Her yerde ve koşulda keyifle okunabilecek bir roman türü söyle deseler, hiç düşünmeden psikolojik gerilim derim. Çünkü heyecanı ve adrenalini her sayfada biraz daha tırmandıran psikolojik gerilim romanları, okurun merak duygusunu son ana kadar diri tutmayı başarıyor. Bazı okurlar bu türü edebi açıdan yeterince doyurucu olmadığı gerekçesiyle beğenmese de bana kalırsa her kitabın verdiği edebi hazzın aynı düzeyde olması gerekmiyor. İnsan bazen yalnızca biraz zihnini boşaltmak ve bir kitabın içinde ilk sayfalarda kaybolmak istiyor.
Üstelik, bence psikolojik gerilim kitaplarının her biri (ya da en azından bir kısmı) içinde gıpta edilecek bir yaratıcılığın örnekleri. Zaten işin içinde bu yaratıcılık olmasa, biz okurlar da bu kurmaca dünyanın içine bu kadar hızlı ve istekli giremezdik diye düşünüyorum. Kısacası, psikolojik gerilim romanları, bence bir süredir kitap okuyamadığınız, aklınızın dolu olduğu ya da peş peşe ağır kitaplar okuduğunuz dönemlere ilaç gibi geliyor. Eğer siz de benim gibi düşünüyorsanız eliniz bir daha psikolojik gerilim romanlarına gittiğinde aşağıdaki önerilere bir şans verebilirsiniz. Çünkü listelediğim kitapların her biri, türünün gerçekten başarılı örneklerini oluşturuyor.
1. Leyleklerin Uçuşu - Jean-Christophe Grangé
Psikolojik gerilim türünün en bilinen ve sevilen yazarlarından biri olan Jean-Christophe Grangé tarafından kaleme alınan Leyleklerin Uçuşu, aynı zamanda yazarın ilk romanıdır. Tüm dünyadan okurlar tarafından çok beğenilen bu roman,...
Psikolojik gerilim romanları dendiğinde akla ilk gelen yazarlardan biri olan Jean-Christophe Grangé’ın imzasını taşıyan Leyleklerin Uçuşu, sizi leyleklerin göç yollarına uzanan amansız bir kovalamacaya davet ediyor. Romanın baş kahramanı olan Louise Antioche, şüpheli bir ölümü aydınlatmak için, her yıl Avrupa’dan Orta Afrika’ya göç eden leyleklerin peşine düşüyor. Üstelik, bu yolculuğun her yeni basamağında karşısına farklı cesetler ve daha karanlık hikayeler çıkıyor.
Grangé’ın romanlarının en güzel yanlarından biri, size bu muazzam gerilim atmosferinin içinde bile ilginç bilgiler verebilmesi. Cesetlerin ve katillerin peşinden koşarken bir yandan da leyleklerin göç yolları hakkında son derece ilginç bilgiler öğreniyor, Bulgaristan’dan Orta Afrika Cumhuriyeti’ne kadar uzanan tüyler ürpertici bir yolculukta savruluyorsunuz. Bu romanı okuduktan sonra, Grangé’ın sınır tanımayan hayal gücüne siz de hayran olacaksınız.
2. Siyah Kan - Jean-Christophe Grangé
Siyah Kan, psikolojik gerilim türünün ustalarından biri olarak kabul edilen Fransız yazar Jean-Christophe Grangé’in en sevilen eserleri arasındadır. Yazarın en ürpertici ve kanlı eserlerinden biri olarak da tanımlayabileceğimiz bu roman...
Bana kalırsa Grangé’ın özellikle ilk dönem eserlerinin tümü birbirinden başarılı. Ancak bu listeye mutlaka girmesi gerektiğini düşündüğüm ikinci eseri, kesinlikle Siyah Kan. Yazarın vahşet ve gerilim dozunu Leyleklerin Uçuşu’na kıyasla daha da artırdığı eser, çok sayıda kadının hayatını elinden almış vahşi bir katille kötülüğe karşı güçlü bir saplantı besleyen bir gazeteciyi karşı karşıya getiriyor.
