Dünya tarihinde, korku ve korkunun insanlar üzerinde yarattığı etkiler ile ilgili enteresan hikayeler hep anlatılmıştır. Bu hikayelere konu olan yerler ise her zaman merak konusudur. Bu olayların geçtiği esrarengiz yerler insanların bir şekilde ilgisini çeker ve insanları peşlerinden sürükler.
Dünyanın her noktasında olduğu gibi, ülkemiz Türkiye’de de böyle korkunç ve ürkünç mekanların sayısı oldukça fazla. Hikayelerin gerçek olup olmadığı tartışma konusu olsa da, bu durum mekanların ürpertici olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Siz de Türkiye’nin en ürpertici, en dehşet verici yerlerini merak ediyorsanız, buyurun hep beraber esrarengiz bir yolculuğa yelken açalım…
1. Davutlu Köyü
Kırklareli’nin Lüleburgaz ilçesine bağlı Davutlu köyü, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en korkunç destinasyonu olarak anılıyor. Bu köyde yaşanan olaylar öyle ürpertici öyle trajik ki, kimse bu köyün adını bile anmak istemiyor. Davutlu köyü uzun yıllardır kaderine terk edilmiş durumdayken, “Karadedeler” isimli sinema filmi köyü tekrar ülke gündemine taşıdı. Bu köyde geçen olayları konu eden film, bölgeye olan merakı artırdı. Film sonrası pek çok içerik üreticisi veya vlogger köyü ziyaret ederek videolar çektiler. Köyün lanetli hikayesini insanlara aktarmaya başladılar. Oysa köyde olan olaylar zaten yeterince korkunçtu.
Gelelim olaylara…
1989 yılında köyde birden bire baş gösteren esrarengiz olaylar, köylülerde büyük bir korku yaratmış. Köylüler gece dışarı çıkamaz olmuşlar. Karadedeler olarak adlandırdıkları dünya dışı varlıklar, zamanla köyü ele geçirmiş. Köylüler bu hadise sonrası jandarma çağırsalar da, kolluk kuvvetleri olayı çözememiş. Bu olayları duyan bir gazeteci, köyde olanları anlamak ve tanıkların ifadelerini kaydetmek için Davutlar’a gitmiş. Bir süre burada kalan gazeteci başına gelenlere dayanamamış ve kamerasını köyden küçük bir çocuğa bırakarak oradan kaçmış. Çocuğun kamera ile çektiği görüntüler ve çocuğun köyde yaptığı katliam ise hala gizemini koruyor. Dünya dışı varlıkların bu olayların sebebi olduğu düşünülüyor. Gazetecinin ise evinde intihar ettiği biliniyor.
2. Havran’daki Korkunç Mağara
Balıkesir’in Havran ilçesindeki ürpertici, bir o kadar da esrarengiz mağaralar, geçmişten günümüze paranormal olaylar ile anılıyor. Bu mağaralar arasında büyüklüğü ile dikkat çeken ana mağarada pek çok insan kemiği bulunduğu rivayet ediliyor. Buraya giren hayvanların sağ çıkamadığı, onların peşinden giden çobanların da ortadan kaybolduğu anlatılıyor.
Aslında bu mağaraların içinde tam olarak ne olduğu bilinmiyor. Mağaraların olduğu civardaki köylüler bölgeden o kadar çekiniyorlar ki, hayvanlarını o yakınlara otlatmaya bile götürmüyorlar. Hayal midir gerçek mi bilinmez; ancak mağaralarda sürekli şekilde esrarengiz olayların döndüğü anlatılıyor. Çevre halk bu mağaralardan çok korkuyor.
3. Issız Cuma Mezarlığı
Türkiye’nin tüyler ürpertici mekanları arasına giren Issız Cuma Mezarlığı, Ege’nin şirin kentlerinden Çanakkale’nin Yenice ilçesine bağlı Seyvan ve Çakıroba köyleri arasında bulunuyor. Bu iki köy arasına 1300’lü yıllarda yapılan camiye, etrafta hiçbir şey olmadığı için “ıssız” adı verildiği söyleniyor. Bu camide pek cemaat olmadığı için, eskiden sadece cuma namazları kılınıyormuş. Bu nedenle caminin adı gitgide “ıssız cuma”ya dönüşmüş. Asıl mesele ise, bu caminin etrafında bulunan ve çok eski bir mezarlık olan Issız Cuma Mezarlığı’nda geçiyor.
