Liderlik tanımını en baştan yazarak kitlelere ilham olan liderlerin bir listesini çıkarmak ve bu listeyi yalnızca 10 lider ile sınırlandırmak hiç de kolay bir iş olmayacak, değil mi? Hakikatten, bu işe nereden başlamak gerek? Bu işin imkânsız bir görev haline gelmesinin nedenlerinden biri “ilham kaynağı” dediğimiz şeyin hem çok farklı formlarda var olması hem de çok çeşitli boyutlara sahip olmasıdır.
Bazı liderler, içinde bulundukları şartlara rağmen kurdukları hayallerde sebat gösterdikleri için büyük liderler arasına isimlerini yazdırdılar. Bu liderler öyle olağanüstü başarılara imza attılar ki bu dünyadan göçüp gittiklerinde bile saygı görmeye devam ettiler. Bazıları, kendi özgürlüklerini ve hatta hayatlarını tehlikeye atarak benimsedikleri değerleri korumak ve başkalarının hakkı için mücadele etmek amacıyla kitlelerin önünde yer aldılar. Kimi liderler ise çevrelerindekileri dönüştürme, güçlendirme ve etkileme hususundaki doğal kabiliyetleri sebebiyle gerçek bir ilham kaynağı olmayı ve büyük bir saygı görmeyi başardılar. En nihayetinde de dünyayı değiştirdiler.
Aşağıdaki listenin geniş kapsamlı bir liste olduğundan söz edilemez. Ancak, bu listede yer alan liderlerin dünyanın daha iyi bir hale gelmesi için elini taşın altına sokan ve milyarların olmasa da milyonların olumlu yönde değişimine ve gelişimine ilham olan en etkileyici liderler arasında yer aldığı kesin. Sonuçta bir liderin gerçek değerini ölçmek için laboratuvar ortamı yeterli olmuyor, değil mi? Haydi başlayalım o zaman...
1. Mahatma Gandhi
Küresel Mirasa Sahip Savaş Karşıtı Bir Aktivist
Gandi, Güney Afrika’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar ırkçılığa karşı sivil haklar hareketlerine ilham kaynağı olmuş bir figür olarak şüphesiz ki 20. yüzyılın en büyük liderleri arasında yer alıyor.
Hindistan’ın bağımsızlık hareketinin lideri, dünya çapında milyonlara ilham kaynağı olan Mahatma Gandi, şiddetsiz sivil itaatsizlik yöntemini kullanarak çarpıcı başarılar elde etti ve dünyaya pek çok açıdan damgasını vurdu. Dünya liderleri, bilim insanları, filozoflar ve hatta girişimciler, manevi önemi Hindistan’ı özgürleştirmedeki rolü kadar derin olan Gandhi’den ilham aldılar.
Gandi, Güney Afrika’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar ırkçılığa karşı sivil haklar hareketlerine ilham kaynağı olmuş bir figür olarak şüphesiz ki 20. yüzyılın en büyük liderleri arasında yer alıyor.Hindistan’ın bağımsızlık...
Gandhi, 1869 yılında o zamanlar Britanya İmparatorluğu’nun toprağı olan Hindistan’da doğdu. Gençlik yıllarında, tarih kitaplarında Gandhi hakkında anlatılan özelliklere pek de uygun bir hayat sürdüğü söylenemez aslında. Gandhi, 13 yaşında görücü usulüyle evlendirilmesinin ardından sigara içerek, et yiyerek ve hatta hırsızlık yaparak dindar yetiştirilmesine karşı derin bir isyana geçti. 18 yaşına geldiğinde ise hukuk okumak için Londra’ya gitti. Hukuk kariyerinin ilk yıllarını Hindistan’da geçiren Gandhi, 24 yaşında Güney Afrika’ya gönderildi. Burada, Güney Afrika toplumunun köklü farklılaştırma eylemlerine ve ırk ayrımcılığına tanık oldu. Belki de genç Gandhi’nin hayatındaki en büyük dönüm noktası, 7 Haziran 1893 tarihinde vagonun arkasına geçmeyi reddetmesinin ardından beyaz bir adam tarafından tren istasyonundan atıldığı zamandı. Bu, Gandhi’nin ilk ama kesinlikle son olmayan sivil itaatsizlik eylemini başlattı. Gandhi, 1906 yılında Güney Afrika’daki ilk toplu sivil itaatsizlik eylemini düzenledi. Hindistan’ın özgürlüğü uğruna savaşmak amacıyla evine geri dönmeden önce, tam 9 yıl boyunca bu ülkede Hint hakları için direndi.
Yıllar içinde Gandhi, Hindistan’ın özgürlüğüne kavuşması için sürdürülen mücadelede önde gelen bir figür halini aldı. Yıllarca süren direniş ve çok sayıda tutuklama sonrasında, Gandhi’nin 1942 yılında başlattığı “Hindistan’ı Terk Edin” hareketi Britanya’nın ülkeden çekilmesinin yolunu açtı. Barış yanlısı Gandhi, Hindistan’ın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından Müslümanlara gösterilen hoşgörüye kızan aşırılık yanlısı bir Hindu tarafından öldürüldü. Hayatını şiddet karşıtı öğütler vererek geçiren bir adam, yarı otomatik bir tabancayla çok yakın mesafeden vuruldu.
Bu lider, sevgi, hoşgörü ve açgözlülükten kaçınmayı öğütleyerek tek başına milyonların harekete geçmesine ilham oldu. Bugün ise barış yanlılığına, barışçıl protestolara ve basit yaşama bağlılığıyla anılıyor.