Gazeteci, çoktan hüküm giymiş olan katilin motivasyonunu anlayabilmek için çok riskli bir oyuna girişiyor. Katil de ona atılan bu yemi yutmayıp harekete geçince, Kamboçya’dan Tayland’a, oradan da Malezya’ya uzanan kanlı bir serüven başlıyor. Kısacası Grangé bizi yine korkunç bir dünya turuna çıkarıp hiç beklemediğimiz anlarda ters köşeye yatırıyor.
3. Yolcu 23 - Sebastian Fitzek
Psikolojik gerilim romanlarıyla dünya çapında ün kazanan Alman yazar Sebastian Fitzek’in imzasını taşıyan Yolcu 23, yazarın yolcu gemilerine ilişkin yaptığı bir araştırma sonucunda kaleme alınmıştır. Fitzek, araştırma yaptığında her yıl...
Her yıl büyük yolcu gemilerinde onlarca insanın ortadan kaybolduğunu biliyor muydunuz? Bu insanlar arkalarında hiçbir iz bırakmadan, tam anlamıyla yok oluyorlar. İntihar mı ettiler, cinayete mi kurban gittiler, bilen yok. Çünkü cesetleri bulunamıyor. Yalnızca 2011-2012 yılları arasında, dünya çapında yolcu gemilerinde kaybolan insanların sayısı elliyi geçmiş. Hatta bu yüzden, Amerika’daki hukuk bürolarının bazıları, bu şekilde ortadan kaybolan kişilerin yakınlarını savunmak konusunda bir hayli uzmanlaşmış.
Durum hâlihazırda bu kadar gizemli ve trajikken, işin içine bir de Sebastian Fitzek’in müthiş anlatım becerisi ve hayal gücü girince ortaya unutulmaz bir roman çıkmış. Yolcu 23, yıllar önce bir yolcu gemisinde karısını ve çocuğunu kaybetmiş olan polis Martin Schwartz’ın gizemli bir telefon alması sonucunda bu gemiye binmek zorunda kalmasını konu alıyor. Ailesinin trajik kaybının ardındaki sırların peşine düşen Martin, bir süre sonra, kaybolan yolcuların birbirleriyle bağlantılı olduğunu fark ediyor.
4. Terapi - Sebastian Fitzek
Alman yazar ve gazeteci Sebastian Fitzek’in ilk romanı olan Terapi, tüm dünyadan okurlara ulaşmayı başarmış ve çok sevilmiş bir psikolojik gerilim romanıdır. Ülkemizde Pegasus Yayınları aracılığıyla okurlarla buluşan eserin çevirmenliğini...
Fitzek’in anlatım ve kurgu açısından tüm hünerlerini sergilediği bir diğer romanı ise Terapi. Aynı zamanda yazarın en popüler romanı da olan bu eser, teşhisi konulamamış bir hastalıktan muzdarip olan on iki yaşındaki kızı bir gün aniden ortadan kaybolan bir psikiyatristi konu alıyor.
Psikiyatrist Viktor Larenz kızının acı kaybından doğan trajediyle başa çıkmak için bir süreliğine inzivaya çekiliyor. Ancak bir gün, yazdığı kitaplardaki karakterlerin gerçek hayatta karşısına çıktığını iddia eden bir şizofreni hastasıyla karşılaşıyor. Üstelik, bu hastanın son kitabında, on iki yaşında bir kızın ortadan kayboluş hikayesini anlattığını fark ediyor. Hastanın kızıyla bağlantılı olabileceğinden şüphelenerek onunla iletişimi kesmeyen Viktor, geçmiş su yüzüne çıktıkça gerçekle hayal arasındaki bağlantıyı kurmakta zorlanmaya başlıyor.
5. İtiraflar - Kanae Minato
Polisiye türünün usta isimlerinden Japon yazar Kanae Minato’nun imzasını taşıyan İtiraflar, Japonya’da 2008 yılında yayınlanmış ve geniş bir okur kitlesinden tam not almayı başarmış bir romandır. Ülkemizde biraz gecikmeli olarak,...
