İnsanlık tarihinin gelmiş geçmiş en büyük ve en korkunç canavarlarından birinin Josef Mengele olduğunu söylemek mümkün. Eski bir Nazi subayı olan Mengele, “Hitler’in Özel Katili” ya da “Ölüm Meleği” unvanlarıyla da anılıyordu. II. Dünya Savaşı sırasında gerçekleştirilen Nazi Tıbbi Deneyleri’nin hepsi deney kisvesi altında insanlık suçlarının işlenmesinden ibaretti. Ancak Mengele’nin liderliğinde yapılan deneyler, belki de diğer hepsinden daha korkunçtu. Mengele ölüm kamplarındaki masumların kurşuna dizilerek ya da gaz odasına gönderilerek katledilmesinin emrini verenlerden biriydi. Aynı zamanda Yahudiler, zihinsel engelli bireyler, çocuklar, eşcinseller ve özellikle de ikizler üzerinde yaptığı kan donduran deneylerle de biliniyordu.
Mengele’nin ikizler üzerinde deney adını verdiği işkenceler yapmasının en önemli sebebi, Hitler için tamamen saf bir üstün, yani aryan ırk yaratabileceğine inanmasıydı. Onun için üstün ırk; sarı saç, mavi göz, beyaz ten ve uzun boy anlamına geliyordu. Bu nedenle birçoğu çocuk olan kurbanlarının üzerinde göz rengi ve cinsiyet değiştirme deneyleri yaptı. Narkozsuz ameliyatlarda yapışık ikizleri ayırmaya, bağımsız vücutlara sahip ikizleri de birleştirmeye çalıştı. Bir insanın ölmeden önce ne kadar kan verebileceğini görmek için onlarca çocuğu katletti. Kendince zayıf gördüğü ırkların birleşiminden doğan çocukların özelliklerini anlamak için binlerce savunmasız insanı işkenceye ve cinsel saldırıya maruz bıraktı.
Auschwitz’in sapık ruhlu katili Josef Mengele’nin yaptığı deneyler ve seçimler sonucunda yaklaşık iki milyon kişinin katledilmesinden sorumlu olduğu düşünülüyor. Basınç testi, hadım etme, hastalık enjekte etme ve narkozsuz ameliyat gibi kan donduran işlemlerin sorumlusu olan bu caninin yaptıkları; Auschwitz’den sağ kurtulmayı başaran kişilerin anlattıklarıyla ortaya döküldü. Bu okuması bile tahammülü zorlayan eylemleri anlattıktan sonra Josef Mengele’ye ne olduğunu da söyleyelim. 1945’te Rus ordusu Almanya’ya girince Auschwitz’den kaçarak Arjantin’e yerleşen Mengele, tam kırk yıl boyunca kendini dünyaya unutturmayı başardı.
1985 yılında Auschwitz’den sağ çıkabilen birkaç kişi toplama kampının bulunduğu yeri ziyaret etti ve kameralar önünde yaşadıkları kan donduran olayları anlattı. Mengele’nin de isminin verilmesi sonucunda arama çalışmaları başlatıldı. Bunun sonucunda 1979 yılında kimliği belirsiz kişi ya da kişiler tarafından boğularak öldürüldüğü ortaya çıktı ve mezarı bulundu. Milyonlarca insanın yaşamına mal olmuş ve onlara korkunç acılar çektirmiş olan biri nasıl ölürse ölsün, yaşattıklarının telafisi olmayacaktı. Nitekim Mengele’nin senelerce ondan intikam alabilmeyi ya da onun yargılandığını görmeyi bekleyen kurbanları da onun ölmüş olduğuna uzun süre inanmadı.
