Usta yazar Stefan Zweig’in ilk olarak 1922 yılında okurlarla buluşan eseri Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, yaklaşık 50-60 sayfa uzunluğunda bir novella. Ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde bu eser farklı yayınevleri ve çeviriler aracılığıyla basıldığı için, sayfa sayısı da baskıdan baskıya değişiklik gösterebiliyor. Stefan Zweig, psikolojik tahliller yapmak ve karakterlerinin duygularını okurlara aktarmak konusunda çok büyük ustalık gösteren bir yazar. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu adlı eserinde de bu ustalığın zirveye çıktığını, üstelik bunu bir kadın karakterin ağzından yaptığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ülkemizde Can Yayınları ve Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları başta olmak üzere birçok yayınevinden basılan bu uzun öykü, odağına saplantılı aşk konusunu alıyor. Eserin, Alman yönetmen Max Ophüls’ün 1948 yılında çektiği bir Hollywood filmine ilham olduğu da biliniyor.
Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu, baştan sona bir mektup şeklinde kaleme alınmış. Göndericisinin ismini eser boyunca öğrenemediğimiz bu mektup bir kadından bir adama yazılıyor. “Sana, beni asla tanımamış olan sana…” sözleriyle başlayan mektupta, gönderen kişinin başka birine hayatı boyunca duyduğu umutsuz, tek taraflı ve saplantılı aşkı okuyoruz. Zweig tüm bu anlatı sırasında okurlarını birçok soruyu sormaya itiyor. Böyle bir saplantıya gerçek bir aşk denebilir mi? Mutlak aşk kavramının bilinmeyen kıyıları hangi sınırlara ulaşıyor? Zweig bu eserinde insanların topluma yansıttıkları duruş ve davranışların, onların iç dünyasını anlayabilmek için yeterince yol gösterici olamayacağına da dikkat çekiyor.