Polisiye ve gerilim türünün ustası Japon yazar Kanae Minato’nun İtiraflar adlı romanı, bu listedeki diğer kitaplara göre biraz farklı. Çünkü Minato bu eserinde, alışık olduğumuz psikolojik gerilim romanı kurgusunun ve anlatımının dışına çıkıyor. Son derece yalın, hatta mesafeli bir anlatım dilini benimseyen yazar, romanda küçük kızının katillerinin iki ortaokul öğrencisi olduğunu anlayan bir öğretmeni konu alıyor.
Kendi öğrencileri için korkunç bir intikam planı hazırlayan Yuko öğretmen, okurlara da her sayfada masumiyet, adalet, ceza ve ahlak kavramlarını sorgulatmayı başarıyor. Bu romanın katili de kurbanı da çocuklar olduğu için, yazar hem etik hem de vicdani açıdan evrensel bir soruna parmak basıyor. Klasik psikolojik gerilim ve polisiye romanlarının dışına çıkan bir eser okumak istiyorsanız İtiraflar’a mutlaka göz atmalısınız.
6. Psikiyatrist - Wulf Dorn
Gerilim türünde ses getiren eserlere imza atan Alman yazar Wulf Dorn tarafından kaleme alınan Psikiyatrist, ülkemizde de çok beğenilmiş bir eserdir. Yazar kimliğinin yanı sıra, 1994’ten beri bir psikiyatri kliniğindeki...
Psikolojik gerilim romanlarından bahsederken Wulf Dorn’un eserlerine değmeden geçmek olmaz. Wulf Dorn, eserlerinde ağırlıklı olarak psikoloji alanında çalışan ya da psikolojik rahatsızlıklardan muzdarip olan karakterleri işliyor. Psikiyatrist’in baş karakteri olan Psikiyatrist Ellen Roth bir gün “Kara Adam” adında hayali biri tarafından takip edildiğini iddia eden bir kadınla karşılaşıyor. Geçmişte şiddet mağduru olduğu bilinen bu hasta, yaşadığı paranoyaları Ellen’a anlattıktan kısa bir süre sonra ortadan kayboluyor. Bu gizemli hastanın başına ne geldiğini anlamak için ardında bıraktığı ipuçlarının peşine düşen Ellen, kısa süre sonra hiç kimseye güvenemeyeceği ve hayatının tehlikede olduğu bir labirentin içinde olduğunu anlıyor.
7. Yanlış Hafıza - Dean Koontz
Dean Koontz tarafından kaleme alınan bir psikolojik gerilimi olan Yanlış Hafıza, nadir rastlanan bir fobi türü olan otofobiyi konu alır. Otofobi, insanın kendine karşı duyduğu aşırı korku anlamına gelir. Romanın...
Açık/kapalı alanlara, karanlığa, yüksekliğe, örümceklere ya da yılanlara karşı duyulan fobilere hepimiz aşinayız. Ancak muhtemelen birçoğumuzun haberdar dahi olmadığı bazı fobiler, insanın yaşamını gerçek bir cehenneme çevirebiliyor. Dean Koontz da Yanlış Hafıza isimli romanında “otofobiyi”, yani kişinin kendine karşı duyduğu sürekli ve aşırı korkuyu işliyor.
Aşk dolu bir evliliği ve mutlu bir yaşamı olan baş karakterimiz Martie Rhodes, bir sabah kendinden delicesine korkarak uyanıyor. Üstelik, kısa zaman sonra kocasında da bazı gariplikler olduğunu, onun da bazı şeyleri hatırlamakta zorlandığını fark ediyor. Başlarına gelen bu olaylara Dr. Ahriman adlı bir psikopatın yol açtığını fark eden Rhodes çifti, yeniden eski mutlu hayatlarına dönmek için doktoru durdurmanın yollarını aramaya başlıyor.
8. Şizofren - John Katzenbach
Şizofren, Psiko-Analist kitabıyla tüm dünyadan gerilim romanı tutkunlarına ismini duyuran Amerikalı yazar John Katzenbach’ın imzasını taşıyan bir eserdir. Katzenbach, birçok eserinde olduğu gibi, Şizofren’de de odağına kimlik arayışı konusunu alarak...