Gandi, Güney Afrika’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar ırkçılığa karşı sivil haklar hareketlerine ilham kaynağı olmuş bir figür olarak şüphesiz ki 20. yüzyılın en büyük liderleri arasında yer alıyor.
Hindistan’ın bağımsızlık hareketinin lideri, dünya çapında milyonlara ilham kaynağı olan Mahatma Gandi, şiddetsiz sivil itaatsizlik yöntemini kullanarak çarpıcı başarılar elde etti ve dünyaya pek çok açıdan damgasını vurdu. Dünya liderleri, bilim insanları, filozoflar ve hatta girişimciler, manevi önemi Hindistan’ı özgürleştirmedeki rolü kadar derin olan Gandhi’den ilham aldılar.
Gandhi, 1869 yılında o zamanlar Britanya İmparatorluğu’nun toprağı olan Hindistan’da doğdu. Gençlik yıllarında, tarih kitaplarında Gandhi hakkında anlatılan özelliklere pek de uygun bir hayat sürdüğü söylenemez aslında. Gandhi, 13 yaşında görücü usulüyle evlendirilmesinin ardından sigara içerek, et yiyerek ve hatta hırsızlık yaparak dindar yetiştirilmesine karşı derin bir isyana geçti. 18 yaşına geldiğinde ise hukuk okumak için Londra’ya gitti. Hukuk kariyerinin ilk yıllarını Hindistan’da geçiren Gandhi, 24 yaşında Güney Afrika’ya gönderildi. Burada, Güney Afrika toplumunun köklü farklılaştırma eylemlerine ve ırk ayrımcılığına tanık oldu. Belki de genç Gandhi’nin hayatındaki en büyük dönüm noktası, 7 Haziran 1893 tarihinde vagonun arkasına geçmeyi reddetmesinin ardından beyaz bir adam tarafından tren istasyonundan atıldığı zamandı. Bu, Gandhi’nin ilk ama kesinlikle son olmayan sivil itaatsizlik eylemini başlattı. Gandhi, 1906 yılında Güney Afrika’daki ilk toplu sivil itaatsizlik eylemini düzenledi. Hindistan’ın özgürlüğü uğruna savaşmak amacıyla evine geri dönmeden önce, tam 9 yıl boyunca bu ülkede Hint hakları için direndi.
Yıllar içinde Gandhi, Hindistan’ın özgürlüğüne kavuşması için sürdürülen mücadelede önde gelen bir figür halini aldı. Yıllarca süren direniş ve çok sayıda tutuklama sonrasında, Gandhi’nin 1942 yılında başlattığı “Hindistan’ı Terk Edin” hareketi Britanya’nın ülkeden çekilmesinin yolunu açtı. Barış yanlısı Gandhi, Hindistan’ın bağımsızlığını ilan etmesinin ardından Müslümanlara gösterilen hoşgörüye kızan aşırılık yanlısı bir Hindu tarafından öldürüldü. Hayatını şiddet karşıtı öğütler vererek geçiren bir adam, yarı otomatik bir tabancayla çok yakın mesafeden vuruldu.
Bu lider, sevgi, hoşgörü ve açgözlülükten kaçınmayı öğütleyerek tek başına milyonların harekete geçmesine ilham oldu. Bugün ise barış yanlılığına, barışçıl protestolara ve basit yaşama bağlılığıyla anılıyor.
2. Winston Churchill
İnsanlık Tarihinin En Acı Verici Olaylarından Biri Sırasında Gösterilen Azim Dolu Liderlik
Winston Churchill, modern tarihin en büyük liderlerinden biri ve demokrasinin kurtarıcısı olarak anılmaktadır. Churchill, İkinci Dünya Savaşı sırasında Britanya’yı ve Müttefik güçleri Nazilere karşı zafere götürmek ile görevlendirilmişti. Bilgeliği, dik karakteri ve kararlılığı, Britanya’yı 20. yüzyılın en acımasız savaşında yenilginin eşiğinden zafere taşıdı.
Winston Churchill, 1874 yılında aristokrat bir ailede doğdu ve İngiliz ordusunda görev yaptı. Politikaya girmeden önce üretken bir yazardı. Churchill, 1940’ta İkinci Dünya Savaşı’nın en alevli döneminde Britanya Başbakanı oldu. Uzun siyasi kariyerinde hafızalarda kalan bir diğer özelliği ise kararlılığıydı. Churchill’in Başbakan olması şaşırtıcı bir şekilde tam 40 yıl aldı. Ancak, nihayet dümeni ele geçirdiğinde 20. yüzyılın tartışmasız en büyük lideri haline geldi. Yalnızca Mihver Devletleri yenmek için ABD ve Rusya ile yakın ilişkiler kurmakla kalmayıp aynı zamanda batı dünyasını en büyük refah dönemlerinden birine götürecek savaş sonrası barışın kurulmasına da yardımcı oldu.Churchill’in gösterdiği liderlik o kadar güçlüydü ki 1951 yılında tekrar Başbakan seçildi.
Winston Churchill, modern tarihin en büyük liderlerinden biri ve demokrasinin kurtarıcısı olarak anılmaktadır. Churchill, İkinci Dünya Savaşı sırasında Britanya’yı ve Müttefik güçleri Nazilere karşı zafere götürmek ile görevlendirilmişti. Bilgeliği, dik...