En eski mezar taşı 700 yılından fazla bir dönemden kalma olan mezarlıkta yaşanan paranormal olaylar, bu olayları bilenleri ve dinleyenleri dehşete düşürüyor. Yaklaşık 55 yıl önce bir kız çocuğu dünyaya getiren bir kadın, çocuğun doğumundan kısa bir süre sonra hayata gözlerini yummuş. Ardından da 20 günlük bebeği hayatını kaybetmiş. İkisinin de cansız bedenleri yan yana gömülmüş. Bir gün köylüler, bu iki mezarın birleştiğine şahit olmuşlar. Aile fertlerinin müdahalesi ile ayrılan mezarlar, birkaç gün sonra yeniden birleşmiş.
Onca insanın çabalarına rağmen ayrılmayan iki mezar, köy halkının o bölgeden korkmasına ve çekinmesine neden olmuş. Bu olayın bölgeyi lanetlediği de düşünülüyor.
4. Cemil Molla Köşkü
İstanbul’un kalbinde, Boğaz Köprüsü’nden geçerken bir kısmı görünen Cemil Molla Köşkü, ihtişamı ile göz dolduruyor. İhtişamlı olduğu kadar korkutucu bir bina olarak da ün salan Cemil Molla köşkü, perili olarak atfediliyor. Esrarengiz olayların yaşandığı köşkün geçtiğimiz yıllarda restorasyona girmesi ise, olayların boyutunun daha da yukarılara çıkmasına neden oldu.
Restorasyonda çalışan işçilerin başına gelen paranormal olaylar, bir anda ülkenin gündemine oturuvermiş. İnşaatta çalışan bazı işçilerin dilleri tutulmuş. Bu olayın tamamen gerçek olması, insanların evden çekinmesine neden olmuş. Hatta bazı gazeteler, işçilerin dilinin tutulması olayını manşetlere taşımış.
Eski bir yapı olan Cemil Molla Köşkü’nün bir diğer adının da “kaybolan köşk” olduğu biliniyor. Köşkün bazı gecelerde ortadan kaybolduğu rivayet ediliyor.
5. 129 Numaralı Apartman
129 numaralı apartmana ev sahipliği yapan ilimiz, başkent Ankara. Rivayete göre, ODTÜ’de okuyan iki kız öğrenci, kaldıkları öğrenci evinde bir ayin düzenleme kararı almışlar. 2009 yılında gerçekleştiği söylenen bu olayda, gece yarısı 01.00 sularında öğrencilerin düzenlediği satanist ayin başlarına büyük bir bela açmış. 129 kapı numaralı apartmanın en üst katında gerçekleşen bu eylem, maalesef öğrencilerin ölümüyle sonuçlanmış. Kızların hayatını kaybettiği gece, apartman sakinlerinin iddialarına göre şiddetli bir deprem yaşanmış ve eşyalar duvardan duvara savrulmuş.
Yaşanan tüm bu olaylar sonrası apartmanın tamamen terk edildiği söyleniyor. 129 numaralı apartman artık bir harabeye dönüşmüş olsa da, bazı meraklı insanlar bu paranormal binayı ziyaret etmekten çekinmiyor. Binaya girenler içeriden çok pis kokuların geldiğini ve camların, kapıların kendi kendilerine kırıldığını söylüyorlar.
6. Molla Zeyrek Camii
İstanbul’un camileri, türbeleri ve medreseleri ile ünlü ilçesi Fatih’te bulunan Molla Zeyrek Camii, Türkiye’deki en ürpertici mekanlardan biri olarak biliniyor. İstanbul’un fethinden sonra kiliseden camiye çevrilen binanın çehresi herkesi korkutuyor. Molla Zeyrek Camii’nin şimdilerde park olan arazisine bakan sokakla ilgili rivayetler ise daha da tatsız.
Günümüzde park alanı olan yerin çok daha eski yıllarda bir ahır bölgesi olduğu söyleniyor. Bu ahır bölgesinin laneti ise, içinde bulunan korkunç bir kuyudan geliyor. Kuyunun altında bir mahzen olduğu söylentileri var. Geçmişte ahıra hayvanlarını bırakmaya giden kişiler oraya gitmekten korkarlarmış. Bunun en büyük nedeni ise, kuyudan gelen çığlıklarmış. Ahırın altındaki mahzenin içinden geçen derin tünel, bu çığlıkların kaynağıymış. Çığlık seslerinin günümüzde bile kesilmediği ve hala o bölgeden bu seslerin geldiği söyleniyor. Çığlıkların sebebi ise tam olarak bilinmiyor.
