Kaç yaşında olursanız olun Köy Enstitüleri hakkında daha önce mutlaka bir şeyler duymuşsunuzdur. Tamamen özgün ve eşitlikçi bir eğitim kurumu olan Köy Enstitüleri, ülkemizin de en önemli ve laik gerçeklerinden bir tanesidir. Uygulamaya geçtiği zamanın şartları ve ülkemizin zor durumu göz önünde bulundurulduğunda ise ne kadar ileri görüşlü bir adım olduğu aşikardır.
Tamamen Türkiye Cumhuriyeti’ne özgü bir eğitim sistemi ve özel bir eğitim kurumu olan bu enstitüler, ülkemizin kalkınmasında ve zamanın gençlerinin gelişiminde çok büyük bir role sahiptir. Eğitim ve işi bir araya getiren bu sistem, çalışan ve kazanan bir milletin de temellerini atmıştır. Köy Enstitüleri her alanda başarı yakalayan Türk gençlerinin yolunu açan en büyük adımlardan bir tanesidir.
Köy Enstitüleri Ne Zaman Kuruldu?
Savaştan yeni çıkmış ve oldukça yorgun bir ülke olan Türkiye Cumhuriyeti’nin toparlanması ve kendi ayakları üzerinde durabilmesi için güçlü bir adım atması gerekiyordu. Savaş sonrasında okur yazar insan oranı yalnızca %5 oranında idi. Bu da ülkemizin diğer dünya ülkelerinden geride kalmasına neden oluyordu. Ayrıca bu dönemlerde ülke nüfusunun %80’i köylerde ikamet ediyor ve yine kendi köyünde çalışıyordu. Yani pek çok insan için eğitim oldukça uzak bir ihtimaldi. Bunun üzerine ileri görüşlü bir lider olan Mustafa Kemal Atatürk, köylerde yaşayanların eğitime ulaşamadığı müddetçe ülkemizin kalkınamayacağını gündeme getirdi ve köylere eğitim götürme fikri ilk olarak bu şekilde çıktı.
1930’lu yıllarda ortalama 15 milyon olan Türkiye nüfusunun neredeyse tamamına yakını köylerde yaşadığından dolayı bu özgün ve eşitlikçi eğitim sisteminin temellerinin atılması bir zorunluluk olarak görüldü. Fakat su ve elektrik bile bulunmayan bu köylerde böyle bir sisteme geçiş yapabilmek icin oldukça kapsamlı bir çalışmaya ihtiyaç duyuldu. Pek çok insan bilim hakkında neredeyse hiçbir fikre sahip değildi. Savaştan yeni çıkmış bir toplum için bu durum her ne kadar normal olsa da aynı zamanda bir o kadar da endişe vericiydi.
Amerikalı J. Dewey tarafından önerilmiş olan üretime ve faydaya dayalı bu eğitim fikri ülkemizin o zamanki durumuna birebir uyuyor ve bir umut ışığı olarak görülüyordu. “Köylü milletin efendisidir,” sözü ile ilk adımı atılan Köy Enstitüleri, 1940 yılında İsmet İnönü’nün Hasan Ali Yücel’i Eğitim Bakanı olarak ataması ile hayata geçirildi. 3704 sayılı “Köy Eğitmen Kursları ile Köy Öğretmen Okulları Yasası” sayesinde Köy Enstitüleri’nin temeli de atılmış oldu. Enstitülerin kurulma ve gelişme aşamasında Hasan Ali Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ve Saffet Arıkan gibi isimlerin çok büyük bir katkısı oldu. İşte tüm bu katkılar sayesinde ilk Köy Enstitüsü 17 Nisan 1940 tarihinde açıldı.
Köy Enstitülerinde Nasıl Bir Eğitim Veriliyordu?