Churchill’in en sağlam özelliklerinden biri, bütün bir ulusla ilişki kurmasına yardımcı olan hitabet gücüydü. Hayatı, günümüz liderlerinin ilham verici konuşmalarında kullandıkları unutulmaz anekdotlarla doluydu. Bu anekdotlardan “Asla teslim olmayacağız”, “Demir Perde” ve “Bu onların en güzel saatiydi” gibi sözler bugün hala kullanılıyor. Ayrıca, onuruna Nobel Edebiyat Ödülü ve ilk fahri ABD vatandaşlığı da dahil olmak üzere pek çok ödül ve unvan veriliyor.
Churchill’in ilham verici liderliği, varlığı ile kavga halindeki “kara köpek” olarak adlandırdığı depresyonla verdiği acı mücadele de hesaba katıldığında daha dikkat çekici bir hale geliyor. Tarihçiler, yaşadığı manik depresyonu ve bipolar kişiliğini kendi yararına kullanma yeteneği sayesinde Churchill’in birçok başarı elde ettiğini düşünüyorlar. Ancak bunlar, Winston Churchill’i gerçekten özel yapan nedenlerden yalnızca birkaçı. Churchill’in aşağıdaki alıntısı size de hayat zorlaştığında bile inandığınız şeye bağlı kalmanız için güç ve motivasyon vermiyor mu?
“Asla pes etmeyin. Asla pes etmeyin. Asla, asla, asla, asla. Büyük veya küçük, büyük veya küçük hiçbir şeyde. Şeref ve iyi niyetli inançlar dışında asla pes etmeyin. Asla zorlamaya boyun eğmeyin. Düşmanın görünüşte ezici gücüne asla boyun eğmeyin.”
Artık neden Winston Churchill’e “bulldog” dediklerini biliyorsunuzdur.
3. Martin Luther King Jr.
Amerika’nın Sonsuza Kadar Değişmesini Sağlayan Ünlü Sivil Haklar Aktivisti
“Bir rüyam var. Gün gelecek, dört küçük çocuğum, derilerinin rengine göre değil, karakterlerine göre değerlendirildikleri bir ülkede yaşayacaklar.” – Marhin Luther King Jr.
1968’deki trajik ölümüne kadar Amerika Birleşik Devletleri’nde Sivil Haklar Hareketi’ne liderlik eden Baptist bakan ve sosyal aktivist Martin Luther King Jr. kadar adına kutlamalar düzenlenen çok az Amerikalı vardır.
“Bir rüyam var. Gün gelecek, dört küçük çocuğum, derilerinin rengine göre değil, karakterlerine göre değerlendirildikleri bir ülkede yaşayacaklar.” – Martin Luther King Jr.1968’deki trajik ölümüne kadar Amerika Birleşik Devletleri’nde...
Martin Luther King Jr., 1929 yılında Amerika’nın güney kırsalında doğan bir Afrikalı-Amerikalı olarak hayatı boyunca zorlu bir savaşın içerisinde yer aldı. Georgia’nın Atlanta eyaletinde büyüyen Martin, gençlinde okula önem vermeyen ve dini açıdan çelişkiler içerisinde olan bir öğrenciydi. Her şey, lise üçte İncil dersi alıp inancını tazelediğinde değişmeye başladı. Morehouse Koleji’nden mezun olarak 1948 yılında Pennsylvania’daki Crozer İlahiyat Fakültesi’ne başladı. Ancak, ırk eşitliğine karşı gözleri açıldığında Martin Luther King Jr. daha Morehouse Koleji’ndeki eğitimine devam ediyordu. Sivil haklara yönelik yıllarca sürdürdüğü başarılı aktivizm hareketlerinin ardından, 61 aktivist ile birlikte 1957 yılında Güney Hıristiyan Liderlik Konferansı’nı kurdu. İki yıl sonra Mahatma Gandhi’nin Hindistan’da doğduğu evi ziyaret eden Martin Luther King Jr., bu ziyaret sonrasında barışçıl aktivizm yolunda daha da cesaretlendi. Martin Luther King Jr., 28 Ağustos 1963 tarihinde “İş ve Özgürlük İçin Washington’a Yürüyüş” etkinliğinde yaptığı ünlü “Bir Hayalim Var” konuşması ile Amerikan tarihine damgasını vurdu.
King, Amerikan ırk ilişkileri üzerinde o kadar derin bir etkiye sahipti ki gösterdiği çaba sayesinde federal hükümet içerisindeki kamusal alanlarda yapılan ırk ayrımına son verilmesini sağlayan 1964 tarihli Medeni Haklar Yasası kabul edildi. Martin Luther King Jr., aynı yıl Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü. 4 Nisan 1968’de gerçekleşen suikaste kadar aktivizme devam eden Martin Luther King Jr.’ın katili James Earl Ray, iki aylık bir kovalamacanın ardından yakalandı. Bu suikast, bütün bir ulus üzerinde etki etmiş olağanüstü bir yaşamın trajik sonuydu. Hayatını sivil haklar hareketine adayan Martin Luther King Jr., tıpkı Gandhi gibi şiddetsiz protestoların muazzam değişimleri tetikleyebileceğini kanıtladı.
Ölümünden yaklaşık 50 yıl sonra ise geride bıraktığı mirası her zamankinden daha güçlü. Amerika Birleşik Devletleri’nde her ocak ayının üçüncü Pazartesi günü, Martin Luther King Jr. Günü olarak kutlanmaktadır.