Eserlerinde sıklıkla kimlik arayışı konusunu işleyen John Katzenbach, Şizofren adlı romanında yıllarını akıl hastanesinde geçirmiş olan Francis Petrel’in yaşadığı kimlik bunalımını işliyor. Ailesinin zoruyla kapatıldığı akıl hastanesinde yirmi yıl kalan ve bu süreçte burada işlenen seri cinayetlere tanık olan Petrel, özgürlüğüne kavuştuktan sonra da hastanede gördüklerini unutmakta zorluk çekiyor. Karanlıktan gelen sesler duyan ve bu sesleri yalnızca ilaçlardan yardım alarak susturabilen kahramanımız, yaşadığı buhrandan kurtulabilmek için hastanede tanık olduğu kabusu yazmaya karar veriyor. Tam da bu sırada bir dedektif, hastanede işlenen cinayetleri aydınlatmak için harekete geçince, Petrel’in içinde bulunduğu kabus daha da şiddetleniyor.
9. Psiko Analist - John Katzenbach
Amerikalı yazar John Katzenbach’ın en sevilen romanlarından biri olan Psiko Analist, birçok okura göre psikolojik gerilim türünün en başarılı örnekleri arasındadır. Katzenbach’ın son derece akıcı ve sürükleyici bir anlatım eşliğinde...
John Katzenbach’ın en ünlü romanlarından biri olan Psiko Analist, sizi başından sonuna dek gerginlikten koltuğunuza çivileyebilecek bir eser. Roman, Psikanalist Frederick Starks’ın elli üçüncü yaşına girdiği sabah, “Rumpelstiltskin” rumuzuyla imzalanmış bir mektup almasıyla başlıyor. Mektubu yazan kişi, Starks’a iki hafta içinde mektubun kimden geldiğini çözmesi gerektiğini, aksi halde sevdiği elli iki kişiyi birer birer öldüreceğini söylüyor. Üstelik, mektubun yazarının sunduğu bir seçenek daha var: Eğer Starks bu gizemli katilin kimliğini deşifre edemez ve sevdiklerini korumak isterse, o halde kendisini öldürmesi gerekiyor. Hem kendisinin hem de tüm sevdiklerinin kaderini yalnızca iki hafta içinde belirlemek zorunda kalan psikiyatrist, bu gizemli katilin peşinde ölüm kalım mücadelesine girişiyor.
10. Taştan Hüküm - Ruth Rendell
Psikolojik gerilim romanlarının bu kadar sürükleyici olmasının en önemli sebeplerinden biri, okurların ilk sayfadan itibaren kitabın sonunda ne olacağına ilişkin duyduğu meraktır. Zaten tam da bu sebeple, çoğu gerilim romanı...
Psikolojik gerilim romanlarını genellikle sonunda ne olacağını öğrenme motivasyonuyla okuruz. Bu nedenle sonu başından belli olan bir roman, size ilk etapta ilgi çekici gelmeyebilir. Ancak Ruth Rendell, Taştan Hüküm romanında bu algıyı tamamen yıkarak okurlarına bambaşka bir anlatı sunuyor. Taştan Hüküm’ün baş karakteri; okuma yazma bilmediği için duyduğu eksikliği ve kompleksi asosyal bir hayat sürerek örtmeye çalışan bir hizmetçi olan Eunice. Romanın ilk sayfalarında, Eunice’in bir gün aniden, hem de hiçbir sebebi ya da kazancı yokken bir aileyi katledeceğini öğreniyorsunuz. Ne var ki, Ruth Rendell, ne olacağını baştan söylemesine rağmen, sizi kitaba bağlamayı başarıyor. Gerilim dozunu hep yüksekte tutan Taştan Hüküm, Claude Chabrol’un yönetmenliğinde ve Tören ismiyle beyazperdeye de uyarlanmış.
11. Kafes - Josh Malerman
Netflix’in popüler filmlerinden Bird Box’ın ilham kaynağı olan Kafes, Josh Malerman tarafından 2014 yılında yayınlanmış bir psikolojik gerilim romanıdır. Ülkemizde 2015 yılında İthaki Yayınları etiketiyle raflarda yerini alan eser 306...