7. Sakarya Büyülü Köy
Bundan neredeyse yüz yıl önce, 1921 yılında Sakarya’da bir köy tamamen boşaltılmış. 117 haneli köyün boşaltılma sebebi ise, bizleri korkunç bir gerçek ile yüz yüze bırakıyor.
Köyde bir anda ortaya çıkan çığlık sesleri ve esrarengiz olaylar köy halkını oldukça rahatsız etmiş. Bir süre sonra köylülerin hayvanları hastalanıp ölmeye, köylüler arasında büyük anlaşmazlıklar çıkmaya başlamış. Kin gütmeler, kavga etmeler derken tüm köyün huzuru kaçmış. Köyün toprağının da git gide verimsizleşmesi, herkesi büyük bir korku içine itmiş. Olaylar bunlar ile de son bulmamış. Köyde hamile kadınların düşük yapma olayları ve çocuk kaçırma artmış.
Bir gün, kaçırılan çocuklardan biri gece vakti evine geri dönünce, olaylar çığırından çıkmış. Saçları sıfıra vurulan çocuk, Latinceye benzer sözler söylüyormuş. Üstelik gözleri de ama edilmiş. Bu olay üzerine, 117 hane de köyden kaçmış.
Olayların bu boyuta gelmesinde, köye büyü yapılmasının sebep olduğu rivayet ediliyor. Bu nedenle de köyün adı “büyülü köy”e çıkmış. Bu köye “azem” büyüsü yapıldığı söyleniyor. Hatta köyde, bu isimde bir korku filmi bile çekildi.
8. Yedikule Zindanları
Osmanlı döneminden kalma tarihi bir yapı olan Yedikule Zindanları, zaten korkunç bir hapishane olmasıyla ün yapmış bir mekan. Bir de üzerine paranormal olaylar eklenince, Türkiye’nin en korkunç yerlerinden biri olup çıkıveriyor karşımıza.
Geçmiş zamanlarda, casus olduğuna inanılan, aslında kutsanmış bir Pagan bu zindanda yatıyormuş. Casus olduğu düşünüldüğü için konuşsun diye türlü işkencelere maruz kalan bu adam, aslında hiç acı çekmiyormuş. Bunun nedeni ise, aldığı ruhani terbiye ve eğitimlermiş. Hal böyle olunca, işkence ve zulmün boyutu her geçen gün artmış. Bir gün, artık işkencelere dayanamayan adam ölmüş. Ölürken sarf ettiği anlaşılmaz kelimelerden sonra, bedeni bir anda ortadan kaybolmuş.
Pagan adamın son sözleri ile tüm zindanı ve zindandakileri lanetlediği rivayet ediliyor. Bu nedenle, Yedikule Zindanları’nın her köşesinden çığlık ve haykırışların yükseldiği söyleniyor. Bu çığlıkların, ruhları zindanlara hapsolan işkencecilere ait olduğu düşünülüyor.
9. Antalya’daki Gizemli Apartman
Antalya’nın göbeğinde 16 daireli bir bina düşünün. Bu binanın tüm daireleri uzun süredir boş. Yani bina kaderine terk edilmiş durumda diyebiliriz. Bunun nedeni ise, olayın asıl ilginç tarafı. Zamanında binada yaşayan kişilerin tamamının başına sıklıkla paranormal olaylar gelmiş. Yer değiştiren eşyalar, garip sesler, gıcırdayan kapılar ve daha nicesi. Hatta bazı insanlar, uykularında yer bile değiştirmişler. Binanın alt katında yer alan marketin çalışanları da bu olaylara şahit olmuş. Depodaki malların sürekli yer değiştirmesi ve zarar görmesi nedeniyle, market çok sürmeden kapanmış.
Şimdilerde tamamen terk edilmiş bir bina olan bu yapıda, zaman zaman ruhani varlıkların göründüğü iddia ediliyor. Hatta bazı meraklı gençlerin amatör olarak kaydettikleri videolarda, bu varlıkları görmek mümkün. Kamera kayıtlarına ise bazı video paylaşım platformları üzerinden ulaşılabiliyor.
10. Tezveren Baba Türbesi
İstanbul’daki birçok türbe olmasına rağmen, Dolapdere civarında yer alan Tezveren Baba Türbesi, diğerlerinden biraz farklı özelliklere sahip. Türbenin sahip olduğu özellikler, adını tüm Türkiye’ye duyurmasına yardımcı olmuş desek hiç abartmış olmayız. Osmanlı döneminde şehit düşen bir zat-ı muhterem olan Tezveren Baba’nın rivayetlere göre ayakları yokmuş, ellerine takunya giyer öyle dolaşırmış.
