bifikirbifikir

LGBTİ + Kavramı: LGBTİ + Onur Yürüyüşü (Pride) ve Tarihçesi

LGBTİ + Kavramı: LGBTİ + Onur Yürüyüşü (Pride) ve Tarihçesi
Dünya çapında yankı bulan ve en büyük kitlesel eylemlerden biri olan LGBTİ + Onur Yürüyüşü, İngilizce ismi ile Pride’ın nasıl ortaya çıktığına ve tarihsel süreçte, cinsel eğilim yönünden toplumda “farklı” olarak görülen insanların bu başkaldırıya nasıl sahip çıktıklarına yakından bakmak istedik. Aynı zamanda, tüm bu kavramlar üzerinden “cinsiyet” ve “cinsel kimlik” tartışmalarının da kısaca bir özetini sizlere aktarmayı amaçladık. Konunun spesifik kısımlarına girmeden önce belirli tanımların üzerinden geçmek, LGBTİ + ve Pride kavramlarına uzak olan veya daha önce hiç duymamış insanlar için faydalı olacak diye düşünüyoruz.

Öncelikle LGBTİ + kavramına kısa bir bakış atarak yola çıkalım. LGBTİ +, toplumda cinsiyet ayrımını tabir etmek için kullanılan birkaç kelimenin baş harflerinin birleşiminden oluşuyor. Lezbiyen (Lesbian), Gey (Gay), Biseksüel (Bisexual), Transeksüel (Transexual) ve İnterseksüel (Intersexual) kelimelerinin baş harfleri, cinsel yönden toplumda kendilerine yer edinemeyen insanları temsil eden bir kavram olarak tanımlanabilir. Zaman içinde bir sosyal terim haline gelen LGBTİ’ye son yıllarda + “plus ifadesi de eklendi. Bunun nedeni ise, toplumdaki cinsiyet rollerinin LGBTİ kısaltmasındakinden çok daha fazla olmasıydı. Her eğilimin baş harfini bu kısaltmaya eklemek ise kavramı sığlaştıracağı için ve ifadenin okunmasında sorunlara yol açacağı için, “plus” eki ile tüm cinsiyet tanımları bu kavrama dahil edilmiş oldu.

LGBTİ + veya ilk ortaya çıkışındaki hali ile LGBT, 1960’lı yılların ABD’sinde ve Avrupa’sında çok tartışılan konulardan biri oldu. Eşcinsellik olarak nitelendirilen bu cinsel tercih farklılığı, bu yönde eğilimleri olan insanları toplumdan soyutlayacak kadar katı şekilde eleştirildi. Hatta eleştiri ile kalmadı ve şiddet, psikolojik baskı ve dayatmalar ile LGBTİ + bireyler adeta “hastalıklı” olarak değerlendirildi. 1960’lar ve 1970’lerde toplumun büyük bir bölümü cinsel yönden farklı olan insanları hasta olarak kabul etti. Eşcinsellik “lanetli bir veba” olarak nitelendirildi. Eşcinselliğin veba olarak adlandırılmasında hem eşcinselliğin tırnak içinde vahametine vurgu yapmak hem de eşcinselliğin bulaşıcı olduğunu ifade etmek gibi iki alt metin yatıyordu. Bu algı tüm dünyada kısa sürede yer edindi ve eşcinsel bireyler, tüm sosyal ortamlardan “aforoz” edilmeye çalışıldı. Eğitim, iş hayatı ve spor gibi modern dünyanın en önemli görülen alanlarında eşcinsel veya cinsel yönelimi farklı insanlar kendilerine yer bulmakta çok zorlandı. Bu nedenle, cinsel yönden farklı düşünen pek çok insan bu eğilimlerini gizliyor, hatta büyük bir titizlik ile herkesten saklıyordu.

Cinsel eğilimleri yönünden toplumda “freak” olarak görülen insanların, diğer “normal” görülen insanlar arasından soyutlanması zaten büyük bir insan hakkı ihlali ve toplumun sorunlu psikolojisinin ürünüyken, bu insanların kendi aralarında bir araya gelmeleri, sohbet etmeleri veya eğlenmeleri de uzun yıllar boyunca hoş karşılanmadı. Bu insanların sosyal aktivitelerinin neredeyse tamamı, çeşitli bahaneler gösterilerek engellendi. Eşcinsellik ve türevlerine bakış bu kadar katıydı. Avrupa ve özellikle ABD’de tutum bu yönde ilerlerken, dünyanın geri kalan çoğunluğunda eşcinsellik, cinsel farklılıklar ve “farklı” insanların hakları gibi konuların konuşulması bile pek mümkün değildi. Bu toplumlardaki “farklı” bireyler çok daha zor koşullar altında yaşamak zorundaydı.

