Gözümüzden sakınırız çocukları değil mi; aman düşmesin, dizi kanamasın, yanağından bir damla yaş süzülmesin diye. Ama bir tarafımız da bilir en nihayetinde, çocuklardır suistimale en açık canlılar. O yüzdendir belki de onları hep korumak isteyişimiz. Bazen muhabbetlerde geçer ya hani “çocuk yapmanın ehliyeti olmalı” diye; öyle haberler okuruz ki kimi zaman, bu düşüncemiz daha da perçinleşir. İşte bu yazımızın başkarakteri Genie’nin yaşadıkları da bu kanıyı kuvvetlendirir nitelikte.
Genie’nin hikayesiyle ilk kez üniversitede aldığım dilbilim dersinde karşılaşmıştım. Bilim adına büyük bir önem arz ediyordu bu kız çocuğu. Ama hikayesini okuyunca “bunu bilmeseydik de şu kız çocuğu akranları gibi bir hayat yaşasaydı” diye düşünmeden de edemedim. Yalnızca bende değil, hikayesini bilen herkeste oldukça büyük bir iz bırakan ve şahsıma göre öğrenenin aklından silemediği olayları yaşayan bu kız çocuğu, 18 Nisan 1957 tarihinde Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde doğdu. Annesi neredeyse kör, babası ise gaddar biriydi Genie’nin. Bir de ağabeyi vardı, çocukluğunu o evde geçirip yetişkinliğe adım atar atmaz kendini kurtarmıştı o evden.
Ev ev değil, hapishaneydi sanki; gardiyan da babaydı elbet. Kurallar belliydi; kimse ses çıkarmayacak, izin verilmedikçe yemek yenilmeyecek ve evde yaşananlar asla başkalarına anlatılmayacaktı. Oğlunun evden gidişiyle iyice yalnızlaşan annenin ne ailesiyle ne de arkadaşlarıyla iletişim kurmasına izin vardı.
Evin babası, Genie daha iki yaşına gelmeden çocuğunun zihinsel bir engeli olduğu kanısına vardı. Ona göre uzman bir destek almaya gerek yoktu, evin reisi kendi istediği gibi yetiştirecekti kızını. Tam 13 sene boyunca pencereleri ışık almasın diye alüminyum folyo ile kaplanmış bir odada yaşadı Genie. Odanın içerisinde bir beşik, bir de lazımlıklı sandalye vardı. Bu sandalyenin üzerinde saatlerce bağlı tutuluyordu Genie. Beşiğine yattığında bile rahat yoktu kıza; yine bağlanıyor, hareket etmesi engelleniyordu.
Hiç kimse konuşmadı Genie ile yıllar boyunca. Genie ses çıkarmak istediğinde elinde silah tutan babasıyla karşı karşıya kalıyordu. Çıkardığı her sese karşılık tahta sopayla tekrar tekrar dayak yiyordu. Zamanla öğrendi tabii Genie sessiz kalmayı, bir köşeye sinmeyi. Babası yalnızca ona sıvı gıda ve bebek maması verip açlıktan kıvranmasını izlerken bile sustu Genie. Açlığa alışmıştı belki de; dayak yemeye gerek yoktu bir de üstüne.
Komşular deseniz Genie’den bihaber; kimse o evde küçük bir kız çocuğunun yaşadığının farkında değildi. Normal değil mi? Evde çocuk varsa o çocuğun sesi duyulur, o çocuk bahçeye çıkar oyunlar oynar, arkadaşları olur. Aile çocuk için alışveriş yapar, doğum günü organizasyonu düzenler. Ama bunların hiçbiri yapılmadı zaten Genie’ye. Yokmuş gibi davranıldı küçük kıza; zamanla da yok edildi zaten. Bu kâbusun içinde tam 13 sene geçirdi Genie.
1970 yılının ekim ayında Genie’nin annesi görme engelinden dolayı devletten yardım alabilmek için başvuru yapmaya karar verdi ve Genie’yi de yanına alıp bu konuyla ilgilenen resmi dairenin yolunu tuttu. Ancak, görme engelli kadın odaları karıştırarak genel sosyal hizmetler bürosuna girdi ve Genie’nin varlığı ilk defa bu büroda başka insanlarca fark edildi.