Netflix’in çok ses getiren Bird Box adlı filmine de ilham olan Kafes, Josh Malerman’ın en sevilen eserleri arasında. Roman, beş yıl önce gerçekleşen bir tür kıyamet sonrasında hayatta kalmayı başaran bir anne ve iki çocuğunun yaşadığı korkunç serüveni konu alıyor. Aslında tüm dünyayı etkisi altına alan bu felaketin bir kıyamet olup olmadığı bile meçhul. Çünkü tüm dünyada bir “şey” kol geziyor ve ona bakan herkes delirerek ölüme sürükleniyor. Bu nedenle hayatta kalanların tek çaresi bir yere sığınmak ve ne olursa olsun dışarı bakmamak. Beş yıl boyunca bu şekilde hayatta kalan karakterlerimiz, artık yaşadıkları yerde güvende olmamaları nedeniyle yeni bir sığınak aramak zorunda kalıyor. Ancak bu tehlikeli yolculuğa çıkmanın tek yolu, gözlerini bağlamak ve bilinmezliğe doğru sürüklenirken kimseye güvenmeden hayatta kalmaya çalışmak.
12. Cerrah - Tess Gerritsen
Psikolojik gerilim denince akla ilk gelen yazarlardan biri olan Tess Gerritsen’ın imzasını taşıyan Cerrah, yazarın Rizzoli & Isles adlı kitap serisinin de ilk romanıdır. Hayattaki gerçek tutkusunun yazmak olduğunu anlayınca...
Tıbbi gerilim romanlarının tartışılmaz ustası Tess Gerritsen, Cerrah romanında kelimenin tam anlamıyla döktürüyor. Ancak baştan uyarayım: Gerritsen aynı zamanda bir doktor olduğu için, romanda geçen vahşet sahneleri de son derece rahatsız edici, gerçekçi ve detaylı bir biçimde anlatılıyor. Romanın baş karakteri olan Dr. Catherine Cordell, yıllar önce bir seri katilin saldırısından sağ çıkmayı başararak yeni bir şehre yerleşmiş ve yaşadığı trajediyi unutmaya çalışıyor. Ne var ki, bu kez de bu şehirde yeni bir seri katil ortaya çıkıyor. Kurbanlarını kadınların arasından seçen ve onlara korkunç işkenceler yaptığı için “Cerrah” adıyla anılan bu katil, çok geçmeden yeni hedefinin Catherine olduğuna karar veriyor.
13. Aklından Bir Sayı Tut - John Verdon
Bir adam bir gün posta kutusunu açtığında, imzasız bir mektubun onu beklediğini görür. Mektubu yazan kişi adamdan aklından birle bin arasında rastgele bir sayı tutmasını ve daha sonra mektubun içindeki...
Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, Türkiye’de de bir dönem on binlerce okura ulaşan Aklından Bir Sayı Tut, gelmiş geçmiş en popüler psikolojik gerilim romanlarından biri. Bana kalırsa bu başarının sebebi, büyük ölçüde romanın konu bakımından özgünlüğüne dayanıyor.
Bir adam, bir gün imzasız bir mektup alıyor ve mektubu yazan kişi ondan aklından bir sayı tutmasını ve zarfın içine bakmasını istiyor. Rastgele düşünerek 658 sayısını tutan adam, zarfı açtığında “Seninle bir randevumuz var Bay 658.” cümlesinin yazdığını görüyor. İşin kötüsü, mektubu yazan bir katil ve bu mektup da katilin bir sonraki hedefinin kim olacağını gösteriyor. Bay 658 peşine düşen katilden kaçmak için tüm gücüyle çabalasa da, katil bir şekilde onun düşüncelerini okuyarak hep bir adım önde olmayı başarıyor.
14. Koğuş - Arno Strobel
Alman yazar Arno Strobel’in en çok ilgi gören romanlarından biri olan Koğuş, ülkemizde Pegasus Yayınları aracılığıyla okurlarla buluşmuştur. Atilla Dirim tarafından Türkçeye çevrilen eser 352 sayfadan oluşur. Heyecan dozu bir...