Köy Enstitüleri Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk günden bu yana gösterdiği gelişmenin en önemli yapı taşlarından bir tanesidir. Bir ulusun tamamına iz bırakmış olan bu özgün eğitim sistemi, ülkemizin zorluklarla dolu kaderini de tamamen değiştirmeyi başarmıştır. Köyde yaşayan halka iş ve eğitim götürme amacı ile kurulan enstitüler öncelikle bu eğitimi götürecek kişileri eğitmek ile görevine başlamıştır. Altı ay boyunca özel bir eğitim alan eğitimciler daha sonra ülkemizin dört bir yanında bulunan köylere giderek Köy Enstitüleri’ni kurmuştur.
Köy Enstitüleri belirli bir plan dahilinde çalışmak yerine kendi programını kendi oluşturan ve nasıl faydalı olacaksa o şekilde çalışmış olan canlı sistemlerdir. Bu sistemlerde teorik öğrenim değil, yaparak ve yaşayarak öğrenmek temel alınmıştır. Bu hareketli sistem çocukların öğrenmeyi sevmeleri ve öğrendikleri işte başarılı olmaları adına da çok faydalı olmuştur.
Köy Enstitüleri’nin temel amacı her bir çocuğun bu eğitim sonucunda bir köy öğretmeni olması ve yine kendi köyüne fayda sağlamasıdır. Kendi kendini eğiten ve kalkındıran bir millet olma amacıyla çıkılan bu yolculukta usta öğreticiler de bulunmaktadır. Örneğin Aşık Veysel Şatıroğlu da Köy Enstitüleri’nde usta öğreticilik yapmış olan isimler arasında bulunmaktadır.
Köy Enstitüleri’nin kendine özel eğitim sisteminde sağlık, terzilik, duvar ustalığı, ziraat, marangozluk, müzik, demir ustalığı, tiyatro ve balıkçılık gibi pek çok farklı alanda eğitim verilmiştir. Toplamda beş yıl olan eğitim sisteminin bir kısmı kültür derslerine diğer kısmı da tarım, sanat ve teknik derslere dayanmaktadır. Burada her zaman yeni fikirlere açık, herkesin eşit söz hakkına sahip olduğu son derece demokratik bir ortam olmasına büyük önem gösterilmiştir. Öğrencilerin maddi durumunun hiçbir önemi yoktur. Yalnızca üretime dahil olmayı istemek Köy Enstitüleri’ne katılmak için yeterlidir. Nihayetinde Köy Enstitüleri’nde yetişen öğretmenler çağdaş dünyaya ayak uydurabilecek bireyler haline gelmiş, çok yönlü bilgi birikimleri sayesinde kendileri gibi yeni nesilleri geliştirmişlerdir.
Köy Enstitüleri Ne Zaman Kapatıldı?
Köy Enstitüleri her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti adına oldukça faydalı bir eğitim sistemi oluştursa da daha ilk baştan herkes tarafından onaylanmadı. Enstitülerin kuruluş döneminden bu yana pek çok farklı grup bu sistemin hayata geçmesine karşı geliyor ve engellemek istiyordu. Yasanın yürürlüğe koyulması sırasında bile pek çok milletvekili karşı geldi. Karma eğitimin Türkiye Cumhuriyeti’ne uygun olmadığını direten kişiler bu eğitim yuvalarının halkı yozlaştırdığını öne sürdüler. Nihayetinde 1950 yılında yapılan seçimler ile birlikte bir şeyler değişmeye başladı ve 27 Ocak 1954 tarihinde tüm Köy Enstitüleri kapatıldı.
Köy Enstitüleri’nde eğitim görmüş bir öğretmen olan Fakir Baykurt, “Köy Enstitüleri olmasa birçok arkadaşım gibi ben de okuyamaz, öğretmen olamazdım…” demişti. Her ne kadar pek çok hararetli tartışmayı beraberinde getirmiş olsa da Köy Enstitüleri ülkemizin çağdaş topluma ayak uydurmasını sağlayan ve bireylerin gelişimine katkı sağlayan en önemli adımlardan bir tanesiydi. Üzerinden 82 yıl geçmiş olsa da bile enstitülerin sağladığı fayda bugün hâlâ kendini hissettiriyor.