Anne ve kız ile ilgilenen memur, Genie’yi 6-7 yaşlarında otizmli bir çocuk sandı başta. Ardından anneye yönelttiği sorular neticesinde öğrendikleri ile sarsıldı tabii. 13 yaşındaki bir çocuk nasıl yarı yaşında gösterebilirdi? Nasıl olur da bebeklerin çıkardığı sesler dışında herhangi bir kelime söyleyemezdi? Bu işte bir terslik olduğunu fark eden büro derhal polis memurlarıyla iletişime geçti. Anne oracıkta tutuklanıp ifade almaya götürülürken Genie de durumunun anlaşılması için bir çocuk hastanesine sevk edildi.
Hastanede psikologlar ve fizyologlardan oluşan dev bir kadro ilgilenmeye başladı Genie ile. Ancak Genie konuşamadığı için yalnızca annesi ve babasının polis merkezinde alınan ifadeleri neticesinde yaşananlar hakkında bilgi edinilebiliyordu. Edinilen bu bilgiler de oldukça sınırlıydı elbette, doktorların cevaplandıramadığı pek çok soru gizemini koruyordu.
Kasım ayının ortalarında Genie’nin hikayesi medyaya yansıdı ve haliyle büyük bir yankı uyandırdı. Halk, küçücük bir kızın hayatını perişan eden aileyi görmek için tüm bu olayların yaşandığı eve gidiyordu akın akın. Çocuk istismarının konu alındığı mahkemenin düzenleneceği günün sabahında evin babası iki not bırakarak silahla intihar etti. Bu notlardan biri oğlu içindi ve notta “iyi bir çocuk ol, seni seviyorum” yazıyordu. Diğer not ise bu hikâyeyi işitenler içindi; “Dünya hiçbir zaman anlayamayacak.”
Düzenlenen mahkemede intihar etmiş baba ile ilgili herhangi bir karar verilmedi haliyle. Anne için ise eşinin fiziksel ve psikolojik şiddetine maruz kalması ve görme engeli olması sebebiyle tarafına yöneltilen suçların düşürülmesine karar verildi. Sonuç olarak kimse ceza almadı bu hikâyede.
Peki 13 yaşına kadar bunları yaşayan Genie’ye ne oldu?
Genie vakası psikologlar ve dilbilimciler için büyük önem taşıyordu. Bu sebeple de büyük bir ekip oluşturuldu Genie için. Bağ kurması ve güven duygusu inşa etmesi için yakınındaki kişilerin sabit kalmasına dikkat ediliyordu. Bebeklerin çıkardığı seslerden fazlasını çıkaramayan küçük kız zamanla çeşitli temel kelimeleri öğrendi. Ancak telaffuz kabiliyeti zayıftı; tıpkı konuşmayı yeni öğrenen çocuklar gibi yanlış telaffuz ediyordu kelimeleri. Karşısındaki insanların kurduğu cümleleri başlarda anlayamıyorken ilerleyen dönemde karmaşık cümleleri bile bir nebze anlayabilmeye başladı. Bu cümlelere karşılık verdiği cevaplar ise hala sınırlıydı. Yani; dil gelişimi zihinsel gelişiminden daha zayıf işliyordu Genie’nin.
Eric Lenneberg isimli dilbilimci ve sinir bilimci, 1967 yılında insanların dil edinimini sağlayabilecekleri kritik bir eşik olduğundan ve bu eşiğin ergenlik döneminde son bulduğundan söz etmişti. Lenneberg’in hipotezine göre ergenliğe kadar herhangi bir dile maruz kalmamış bir insanın ilerleyen dönemde herhangi bir dili konuşması mümkün değildi. Tabii bu hipotez kanıtlanması oldukça güç bir hipotezdi. Ta ki Genie vakasına kadar.
Genie’nin zihinsel gelişimi ile karmaşık cümleleri anladığı anlaşılmış ancak bu cümlelere yaşıtları gibi cevap veremediği fark edilmişti. İşte bu sayede Lenneberg’in hipotezinin doğru olduğu ortaya çıktı. Genie hayatı boyunca hiçbir zaman yaşıtları gibi iletişim kuramayacaktı.
Büyük bir özveri ile dil becerileri geliştirilmeye çalışıldı Genie’nin. Alternatif olarak işaret dili eğitimi aldı. Küçüklüğünden beri uzun süre bağlı halde kaldığı için eklemleri de normal bireylerinki gibi gelişmemişti. Ona destek olan doktorlardan kimisi koruyucu aile oldu Genie için; bakımını üstlendi, evinde yer açtı bu küçük kıza. Ancak 1974 yılında medya yavaş yavaş ilgisini kaybetmişti Genie’ye karşı. Haliyle hükümetin yaptığı ödenek de kesintiye uğradı.