Bir gün gözlerinizi daha önce hiç görmediğiniz bir koğuşta açtığınızı düşünün. Başınızdaki doktorlar size iki aydır komada olduğunuzu söylüyor. Geçmişe dair hatırlayabildiğiniz son şey, gece yarısı karşınıza çıkan bir araba ve oğlunuzu kucağınızdan çekip alan gizemli bir kol. Ancak doktorlara oğlunuzun nerede olduğunu sorduğunuzda, sizin oğlunuz olmadığını söylüyorlar. Eve gidip eşinizle konuşmak istiyorsunuz, sizi tanımıyor. Kısacası, ya o ana dek sahip olduğunuzu sandığınız hayat koca bir yalandan ibaret, ya da çevrenizdeki herkes size yalan söylüyor. Kime inanır, kime güvenir, ne yapardınız? Arno Strobel’in Koğuş romanında kurduğu bu sürükleyici anlatı, size soluksuz geçecek bir okuma serüveni vadediyor.
15. Sadist - Stephen King
Korku-gerilim edebiyatının tartışmasız en büyük ustalarından biri olan Stephen King’in imzasını taşıyan her eserin yeri bambaşka. Ancak doğaüstü hiçbir olaydan söz edilmediği ve oldukça yalın bir anlatım eşliğinde kaleme alındığı...
Aslında korku-gerilim edebiyatının büyük ustası Stephen King’in her romanı bu listede yer alabilecek nitelikte. Ancak bana kalırsa Sadist, Stephen King külliyatının içinde ayrı bir yere sahip. Ölüm Kitabı (Misery) ismiyle beyazperdeye de uyarlanan, hatta başrol oyuncusu Kathy Bates’e Oscar ödülü kazandıran bu eser, kapana kısılmışlık hissini her sayfada size de yaşatıyor.
Roman, ünlü bir yazar olan Paul Sheldon’un geçirdiği bir trafik kazası sonucunda bir hayranı tarafından kurtarılmasını konu alıyor. Ancak buna pek kurtarılmak diyemeyiz, çünkü Sheldon’un hayatı, romanlarına saplantılı bir tutkuyla bağlı olan Annie’nin eline düşmesiyle kabusa dönüyor. Annie’nin evinde yaralı halde tutsak edilen Sheldon’un tek çaresi, akıl sağlığı yerinde olmayan hayranının beğeneceği son bir kitap yazmak. Ancak ruh hali sürekli gidip gelen Annie’nin pençeleri arasındayken bunu yapmak hiç de kolay olmuyor.
Sıra | İçerik | Kullanıcı Puanı |
---|---|---|
1 | Leyleklerin Uçuşu | - |
2 | Siyah Kan | - |
3 | Yolcu 23 | - |
4 | Terapi | - |
5 | İtiraflar | - |
6 | Psikiyatrist | - |
7 | Yanlış Hafıza | - |
8 | Şizofren | - |
9 | Psiko Analist | - |
10 | Taştan Hüküm | - |
Ben teşekkür ederim zaman ayırdığınız için :) Bu listedeki en az bilinen kitaplardan biri İtiraflar sanırım. Ben de yakın dönemde okudum onu. Özellikle artık kurgusu ve sürpriz sonları bakımından hepsi birbirine benzeyen psikolojik gerilim kitaplarından sıkıldıysanız, İtiraflar'dan çok memnun kalacağınızı düşünüyorum :)
Çok teşekkürler yorumunuz için :) Stephen King birçokları tarafından psikolojik gerilim türünde yazdığı için edebi anlamda yeterli görülmüyor ama bence hayal gücü ve anlatım becerisi açısından tartışılmaz bir ustalığa sahip. Grange'ı diğer yazarlardan ayıran en önemli özellik ise bana kalırsa kitaplarında normalde belki hiç aklımıza gelmeyecek konularla ilgili insanı hayrete düşüren bilgiler vermesi. Örneğin Leyleklerin Uçuşu'nda leyleklerle ilgili bir dünya şey öğrenmiştim ben :) Yalnız ne yazık ki -elbette bu benim kişisel yorumum- Grange'ın da son kitaplarında Leyleklerin Uçuşu, Siyah Kan ve Kızıl Nehirler'de koyduğu çıtanın çok altında kaldığını düşünüyorum. Özellikle Ölüler Diyarı beni beni epey hayal kırıklığına uğrattı.
Eğer Grange'ı seviyorsanız Fitzek'in kitaplarını da şiddetle öneririm. Özellikle Terapi ve Yolcu 23, Grange'ın ilk dönem eserlerindeki tadı veriyor bence :)