4. Nelson Mandela
Özgürlük Davasında Zafer Kazanmış Bir Adam
Çok az kişinin özellikleri arasında sayılabilecek adanmışlık ve sabır, Güney Afrika’nın demokratik bir şekilde seçilmiş ilk başkanı Nelson Mandela’nın kişiliğini betimlerken kullanılan sıfatlardır. Ulaştığı noktaya giden yol o denli destansıydı ki 2013’te Hollywood, Nelson Mandela’nın hayatını beyaz perdeye taşıdı.
Tıpkı Martin Luther King Jr. gibi Mandela da 20. yüzyılın büyük değişimler yaratan liderlerinden biriydi. Son derece ırkçı Güney Afrika hükümetine karşı barışçıl gösteriler düzenlemekle kalmadı, ırkçılığın sona ermesine sunduğu katkılar sebebiyle de 1993 yılında Nobel Ödülü aldı. Mandela ne bir politikacı ne de bir fırsatçıydı. Kendisi, halkının hayat standardını iyileştirip özgürlük ve eşitlik mesajını tüm uluslara yaymayı hedefleyen bir adamdı.
Çok az kişinin özellikleri arasında sayılabilecek adanmışlık ve sabır, Güney Afrika’nın demokratik bir şekilde seçilmiş ilk başkanı Nelson Mandela’nın kişiliğini betimlerken kullanılan sıfatlardır. Ulaştığı noktaya giden yol o denli destansıydı...
“Irk ayrımcılığından ve tezahürlerinden iliklerime kadar nefret ediyorum. Hayatım boyunca bununla savaştım. Savaşım hala da sürüyor ve hayatımın sonuna dek de sürecek.”
1918 yılında doğan Mandela, gençlik yıllarında sivil haklar hareketinde yer alırken hayatının 20 yılında ırkçı hükümete karşı gösterilen barışçıl mücadelenin lideri olarak geçirdi. Irkçı rejimi sona erdirme vaadi sonucu 1956’da 150 kişi ile birlikte vatana ihanet suçlamasıyla hapse girdi. Mandela, bu süreç sonunda suçlamalardan beraat etse de gerçek değişime yalnızca silahlı bir mücadele ile ulaşılabileceğini anladı. Afrika Ulusal Kongresi’nin silahlı bir kanadı olan MK hareketiyle ilişkisi, 3 günlük ulusal işçi grevini örgütledikten sonra 1961’de tekrar hapse girmesine neden oldu. Mandela, 1963 yılında siyasi suçlardan ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. 27 yılını, acımasız cezalara katlandığı ve tüberküloza yakalandığı hapishanede geçirdi. Bu süre zarfında, Mandela’ya silahlı mücadeleden vazgeçmesi halinde erken tahliye teklif edildi. Ancak, bu kesinlikle reddettiği bir şarttı.
Irkçılığın sona ermesini hedefleyen Güney Afrika’nın yeni Başkanı Frederik Willem de Klerk’in yönetime geçtiğinde Mandela hapisten çıkarıldı. Bu sırada takvimler 11 Şubat 1990’ı gösteriyordu. Mandela artık 72 yaşındaydı. Bir yıl sonra Mandela’nın seçimlere katılma yasağı de Klerk tarafından kaldırıldı ve Afrika Ulusal Kongresi’nin lideri seçildi. Mandela, ülkenin ilk demokratik seçimlerinden sonra 1994’te Güney Afrika’nın ilk siyahi başkanı oldu. Mandela’nın otobiyografisinin başlığı “Özgürlüğe Giden Uzun Yol” ırkçılığı sona erdirmek uğruna bir ömür süren yolculuğu ne kadar da doğru tasvir ediyor değil mi? Tarihte davası için Nelson Mandela’nın ortaya koyduğu çabadan daha fazlasını gösteren bir lider geliyor mu aklınıza? İşte tam bu nedenle, Mandela modern tarihin en ünlü insanlarından biri.
Mandela, 5 Aralık 2013’te 95 yaşında öldü.
5. Albert Einstein
İnsanlığın İyiliği İçin Doğa Kanunlarını Yeniden Yazan Bilim İnsanı
Albert Einstein için 20. yüzyılın en ünlü bilim insanı desek yalan olmaz. Ödüllü fizikçinin zaman, ışık ve yerçekimi gibi temel kavramlar da dahil olmak üzere evreni anlamamız yolunda oldukça derin bir etkiye sahip olduğu tartışılmaz bir gerçek. Einstein’ın ne denli önemli olduğumuzu olabildiğince anlamamızı sağlayan bulguları, bugüne kadar pek çok fizikçinin çalışmalarına da ilham olmuş ve yeni sınırlara ulaşılmasına olanak yaratmıştır.
1879’da Almanya’da doğan Einstein, diğer çocuklardan biraz farklıydı. Yaşıtlarına oranla daha büyük bir kafası vardı ve neredeyse tek kelime konuşmuyordu. Bu sebeple, hizmetçiler ona “geri zekalı” etiketini yapıştırdı. Bu “geri zekalı” çocuk ise fikirleriyle dünyayı yeniden şekillendirdi. Einstein, 26 yaşında doktorasını aldı. Aynı yıl, ışığın doğasından kütle-enerji eşdeğerliğine kadar çeşitli konularda dört önemli makale yayınladı.
Albert Einstein için 20. yüzyılın en ünlü bilim insanı desek yalan olmaz. Ödüllü fizikçinin zaman, ışık ve yerçekimi gibi temel kavramlar da dahil olmak üzere evreni anlamamız yolunda oldukça derin...