Türbe ile ilgili anlatılan efsanelere göre, halen bu takunyaların sesi duyulurmuş. Hatta türbe görevlisinin anneannesi, geçmiş dönemlerde Tezveren Baba’nın kendisini bizzat gördüğünü iddia ediyormuş. Günümüzde ise türbeyi ziyarete gidenler yanlarında takunya götürerek, Tezveren Baba’ya ufak bir iyilik yaptıklarına inanıyorlar.
11. Yusuf Ziya Paşa Köşkü
Türkiye’nin en ünlü perili köşklerinden biri olan Yusuf Ziya Paşa Köşkü, İstanbul sınırları içinde yer alıyor. Osmanlı zamanında hem başyaver hem de çok zengin bir tüccar olan Yusuf Ziya Paşa, Rumelihisarı civarlarına tam manasıyla bir masal şatosu yaptırmak istiyormuş. Bunun sebebi ise, zenginliğini göstermek istemesinin yanında, karısını herkesten deliler gibi kıskanmasıymış. Köşkün yapımına 1910 yılında başlanmış olsa da, işler hiç Ziya Paşa’nın umduğu gibi gitmemiş. Paşanın iflas etmesi ve karısının kendisine ihanet etmesinden sonra köşkün yapımı yarım kalmış.
Bu bölgede yaşayan insanlar, yarım kalan köşkün içinde ve etrafında uzun saçlı genç bir kadın silueti gördüklerini yıllar boyunca iddia edip durmuşlar. 1990’lı yıllarda, tamamlanması için yeniden inşaatına başlana köşkün yapımında çalışan işçiler de aynı kadını gördüklerini söyleyince, işler biraz daha ciddiye binmiş. Hatta kadının piyano çaldığını söyleyenler bile olmuş. Yusuf Ziya Paşa Köşkü şimdilerde müze olarak kullanılıyor olsa da, perili köşk namını hala kaybetmiş değil.
12. Kızık Köyü
Kızık Köyü başlı başına korkunç bir mahal değil aslında. Malatya iline bağlı bir köy olan Kızık’ta esrarengiz olayların döndüğü nokta, köyün içme suyunun karşılandığı havuzlar bölgesi. Bu bölgedeki havuzlarda köy halkının kutsal olduğuna inandığı balıklar yaşıyor. İnsanlar bu balıklardan öyle çekiniyorlar ve korkuyorlar ki, balıkların kutsallığı herkesin dilinde. Köy halkının bu balıklar için kurban kestikleri bile rivayet ediliyor.
Balıkların bu duruma gelmesinde etkili olan rivayet ise daha da ilginç diyebiliriz. Zamanında köyün muhtarlığını yapan bir zat, bu sulama havuzlarındaki balıkları alıp dışarı atmış. İçme suyundan balıkları temizlediğini düşünen muhtar, başına ne denli büyük bir bela aldığını fark etmemiş. Muhtarın bu olayı yapmasından sonra, kendisi de dahil tüm ailesi kısa bir zaman içinde ölmüş. Tüm aile bu dünyadan göçtükten sonra ise gizemli balıklar yeniden havuzlara dönmüşler. Bu balıkların gizemi halen çözülebilmiş değil.
13. Büyükada Rum Yetimhanesi
Dünyanın en büyük ikinci ahşap yapısı olarak da bilinen Büyükada’daki Rum yetimhanesi, aynı zamanda korkunç olayların yaşandığı bir mekan olarak da nam salmış durumda. Bir dönem otel olarak planlanarak yapımı tamamlanan bu bina, gerekli izinler alınamayınca, Balıklı Rum Hastanesi’nde barınan yetim çocuklar için bir yuva haline getirilmiş. Bu yetimhanenin açılmasıyla, dönemin Osmanlı Sultanı Abdülmecit bizzat ilgilenmiş. Yetimhane açılmasına açılmış; ancak bu kocaman binada şartlar çocuklar için hiçbir zaman iyi olmamış.
Bir gün, sebebi bilinmeyen bir yangının çıkması ise, bu yetimhanenin sonunu hazırlamış. Yangında maalesef pek çok çocuk, acı bir şekilde hayatını kaybetmiş. Bu acı ölümler sonrası yetimhane kapanmış olsa da, o kötü atmosfer asla binadan dağılmamış. Bina ve çevresinden halen çocuk çığlıklarının ve haykırışlarının geldiği söyleniyor. Zaten yetimhaneye giden bir yol bile mevcut değil; değil turistler, yerli halk bile o civara ayak basmıyor. Binaya yaklaştıkça, çığlıkların seviyesinin arttığı söyleniyor.