. İlk olarak Osmanlı Devleti zamanında ortaya çıkan mizah dergileri okuyucuların...