Günlük hayatta hâlen sıklıkla kullanılan bir deyim olan “topun ağzında olmak”, olası bir tehlikenin en yakınında olmak ya da ortaya bir problem çıktığında ilk suçlanacak kişi olmak anlamlarına geliyor. TDK’nın resmi internet sitesi üzerindeki Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü’nde bu deyime yer verilmiyor olsa da yaygın kullanılan ve bilinen bir tabir olduğunu söylemek mümkün.
Deyimlerin birçoğunda olduğu gibi, “topun ağzında olmak” sözünün de tam olarak nereden geldiğini ve dilimize kazandırıldığını net olarak belirlemek güç. Ancak çeşitli kaynaklardan edinilen bilgiler, ne yazık ki bu deyimin yüzyıllar boyunca farklı ülkeler tarafından uygulanan gerçek bir idam yöntemini işaret ettiğini gösteriyor.
Topun Ağzında Yapılan Korkunç İnfaz
Anlaşılan o ki, “topun ağzında olmak” deyimi gerçekten de yüzyıllarca uygulanmış olan bir idam yöntemini tanımlıyor. Bu yöntem doğrultusunda, infaz edilecek kişi topun ağzına getirilerek sırtı namluya dayanacak şekilde konumlandırılırmış. Elleri topun her iki yanına bağlanır ve tüm vücudu sabitlenerek kaçması engellenirmiş. Bu esnada dolu olan top ateşlendiğinde, infazı gerçekleşecek kişinin vücudu da paramparça olurmuş. Başı ve kolları koparak metrelerce uzağa uçar, vücudunun geri kalan bölümleri ise tümüyle parçalanırmış.
Tarih boyunca birçok farklı ülkenin birbirinden ürkütücü infaz yöntemlerine başvurduğunu biliyoruz. Bu yöntemlerin birçoğunun halka açık bir şekilde, hatta suç işlemeye meyilli olanlara ibret olsun diye alenen yapıldığından da haberdarız. Yazarak ifade etmesi bile korkunç olan bu infaz şekli, yani kişiyi topun ağzına yaslayarak topu patlatma yöntemi, çoğu zaman halk tarafından da seyredilirmiş. Ancak infazın yöntemi dolayısıyla, çevrede bulunan herkes için ciddi bir hayati tehlike oluşturduğu da biliniyor.
İnfaz için kullanılan top gülle ya da salkımla doldurulduğu takdirde, ateşlendiğinde çok büyük bir tehlike yaratıyormuş. Çünkü patlayan topun salkım parçaları suçlunun bedenini de geçip infazı izleyen kalabalığa doğru fırlayabiliyor ve onların vücudunda da büyük hasarlar bırakabiliyormuş. Hatta bu yöntemin uygulanması sırasında birkaç kez izleyici kalabalığındaki birkaç kişinin de kollarının ve bacaklarının koptuğu biliniyor. Elbette söz konusu tehlike, infaz edilecek kişinin yanında duran ve topu ateşleyen askerler için de katbekat geçerliymiş. Top patladığında vücudu paramparça olan suçludan fırlayan kemikler, yakınında duran askerlerin de ağır hasarlar almasına sebep olmuş.
Bu İdam Yöntemi Kimler Tarafından Kullanılıyordu?
İnternetteki paylaşımları incelediğimizde, topun patlatılmasıyla gerçekleştirilen bu idam yönteminin 1857 yılında gerçekleşen Hint Ayaklanması ile özdeşleştirildiğini görüyoruz. Hatta 2018 yılında Twitter’da bir kullanıcı tarafından, İngiliz askerlerinin Müslüman Hintleri bu yöntemle idam ettiğini söyleyen ve çok sayıda retweet alan bir paylaşım da yapılmıştı. Ancak teyit.org tarafından yapılan araştırmada da görülebileceği üzere, bu yöntemin yalnızca Hint Müslümanları için kullanıldığını gösteren hiçbir delil yok. Ancak İngilizlerin bu dönemde bu yöntemi, Hindu ya da Müslüman ayırt etmeksizin çok sayıda kişiyi idam etmek için kullandığı çeşitli kaynaklardan alınan bilgilerle kesinleşmiş durumda.
İşin aslı; bu idam yöntemi yalnızca 1800’lü yıllarda İngilizler tarafından değil, daha önceki yüzyıllarda ve çok sayıda ülke tarafından uygulanmış. Hatta bu yöntemi kullanan devletlerden biri de Osmanlı İmparatorluğu’ymuş. Ebru Boyar ve Kate Fleet tarafından kaleme alınan A Social History of Ottoman Istanbul adlı eserde, Osmanlı İmparatorluğu’nun 1596 yılında bu yöntemle bir suçluyu infaz ettiğine dair bir pasaj bulunuyor. Kitapta yazana göre, 1596’da bir Yeniçeri, bir imamın genç yaştaki oğlunu kaçırmış. Bir süre sonra Üsküdar’da birlikte yakalandıklarında, kaçırılan çocuğa Yeniçeri askerinin onu neden kaçırdığı ve ne yaptığı sorulmuş. Alınan cevap doğrultusunda da Yeniçeri askeri, idam cezasına çarptırılmış. Bunun üzerine paçavralara sarılı bir şekilde Tophane’ye getirilmiş ve burada topun ateşlenmesi sonucunda infaz edilmiş.
Suçlu bulunan kişilerin infazı için bu yöntemi kullananlar Osmanlı İmparatorluğu’ndan ya da İngilizler’den de ibaret değilmiş. Yapılan araştırmalar, Babür İmparatorluğu’nun bu yöntemi İngilizler öncesinde de sıklıkla kullandığını gösteriyor. Portekizliler’in Brezilya’da bu yönteme başvurduğu da kaynaklarda geçen bilgiler arasında. Osmanlı İmparatorluğu’nda bu yönteme başvurulduğunu gördüğümüz bir diğer örnek de 1683 yılında gerçekleşmiş. 1683’te Fransızlar bu dönemde Osmanlı toprağı olan Cezayir’i bombalayınca, Osmanlı kaptanı Mezzomorto Hüseyin Paşa yakalanan Fransız esirlerini bu şekilde infaz ederek yanıt vermiş. Hatta infaz edilenlerden biri de Fransız konsülü Jean Le Vacher’miş. Onun idam edilişi, Hollandalı ressam Jan Luyken’in 1698 yılında imza attığı tablosunun da konusu olmuş.
“Topun Ağzında Olmak” Deyimi Nasıl Ortaya Çıktı?
Buraya kadar sözünü ettiğimiz tüm bilgilere rağmen, “topun ağzında olmak” deyiminin doğrudan bu infaz yöntemi nedeniyle dilimize girmiş bir deyim olduğunu söyleyebileceğimiz bir kanıt yok. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun da içinde dahil olduğu birçok ülkenin bu yöntemi kullanmış olması, deyimin gerçek hayatta bir temele oturduğu görüşünü inanılır kılıyor. 1857 yılındaki Hint Ayaklanması’nda, İngilizlerin en az kırk dört kişiyi bu yöntemle infaz ettiği düşünülüyor. Üstelik, bu yönteme günümüzde çok daha yakın bir tarihte, 1930’lu yıllarda da rastlanıyor. 1930’da Afganistan’ın politik suçluları idam etmek için bu yöntemi kullandığı biliniyor. Sözün özü, gündelik hayatta sık sık ve muhtemelen temelini bilmeden kullandığımız bu deyim, aslında tüyler ürpertici bir anlama sahip.