İlk başlarda göz ardı edilse de bu makalelerin yayınlanmasının ardından kütle-enerji denkliğine ilişkin E=MC2 denklemi de dahil olmak üzere bilim camiasına muazzam katkılar sundu. Bu makalelerde tarihin en devrimci fikirlerinden biri olan Einstein’ın Görelilik Kuramının tohumları da atılmıştı. Einstein’ın bu keskin dehasının nasıl oluştuğunu tam olarak belirlemek imkansız olsa da bir dehanın tüm özelliklerine sahip olduğu apaçık ortadaydı. Çok canlı bir hayal gücü vardı, her şeyi sorgulardı ve eski sorulara ilişkin yeni düşünme yolları üretirdi. Ayrıca, harekete geçmesini sağlayan öyle amansız bir iş ahlakı vardı ki öldüğü gün bile katılacağı televizyon programında yapacağı konuşma üzerinde çalışıyordu. Einstein’ın vefatından saatler önce çekilen çalışma odasının fotoğrafı, görevini tamamlayana kadar kendini işine adayan bir adamın var olduğunu gözler önüne seriyordu.
Einstein’ın zaman sınırı tanımayan konuşmaları ve derin mizah anlayışının yanı sıra zorlukların üstesinden gelişi de hafızalara kazınan özellikleri arasındaydı. Çocukluğunda fiziksel rahatsızlıklar çeken Einstein, mezun olduktan sonra tam iki sene öğretim asistanı pozisyonuna başvurduğu işlerde reddedilmişti. Bu dehanın merkezinde, sergilediği daimi olumlu tutum ve yaratıcı düşünme yapısı yer alıyordu. Ölümünün üstünden 60 yıldan fazla bir süre sonra geçmişken dünya onu yıllarını bir patent ofisinde çalışarak geçiren bir adam olarak değil, dünyayı değiştiren bir adam olarak hatırlıyor.
6. Abraham Lincoln
Özgürlüğü Somutlaştıran ve Köleleri Özgürleştiren Lider
Abraham Lincoln, bir Amerikan kahramanından daha fazlasıydı. İnsan uygarlığında özgürlük, özyönetim ve eşitliğe dayalı yeni bir çağın şafağını temsil ediyordu.
Lincoln, 1809'da Kentucky’de ağaç kütüklerinden yapılmış bir kulübede doğdu. Annesi 34 yaşında süt sancısından hayata gözlerini yumduğunda kendisi daha 9 yaşındaydı. Annesinin ölümü Abraham’ı yıkarken babasından da uzaklaşmasına sebep oldu. Bu trajik ölümün üstünden bir yıl geçtikten sonra babası yeni bir evlilik yaptı. Babasının yeni eşi, Abraham’ı okumaya teşvik ederek hayatında önemli bir etkiye sahip oldu. Tahmin edilebileceği gibi, Indiana’nın vahşi doğasında pek de ihtiyaç olarak nitelendirilmeyen örgün eğitim için harcanabilecek çok az zaman vardı. Abraham’ın örgün eğitim hayatı da çok geç zamanda başlayıp yalnızca 18 ay sürdü. Ancak, Abraham inanılmaz derecede yetenekliydi. Kendisini çok iyi yetiştirmişti. Bir süre avukatlık yaptıktan sonra 1846 yılında dünyanın en özgür ve en müreffeh ulusuna ulaşılabilmesini sağlayacak dehasıyla herkesi etkilediği Illinois Temsilciler Meclisi’ne seçildi.
Abraham Lincoln, bir Amerikan kahramanından daha fazlasıydı. İnsan uygarlığında özgürlük, özyönetim ve eşitliğe dayalı yeni bir çağın şafağını temsil ediyordu.Lincoln, 1809'da Kentucky’de ağaç kütüklerinden yapılmış bir kulübede doğdu. Annesi...
Lincoln, değerlerinden ödün vermeden ekonomiyi hızla modernize etti. 1860’ta Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adaylığını elde ederek başkan seçildi. Lincoln’ün kazandığı bu zafer sonucunda kölelik anlayışının sürdüğü güney eyaletleri Amerika Konfedere Devletleri’ni kurdu. Abraham, Amerikan İç Savaşı sırasında bulunduğu birliğin liderlik görevini üstlendi ve Amerikan halkının desteğini kazanmak için Gettysburg Konuşması da dahil olmak üzere çeşitli seslenişlerde hitabet gücünü kullandı. Lincoln, bugüne kadar hep özgürlük, demokrasi, eşitlikçi haklar ve birleşme ilkeleriyle bir arada anıldı. İnandığı şeyin arkasında yalnız da olsa dimdik durabilme kabiliyeti, onu modern tarihin en sevilen ve en unutulmaz liderlerinden biri yaptı. İç Savaş sırasında kuzeyi zafere taşıyacak kölelik ve aracılık anlayışlarını reddetmesi, Konfederasyon komplocularının ve sempatizanlarının hedefi haline gelmesine neden oldu.
Lincoln, iç savaşın sona ermesine bir aydan az kaldığı 14 Nisan 1865 tarihinde Konfederasyon destekçisi olan John Wilkes Booth tarafından öldürüldü.