O dönemlerde, ABD’de eşcinsellerin rahatlıkla gittiği mekanlar genellikle mafyalar ve otoriteye kafa tutan kanun tanımaz insanlar tarafından işletiliyordu. Bu mekanların çoğunda su bile akmıyor ve pek çok illegal iş dönüyordu. Cinsel kimliği nedeniyle ötekileştirilen insanlar, sosyalleşmek adına mecburen bu tarz yerlere gitmek zorunda kalıyorlardı. Yoksa toplumdan kopmaları ve kabuklarına çekilmeleri çok kolay olacaktı. 1969 yılına geldiğimizde ise, LGBTİ + bireylerin kaderini değiştirecek ve dünya tarihine geçecek o vahim olay gerçekleşti.

New York’un o yıllarda daha çok hippilere ait bölgelerinden birinde bulunan Stonewall Inn isimli bara 28 Haziran 1969 tarihinde gerçekleştirilen polis baskını sırasında, o güne dek olmayan şey oldu ve polise karşı büyük bir isyan çıktı. Tam 4 gün süren olaylar sırasında çok fazla kişi yaralandı ve gözaltına alındı. Cinsel yönden ayrıştırılan ve kabul görmeyen insanlar, o gün ilk kez kendi kimliklerinden utanmadıklarını ve kimseyi umursamadıklarını ispatladı. Bu kanlı olay, gelecek nesiller için bir devrim niteliğinde olsa da o gün, o yerde bulunan pek çok “öteki” insan büyük bedeller ödedi.

1970 yılına gelindiğinde ise “Stonewall Baskını” olayının yıldönümü olan 28 Haziran tarihinde, dünyadaki ilk Onur Yürüyüşü (Pride) düzenlendi. Los Angeles, San Francisco ve tüm her şeyin başladığı yer olan New York’ta eşzamanlı olarak düzenlenen yürüyüşe binlerce kişi katıldı. Onur Yürüyüşü’nün yaratıcısının, 1970’li yıllarda eşcinsel bireylerin toplumsal hakları için yoğun mücadelesi ile ün yapmış olan feminist biseksüel aktivist Brenda Howard olduğu biliniyor. Howard, yalnızca bu kitlesel yürüyüşü organize etmekle kalmayıp “Eşcinsel Kurtuluş Cephesi” platformunu kurarak, çok yüksek ihtimalle Onur Yürüyüşü’nün ve akabinde gelişen Onur Haftası’nın toplum hafızasındaki yerini sağlamlaştırmış da oldu. Avrupa’daki ilk Onur Yürüyüşü ise 1972 yılında Almanya’da düzenlendi. Onur Yürüyüşü’nün toplumda karşılık bulup dünyanın pek çok noktasında kutlanan bir bayram havasına bürünmesiyle, haziran ayı “Onur Ayı” (Pride Month) olarak kabul edilmeye başladı. Böylece, yalnızca bir gün değil, koca bir ay boyunca “farklı” insanların kendi kimliklerini topluma ifade edebileceği bir sergi yaratılmış oldu. Onur Ayı’nda eşcinsellik ve eşcinsel haklarına yönelik pek çok kampanya ve aktivite düzenleniyor.

Onur Yürüyüşü’nün başlamasına neden olan ve bir simge haline gelen Stonewall Inn isimli bar ise olaydan çok kısa bir süre sonra kapatıldı ve uzunca bir zaman zihinlerde, sadece kötü bir anı olarak kaldı. 2007 yılında ise kötü olayları ve namını üzerinden atan mekan restore edilerek yeniden faaliyete geçti ve “Pride”ın yeniden simge noktalarından biri haline geldi. Üstelik bu defa olumlu şeyleri anımsatan bir simge oldu. Bu gelişmelerin üzerine Stonewall Inn, 2016 yılında dönemin ABD Başkanı Barack Obama tarafından “Ulusal Anıt” ilan edildi.