Köy Enstitüleri’nde Büyük Rol Oynayan İsimler
Köy Enstitüleri’nin hayata geçirilmesinde pek çok değerli insanın büyük bir rolü vardır. Öncelikle bu fikrin ve düzgün bir eğitim sisteminin nasıl olması gerektiğinin düşüncesi ile John Dewey’i ülkemize davet eden ve bir rapor hazırlamasını rica eden Mustafa Kemal Atatürk’ün bu önemli eğitim sistemindeki yeri tartışılamaz. Ulu Önder Atatürk haricinde İsmet İnönü, Hasan Âli Yücel, İsmail Hakkı Tonguç ve Aşık Veysel Şatıroğlu gibi değerli isimlerin de çok büyük katkısı bulunmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, ülkemizdeki eğitim seviyesinin ne kadar düşük olduğu gerçeğini değiştirmek adına doğru eğitim sistemini bulmak için Eğitim Profesörü John Dewey ile birlikte bu özgün sistemi kurmuş ve ülkemizin dört bir yanında hayata geçirilmesi için yasa çıkartmıştır.
İsmet İnönü
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü, Köy Enstitüleri’nin hayata geçirilmesinde en kilit rolü oynayan isimler arasında bulunmaktadır. Atatürk’ün vefatından sonra ülkenin başına geçen İsmet İnönü, enstitülerin açılışına ve Hasan Ali Yücel’e büyük bir destek gösterdi. Hatta İnönü hayatının son günlerinde yaptığı bir röportaj sırasında hayattaki en büyük başarılarından bir tanesinin Köy Enstitüleri’ni hayata geçirmek olduğunu söyledi.
Hasan Ali Yücel
Köy Enstitüleri’nin kuruluşunda bu isimlerin her birinin çok büyük bir katkısı bulunsa da enstitülerin kurucusu olarak Hasan Âli Yücel’in adı anılmaktadır. Hem bir felsefe öğretmenli hem de bir zamanlar Milli Eğitim Bakanı olan Yücel, 1938 yılında bakanlık görevine başlamış ve çok kısa bir süre içerisinde de Köy Enstitüleri hayata geçmiştir. Kendisinin özel olarak yürüttüğü bu proje çok büyük bir başarı elde etmiş ve binlerce hatta milyonlarca insanın hayatını baştan sona değiştirmiştir. Ülkemizdeki pek çok köyün hiçbir okula ve öğretmene sahip olmadığının bilincinde olan Hasan Âli Yücel, enstitülerin hayata geçme süreci ile bizzat ilgilenmiş ve hızlandırmıştır.
İsmail Hakkı Tonguç
Köy Enstitüleri’nin açılmasında Hasan Âli Yücel’e yardımcı olan bir diğer isim de İsmail Hakkı Tonguç’tur. O dönemde İlköğretim Genel Müdürü görevini gerçekleştiren İsmail Hakkı Tonguç, aynı zamanda oldukça değerli bir eğitim bilimcidir. Kariyerine öğretmenlik yaparak başlayan Tonguç, genç cumhuriyetin aydın isimlerinden bir tanesidir. Atatürk’ün özel isteği ile yoğun bir eğitim gördükten sonra köy okullarına gitmiş ve orada yaşayan çocuklara okuma yazma öğretmeyi hedeflemiştir. Köy öğretmeni kavramını hayata geçiren ilk isimlerden bir tanesidir. 1946 yılında Köy Enstitüleri’ndeki görevinden alınan İsmail Hakkı Tonguç, o güne kadar tüm hayatını eğitime adamıştır. Ayrıca kız çocuklarının eğitim görmesi için de büyük bir çaba harcamıştır.
Aşık Veysel Şatıroğlu
Köy Enstitüleri’nde sanat eğitimine büyük önem verilmiştir. Aşık Veysel Şatıroğlu da bu eğitim sürecine aktif bir şekilde dahil olmuş isimler arasındadır. Usta eğitici ünvanı ile ülkemizi bucak bucak dolaşan ve köylerde çocuklara saz çalmayı öğreten Aşık Veysel, toplumumuzun sanatsal gelişimine çok önemli bir katkıda bulunmuştur.
Gerçekten öyle. Devam etseydi şimdi durumumuz nasıl olurdu diye düşünmemek elde değil...