7. Rahibe Teresa
Dünyadaki Istırabı Dindirmeye Kararlı Bir Nobel Sahibi
Rahibe Teresa’nın dünyadaki en yoksul ve savunmasız insanlara yardım elini uzatma konusundaki unutulmaz bağlılığı, dünyada kalıcı bir iz bıraktı. Olağanüstü liderliği öyle büyük bir güce sahipti ki 1982 Beyrut Kuşatması sırasında çatışmaları ve düşman hatlarını aşmayı başarmıştı. Rahibe Teresa, bir cephe hastanesinde mahsur kalan 37 çocuğu kurtarmak için İsrail ile Filistin arasında geçici bir ateşkes sağlamayı başardı. Ardından, hastaları tahliye etmek için Kızıl Haç çalışanlarıyla birlikte savaş bölgesinden geçti.
Peki, Rahibe Teresa’nın başkalarına yardım etmek için sınır tanımayan çabasına ilham olan şey neydi? 1910 yılında Anjezë Gonxhe Bojaxhiu adıyla dünyaya gelip günümüzün Makedonya’sında büyüdü. Daha 8 yaşındayken babasını kaybeden Rahibe Teresa, 12 yaşına geldiğinde kendisini dini bir hayata adamaya karar verdi. Asıl yolculuğu 1929’da rahibe olarak Hindistan’a gelip uzun süre Doğu Kalküta’daki bir manastırda öğretmenlik yaptığı sırada başladı. 2,1 milyon insanın ölümüyle sonuçlanan 1943 Bengal kıtlığı, Teresa’nın yaşamını değiştiren bir olay olarak büyük bir iz bıraktı. Manastırda öğretmen olarak geçirdiği 20 yılın ardından içinde hissettiği “çağrı” ile yoksullara yardım etmek için müdire görevinden ayrıldı. Açlık, yoksulluk ve evsizlikle mücadele eden kenar mahallelerden birine taşındı. Teçhizat ve malzeme eksikliğine rağmen toprak ve çubuk kullanarak yoksul çocuklara okuma ve yazma öğretilebilecek bir okul açtı. Gösterdiği bu çaba başkalarının da dikkatini çekti ve kısa sürede oluşturulan yeni bir topluluk ile Rahibe Teresa’nın Hindistan genelinde bakımevleri, klinikler ve yetimhaneler açması sağlandı. Birkaç yıl içerisinde Rahibe Teresa’nın bu misyonu küresel bir önem kazandı. Oluşturulan bu cemaat 1970’lere gelindiğinde dünyanın her yerindeki yetimlere, bağımlılara, yoksullara, engellilere, yaşlılara ve kazazedelere yardım eli uzatan bir topluluk haline geldi. 1979 yılında Teresa, yoksulluğun ve ızdırabın azaltılması için gösterdiği çabaları nedeniyle Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü.
Rahibe Teresa’nın dünyadaki en yoksul ve savunmasız insanlara yardım elini uzatma konusundaki unutulmaz bağlılığı, dünyada kalıcı bir iz bıraktı. Olağanüstü liderliği öyle büyük bir güce sahipti ki 1982 Beyrut Kuşatması...
Rahibe Teresa 1997’de hayata gözlerini yumdu. Temelini attığı cemaat ise Rahibe Teresa’nın vizyonunu dünyaya yayıp ihtiyacı olanlara hizmet ulaştırarak bugün hala faaliyetlerine devam ediyor. 2016 yılında, Katolik Kilisesi Rahibe Teresa’yı aziz unvanına layık görerek kahramanca erdemi nedeniyle Kalküta’nın Aziz Teresa’sı ilan etti.
8. Stephen Hawking
Kararlılığın ve Olumlu Düşüncenin En Derin Sınırları Bile Aşabileceğini Kanıtlayan Fizikçi
Stephen Hawking, hayatı boyunca pes etmesine neden olabilecek her türlü olayı yaşamış bir adamdı. 21 yaşında amyotrofik lateral skleroz (ALS) teşhisi konan bilim insanı, yaşamının büyük bir kısmını engelli olarak geçirdi. Hayatının son zamanlarında iletişim kurmak için yanak kaslarını hareket ettirerek kontrol ettiği bir cihaz kullanıyordu. Hawking, bünyesini güçsüzleştiren hastalığa rağmen Albert Einstein’dan bu yana tartışmasız en tanınmış teorik fizikçi haline geldi. Kozmoloji, kuantum fiziği ve kara delikler konularında çığır açıcı çalışmalara imza attı.
Hawking’in çocukluk yıllarında oldukça mütevazi bir hayatı vardı. 4 çocuklu bir ailenin en büyük çocuğu olarak İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere’de dünyaya geldi. Kendi anlatışına göre, ders çalışmak için çok fazla zaman harcamadı. Derslerine az zaman harcasa da onur derecesiyle mezun olmasının ardından Cambridge Üniversitesi’nde kozmoloji alanında doktoraya kabul edildi. Hawking ve evren hakkındaki düşündürücü teorilerine ilişkin çok şey yazıldı. Yalnızca çalışmalarıyla değil, aynı zamanda ciddi bir engelin üstesinden gelme kararlılığıyla da dünya çapında hayranlık topladı. ALS teşhisi konulduğunda en fazla iki yıl daha yaşayacağı söylense de 50 yıldan daha uzun süre hayatta kaldı. Hawking, engeli ile ilgili hafızalarda yer eden şu cümleleri sarf etmişti:
“Engelliyseniz, muhtemelen bu sizin suçunuz değildir. Ancak, bunun için dünyayı suçlayıp insanların size acımasını beklemek de iyi bir fikir değil. Olumlu bir tutum ile içinde bulunduğunuz durumdan en üst seviyede fayda sağlayabilirsiniz. Fiziksel olarak engelli olan biri bir de üstüne psikolojik olarak engelli olmayı kaldıramaz… Bilim, engelliler için son derece uygun bir alan çünkü zihinde gerçekleşiyor. Tabii işin deneysel kısmı zaten böyle insanlar için yapılıyor ama teorik kısmı neredeyse ideal. Yapamadığım şeyler teorik fizik alanında çalışırken önemli bir engel oluşturmadı, dahası aksi durumda dahil olmam gereken ders vermek ve idari işleri yerine getirmek gibi görevlerden kurtulmama yardımcı oldu.”
