Başta Hitler olmak üzere, gözünü kan bürümüş diktatörlerin emriyle yapılan katliamlardan her birimiz haberdarız. İnsanlık tarihine kapkara birer leke olarak geçmiş olan bu katliamlar, hâlen dünyayı ve insanın nasıl korkunç bir yaratık olabileceğini sorgulamamıza yol açıyor. Ancak elbette söz konusu kıyımların tek suçluları, o kıyımın emrini veren diktatörlerden ibaret değil. Onların emrini dinleyen, yeri geldiğinde kraldan çok kralcı davranan ve tıpkı o diktatörler kadar hasta ruhlu olan çok sayıda kişinin de payı var yaşanan bu insanlık dramlarında.
Psikologlar ve psikiyatristler de tarih boyunca, üstlerinden aldıkları emirle kitleleri ölüme sürükleyen kişilerin hangi motivasyonla hareket ettiğini anlamak için çok sayıda çalışma yaptı. 1966 yılında gerçekleştirilen Hofling Hastane Deneyi de bunlardan biriydi. Astroten Deneyi olarak da adlandırılan bu çalışma, şu sorunun yanıtını bulmak için yapılmıştı: Bu kişiler, otoriteye baş eğdikleri için üstlerinden aldıkları emri gerçekten sorgusuz sualsiz yerine mi getiriyor?
Psikiyatrist Charles K. Hofling’in liderliğinde başlatılan bu deney kapsamında, gerçek bir hastanede çalışan hemşirelere, bunun bir deney olduğu bildirilmeden bir talimat verildi: Hemşirelerin kimliği belirsiz bir doktordan geldiğini zannettikleri bu talimat, söz konusu hastanede yatan tüm hastalara Astroten adlı bir ilaçtan 20 mg verilmesini söylüyordu. Ancak Astroten’in yalnızca 10 mg’ı bile insanı öldürebilecek kadar yüksek bir düzeydi. Hemşireler, 20 mg ilaç verdikleri hastaların öleceklerini biliyorlardı. Üstelik, isimsiz bir doktordan gelen talimata göre hareket etmek hastane kurallarına da aykırıydı. Buna rağmen, 22 hemşireden 21’i, belirtilen dozda ilacı alarak hastaların odasına doğru yola çıktı.
Hastaların hiçbirinin zarar görmemesi için, yola çıkan tüm hemşireler durduruldu ve onlara bunun bir deney olduğu anlatıldı. Ancak eğer bu talimat bir deney sebebiyle değil, gerçekten gelseydi; o gün o hastanede yatan tüm hastalar hayatını kaybetmiş olacaktı. Alt kademedeki insanların sorgusuz sualsiz otoriteye baş eğmeye olan eğilimini ve yetkinin yanlış ellerde olmasının nasıl korkunç sonuçlar doğurabileceğini gösteren bu deney; psikoloji tarihinde önemli bir yer tutuyor.