Onur Yürüyüşü’nün (Pride) ve LGBTİ + bireylerin en önemli simgelerinden biri haline gelen gökkuşağı renkli bayrak ise 1978 yılında, insan hakları aktivisti bir sanatçı olan Gilbert Baker tarafından tasarlandı. Tabii ki Baker’in bayrağı tasarladığı yer, her şeyin başladığı ABD topraklarıydı. Buna ön ayak olan isim ise o dönemde büyük bir cesaret göstererek eşcinsel olduğunu açıklayan ABD’li belediye meclis üyesi Harvey Milk oldu. Milk’in bu çıkışı ve Baker’in tasarımının büyük kitlelerde karşılık bulması, LGBTİ + hareketi için çok önemliydi. Zira tüm dünyada yankı yapacak ve karşılık bulacak bir sembol altında birleşmek, toplumdan ayrıştırılan insanları bir araya toplamakta en az Onur Yürüyüşü kadar etkili bir silah olacaktı ve öyle de oldu.

LGBTİ + ve Onur Yürüyüşü ile ayrılmaz bir parça olan gökkuşağı renkli bayrak, Baker’in tanımına göre her rengin farklı bir LGBTİ + hareketini simgelediği özel bir sanat eseri. Kırmızı hayatı, turuncu şifayı, sarı güneşi ve aydınlığı, yeşil doğayı, mavi huzuru ve ferahlığı, son renk olan mor ise ruhu temsil ediyor. Bunun yanında, bayrağın çeşitli renklerden oluşması, toplumdaki farklılıkları ve farklılığın gayet normal bir şey olduğunu bizlere anlatıyor.

Onur Yürüyüşü ve LGBTİ + bireylerin dünyada kabul görme konusunu sizlere aktarırken, ülkemiz Türkiye’de olayların nasıl şekillendiğini de anlatmadan geçmemek gerek. Zira ABD ve Avrupa’nın büyük kısmına göre çok daha muhafazakar sayılabilecek bir ülke olan Türkiye’de eşcinselliğin veya cinsel yönden farklı olmanın anlaşılması, bir 20 yıl kadar daha uzun sürdü. 1990’ların başında görülmeye başlayan LGBTİ + hareketi ve cinsel kimlik savunması, her ne kadar tam olarak anlaşılamasa da toplumda bir yer edinmeyi başardı. 1994 yılında Türkiye’de ilk kez düzenlenen Onur Yürüyüşü (Pride), hem medyada hem de kamuoyunda hatırı sayılır derecede kendisinden söz ettirmeyi başardı. 1993 yılında ise Onur Yürüyüşü, “Özgür Cinsellik Haftası” adı altında düzenlenmek istenmiş; fakat İstanbul Valiliği bu etkinliğe izin vermemişti. Kati suretle engellenen bir etkinliğin bir yıl sonra düzenlenmiş olması, kısa sürede toplumda bu hareketin karşılık bulduğunun da göstergesi oldu.

1994 yılından itibaren, zaman zaman gelen yasaklara ve münferit baskılara rağmen düzenlenen “Özgür Cinsellik Haftası” kapsamında, eşcinsellik ve LGBTİ + bireylerin hakları konusunda paneller, etkinlikler, atölye çalışmaları, film gösterileri ve konserler gibi çeşitli sanat etkinlikleri düzenleniyordu. 2003 yılından bu yana ise dünyanın büyük bölümünde olduğu gibi, Onur Yürüyüşü (Pride) etkinliği de ülkemizde düzenleniyor. Fakat son birkaç yıldır bu etkinliğe verilen izinlerin geri çekilmesi, LGBTİ + bireyler ile birlikte toplumun bir kesiminin de tepkisini çekti. Mücadele ile kazandıkları haklarını, siyasi veyahut politik denebilecek sebepler ile kaybettiğini düşünen LGBTİ + bireyler ve onlara destek veren pek çok vatandaş, tüm baskılara ve engellemelere rağmen Onur Yürüyüşü ve Onur Ayı’nı kutlamak için mücadeleye devam ediyor.

06.07.2022
Benzer İçerikler

İnternet mecrasının en çok tıklanan ve bilinen video oynatım platformu Youtube, özellikle son 10 yılda büyük bir evrim geçirdi. ABD’den...

Akaryakıt özellikle de benzin ve motorin tüm dünyada uzun yıllardır yaygın şekilde kullanılıyor. Bugün yenilenebilir enerji kaynakları enerji sektöründeki payını...

Modern insanın ortaya çıkışı ile felsefenin doğuşu hemen hemen aynı döneme dayanır. İnsan, fiziki evrimini tamamlarken düşünsel açıdan da kendini...

Günümüzün dijitalleşen ve globalleşen dünyasında pek çok iş alanında olduğu gibi finans dünyasında da teknolojinin büyük etkisini görmek mümkün. Teknolojinin...

Büyük başarılar hayat boyu unutulmayacak sonuçlar doğurabilir ve bu başarıları yapan kişiler de çoğu zaman ödüller ile onurlandırılırlar. Çok uzun...