Stephen Hawking, hayatı boyunca pes etmesine neden olabilecek her türlü olayı yaşamış bir adamdı. 21 yaşında amyotrofik lateral skleroz (ALS) teşhisi konan bilim insanı, yaşamının büyük bir kısmını engelli olarak...
Hawking’in bu tutumunun zemininde engelleri için mazeret üretmeyi reddetmesi yatıyor. Eski eşi Jane Hawking’e göre, Stephen Hawking dünyaya kararlı ve inatçı bir bakış açısı ile bakıyordu. Zaten Hawking bütün dünyaya ne denli kararlı ve inatçı olduğunu kanıtlamadı mı?
Son olarak da Hawking’in kariyeri boyunca sergilediği mizah dolu ve alçakgönüllü yapısına da değinmek gerek. Hawking, önemli bir bilimsel keşif yaptığında kendini nasıl hissettiğini soran kişiye şu yanıtı vermişti:
“Seksle kıyaslayamam ama sanırım bunun orgazmı daha uzun sürüyor.”
9. Bill Gates
Tüm Yenilikçi Nesillere İlham Veren Girişimci ve Hayırsever
Bilgi teknolojisi denilince aklınıza ne geliyor? Bill Gates! Peki, kaç insanın adı çalıştığı sektöründeki bir terim ile eş anlamlıymış gibi kullanılıyordur ki?
Bill Gates, hayatında ilk defa 13 yaşındayken okulda bir bilgisayar gördü. Başlarda bu bilgisayarı kullanmak için para veriyordu. Parası bittiğinde ise bilgisayarı hacklemeye karar verdi. İşte bilgi teknolojileri alanında yenilikçi bir kariyere doğru giden yol bu şekilde başladı.
Bilgi teknolojisi denilince aklınıza ne geliyor? Bill Gates! Peki, kaç insanın adı çalıştığı sektöründeki bir terim ile eş anlamlıymış gibi kullanılıyordur ki?Bill Gates, hayatında ilk defa 13 yaşındayken okulda...
Washington eyaletinin Seattle şehrinde üst orta sınıf bir ailede büyüyen Bill Gates’in annesiyle çok yakın bir ilişkisi vardı. Küçük yaşlardan itibaren işletme ve girişimcilik alanlarında hünerli olduğuna dair işaretler vermeye başladı. 15 yaşında girdiğinde arkadaşı Paul Allen ile birlikte bir iş kurdu. O zamanlar, bu işin yalnızca 5 yıl sonra dünyadaki işletme ve hatta iletişim şeklini değiştireceğini henüz bilmiyorlardı. 1975 yılında Gates ve Allen, Microsoft’u kurarak sahip oldukları her şeyi bu yeni girişime adadılar. Gates’in olağanüstü vizyonu, agresif iş stratejisi ve rakipsiz iş ahlakı, Microsoft’u dünyanın en büyük teknoloji şirketi haline getirdi. Bu süreçte inanılmaz büyüklükte bir servetin sahibi oldu. 1981 yılında Gates ve Allen Microsoft’u büyütmeye karar verdi. O zamana kadar 128 çalışan ile 16 milyon dolar gelir elde etmiş olan şirket yalnızca iki yıl içerisinde küresel bir yapı haline geldi. Ancak, Gates’in dünyaya damga vuran hamlesi 1985 yılında gerçekleşti ve Microsoft, Windows’u piyasaya sürdü.
Gates, yirmi yılı aşkın süredir dünyanın en zengin insanları arasında yer alıyor. Hatta, 2016’da Forbes’un dünyanın en zengin insanları listesinde zirveye yerleşti. Ancak, bu zenginliğin arkasında büyük bir fedakarlık da var. Gates, Microsoft’u kurmak ve giderek daha rekabetçi bir hal alan pazar içerisindeki liderliğini korumak amacıyla yorulmadan çalıştı. Teknoloji danışmanı olarak aktif çalışmalarına devam etmek için 2014 yılında şirket başkanlığı görevini bıraktı.
Şu an Microsoft, yılda yaklaşık 100 milyar dolar gelir elde ediyor ve dünya çapında 120 bin kişiye istihdam sağlıyor. Ancak, Gates’in tek mirası Microsoft değil. Kendini hayır işlerine de adayan Bill Gates ve eşi Melinda Gates, sağlık hizmetlerini iyileştirmek ve dünyadaki aşırı yoksulluğu azaltmak amacıyla kullanılmak üzere 44 milyar dolarlık bir bağış fonuna sahip. Bu fon, dünyadaki benzer diğer fonlarla karşılaştırıldığında büyük bir fark ile en yüksek meblağlı özel vakıf fonu olma özelliğini taşıyor. Bill Gates, cömertliğinin ve ahlaki karakterinin bir göstergesi olarak 2013 yılından bu yana vakfa kişisel olarak 28 milyar dolar bağışladı.
10. Oprah Winfrey
Tüm Kadınların Başarılı Olması İçin Eşitsizlikleri Yıkan Lider
Bir televizyon sunucusundan çok daha fazlası olan Oprah Winfrey, popüler kültür ve ana akım üzerinde büyük etkiye sahip dünyanın en güçlü iş liderlerinden biridir.
