Stephen Hawking, hayatı boyunca pes etmesine neden olabilecek her türlü olayı yaşamış bir adamdı. 21 yaşında amyotrofik lateral skleroz (ALS) teşhisi konan bilim insanı, yaşamının büyük bir kısmını engelli olarak geçirdi. Hayatının son zamanlarında iletişim kurmak için yanak kaslarını hareket ettirerek kontrol ettiği bir cihaz kullanıyordu. Hawking, bünyesini güçsüzleştiren hastalığa rağmen Albert Einstein’dan bu yana tartışmasız en tanınmış teorik fizikçi haline geldi. Kozmoloji, kuantum fiziği ve kara delikler konularında çığır açıcı çalışmalara imza attı.
Hawking’in çocukluk yıllarında oldukça mütevazi bir hayatı vardı. 4 çocuklu bir ailenin en büyük çocuğu olarak İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere’de dünyaya geldi. Kendi anlatışına göre, ders çalışmak için çok fazla zaman harcamadı. Derslerine az zaman harcasa da onur derecesiyle mezun olmasının ardından Cambridge Üniversitesi’nde kozmoloji alanında doktoraya kabul edildi. Hawking ve evren hakkındaki düşündürücü teorilerine ilişkin çok şey yazıldı. Yalnızca çalışmalarıyla değil, aynı zamanda ciddi bir engelin üstesinden gelme kararlılığıyla da dünya çapında hayranlık topladı. ALS teşhisi konulduğunda en fazla iki yıl daha yaşayacağı söylense de 50 yıldan daha uzun süre hayatta kaldı. Hawking, engeli ile ilgili hafızalarda yer eden şu cümleleri sarf etmişti:
“Engelliyseniz, muhtemelen bu sizin suçunuz değildir. Ancak, bunun için dünyayı suçlayıp insanların size acımasını beklemek de iyi bir fikir değil. Olumlu bir tutum ile içinde bulunduğunuz durumdan en üst seviyede fayda sağlayabilirsiniz. Fiziksel olarak engelli olan biri bir de üstüne psikolojik olarak engelli olmayı kaldıramaz… Bilim, engelliler için son derece uygun bir alan çünkü zihinde gerçekleşiyor. Tabii işin deneysel kısmı zaten böyle insanlar için yapılıyor ama teorik kısmı neredeyse ideal. Yapamadığım şeyler teorik fizik alanında çalışırken önemli bir engel oluşturmadı, dahası aksi durumda dahil olmam gereken ders vermek ve idari işleri yerine getirmek gibi görevlerden kurtulmama yardımcı oldu.”
Hawking’in bu tutumunun zemininde engelleri için mazeret üretmeyi reddetmesi yatıyor. Eski eşi Jane Hawking’e göre, Stephen Hawking dünyaya kararlı ve inatçı bir bakış açısı ile bakıyordu. Zaten Hawking bütün dünyaya ne denli kararlı ve inatçı olduğunu kanıtlamadı mı?
Son olarak da Hawking’in kariyeri boyunca sergilediği mizah dolu ve alçakgönüllü yapısına da değinmek gerek. Hawking, önemli bir bilimsel keşif yaptığında kendini nasıl hissettiğini soran kişiye şu yanıtı vermişti:
“Seksle kıyaslayamam ama sanırım bunun orgazmı daha uzun sürüyor.”