Serveti 3 milyar doları aşan Oprah, Mississippi’nin kırsal kesiminde dünyaya gelip upuzun bir yol kat etti. Güneyli bir siyahi kadın olan Oprah için yalnızca zorlukların üstesinden geldi demek büyük bir yanılsama olurdu. Oprah gibi bir geçmişe sahip ve azınlık statüsünde yer alan bir insanın 1970 ve 80’li yıllarda şov dünyasında başarı elde etmesi neredeyse imkansızdı. Bu lider, sevgi, hoşgörü ve açgözlülükten kaçınmayı öğütleyerek tek başına milyonların harekete geçmesine ilham oldu. Oprah’ın verdiği ilk mücadele cinsiyet veya ırk eşitsizliğine yönelik değildi. Bu ilk mücadele, gençlik yıllarının cinsel istismarla geçmesine neden olan akrabaları ve aile dostlarına karşı verdiği mücadeleydi.
Bir televizyon sunucusundan çok daha fazlası olan Oprah Winfrey, popüler kültür ve ana akım üzerinde büyük etkiye sahip dünyanın en güçlü iş liderlerinden biridir.Serveti 3 milyar doları aşan Oprah,...
Çiftçiliğin hakim olduğu küçük Kosciusko kentinde geçen sarsıcı gençlik döneminin ardından babasıyla birlikte yaşamak için Nashville’e taşındı. 1971 yılında ise Tennessee Eyalet Üniversitesi’ne kabul edildi ve 5 yıl sonra Maryland eyaletindeki Baltimore şehrine taşınmadan hemen önce televizyon kariyerine başladı. Oprah, 1986 yılında Oprah Winfrey Show adındaki kendi televizyon programını yapmaya başladı. Bu program, eleştirilerin ve beğenilerin her geçen gün artarak tanınırlığını zirveye taşınmasını sağlayan bir platform haline geldi. 1990’larda Jerry Springer gibi kişilerin yaptığı televizyon programları değersiz konularla reytingleri domine ederken, Oprah şovunu saygı çerçevesi içinde ve istismarcı konulardan uzak duracak biçimde gerçekleştireceğine dair söz verdi. Başlangıçta reytinglerde düşüş yaşansa da Oprah sözünden geri dönmedi. Ucuz numaralarla dolu bir endüstride Oprah’ın sergilediği bu dürüstlük, yıllar geçtikçe daha fazla ün ve başarı elde etmesini sağladı.
Oprah, sunduğu televizyon programı ve elde ettiği medya şöhretinin yanı sıra Oprah’s Book Club adını verdiği girişimiyle yayıncılık dünyasına da büyük katkı sağladı. Programının bir bölümünü oluşturan bu kitap tartışma kulübü sayesinde yalnızca okuryazarlığı teşvik etmekle kalmayıp bilinmeyen yazarların çalışmalarının tanıtılmasına da yardımcı oldu. Cömertliği bununla da sınırlı değildi. Çeşitli hayır kurumları aracılığıyla, dünyanın çeşitli yerlerindeki çocuklara ve yoksul gençlere yardım etmek amacıyla yüz milyonlarca dolar toplanmasını sağladı.
Forbes’a göre Oprah, 20. yüzyılın en zengin Afrika kökenli Amerikalısı. Life Magazine ise Oprah’ı neslinin en etkili kadını ilan etti. Tüm bunlar, Oprah’ın yalnızca bir şeyler yapmakla kalmayıp, ırkları veya etnik kökenleri ne olursa olsun tüm genç kadınlara hayallerinin peşinden gitmeleri için ilham veren bir medya ikonu olduğunun kanıtıdır.
İşte bu kadar...
Vizyonları, azimleri ve benimsedikleri değerlere bağlılıkları sayesinde zorlukları aşan ve imkansız olarak nitelendirilen zaferleri kazanan on ilham verici liderden bahsettik. Bu olağanüstü hikayeleri okumak ve liderlik tanımının nasıl da sil baştan yazıldığını öğrenmek bize büyük bir ilham verdi. Umuyoruz ki size de ilham kaynağı olurlar.
Sıra | İçerik | Kullanıcı Puanı |
---|---|---|
1 | Mahatma Gandhi | - |
2 | Winston Churchill | - |
3 | Martin Luther King Jr. | - |
4 | Nelson Mandela | - |
5 | Albert Einstein | - |
6 | Abraham Lincoln | - |
7 | Rahibe Teresa | - |
8 | Stephen Hawking | - |
9 | Bill Gates | - |
10 | Oprah Winfrey | - |
Mesela Hitler bir liderdir. Evet kötü birisidir ama milyon insanı arkasına takmış kendince bir ideoloji benimsemiş birisidir. İdeolojisi doğru yanlış tartışılır ama başarıya ulaşsaydı şu an dünyanın sistemi değişmiş olacaktı..
Ya da Fatih Sultan Mehmet bir liderdir. Yıkılmaz denilen Roma İmparatorluğu'nun son kolunu yok etmiş yeni bir çağ başlatmıştır. Böyle bir çok isim var. Yani lider yerine insan daha doğru...😊
Sevgili Eray, yorumunu çok doğru bulduk ve yurtdışı bir kaynaktan tercüme olan bu içeriğin başlığını senin verdiğin fikirle revize ettik. Bize bi'fikir vermeye devam et lütfen.