Ödenek kesintisi sonrası Genie üzerinde yapılacak testler karşılanamaz hale geldi. Bulunduğu andan 1974 senesine kadar geçen zamanda bazı doktorların koruyucu aile olarak evlerinde Genie’ye yer açması da bir sorundu aslında. Araştırma ekibine ait üyelerin aynı zamanda koruyucu aile olması yüzünden Genie’nin durumuna ilişkin dokümantasyonda eksiklikler meydana geldi; küçük kıza ilişkin net kayıtlar bulmak zorlaştı. Keza bu durum Genie’nin kişiliğine de yansımış, iyileşme süreci bozguna uğramıştı. Tüm bunların sonucunda Genie’nin annesi araştırma ekibine ve hastaneye karşı dava açtı.
Genie’nin bakımının finansal olarak devam ettirilememesi sonucunda küçük kızın annesinin yanında yaşamasına karar verildi. Ancak annesi tüm bu travmaların yaşandığı evde hayatına devam ediyordu. Haliyle o eve geri dönmek Genie’nin durumunun kötüleşmesine neden oldu. Zihinsel ve dilsel ilerlemesi gerilemeye başladı. En sonunda annesi neredeyse kör bir birey olarak özel ihtiyaçlara sahip çocuğuna bakamadığını ifade etti ve Genie’nin evlatlık verilmesine karar kılındı.
Genie, evlatlık verildiği ailelerde de sorunlar yaşamaya devam etti. Çocukluğunda aç bırakılması sebebiyle konserve yiyecekleri istifleme huyu vardı; kimi zaman hırçınlaşıyor, kendini ifade edememenin zorluğuyla saldırgan bir hale bürünüyordu. Medyada büyük yer bulan ve aslında ne gibi özel ihtiyaçlara sahip olduğu bilinen Genie’yi evlat edinen kişiler, istismara maruz bıraktıkları bu kızı kısa süre içerisinde geri gönderiyordu. Genie’yi evlat edinen son aile ise Genie her kustuğunda kıza fiziksel şiddet uyguluyordu. Haliyle Genie’nin iyileşmeye başlayan durumu tüm bunların neticesinde ilk bulunduğu hale doğru gerilemeye başladı.
En nihayetinde Genie ağzını açmaya korkar bir hale geldi. Yolculuğuna başladığı çocuk hastanesine yeniden sevk edildi; sanki sessizlik yemini etmiş gibi öğrendiği kelimelerin hiçbirini söylemiyordu artık. Daha sonra Genie’nin yolu birkaç farklı aileyle daha kesişti. Tıpkı önceki aileler gibi bu aileler de kısa sürede Genie’nin koruyucu ailesi olmaktan vazgeçtiklerini belirtti. 18 yaşını doldurmasının ardından bakıma muhtaç yetişkinlerin kabul edildiği kurumlara başvuru yapıldı Genie için.
Genie’nin araştırıldığı ekibin üyelerinden bazıları Genie ile olan bağlarını koparmadı. 1984 yılında, 27 yaşına gelmiş olan Genie’nin büyük bir depresyon içinde olduğunu ve kimseyle iletişim kurmadığını belirtti bu araştırmacılardan biri. 1992 yılında ise Genie’nin zar zor konuşabildiğini ve depresyonunun devam ettiğini bildirildi. Bu sırada Genie özellikle medyadan saklanan bir kurumda yaşıyor ve yalnızca annesiyle görüşmesine izin veriliyordu.
2000 yılında ise Genie zihinsel olarak gelişmemiş yetişkinlere özel bir bakım evine yerleştirildi. Buradaki gelişimini izleyenler Genie’nin çok az sözlü iletişim kurduğunu, genellikle işaret dili kullandığını ama her şeye rağmen mutlu gözüktüğünü belirtiyordu.
2003 yılında ise Genie’nin annesi doğal sebeplerden dolayı hayatını kaybetti. Bu ölümün ardından Genie’nin çocukluğunun geçtiği evden yetişkin olur olmaz ayrılan ağabeyi bir röportaj vererek kız kardeşini ve annesini yalnıza 1982 yılında bir kez ziyarete gittiğini ve Genie’nin konu olduğu haberleri ya da akademik makaleleri ne izlediğini ne de okuduğunu belirtti. 2011 senesinde de vefat etti.
Şu an 64 yaşında olan Genie’nin bir yetişkin bakım evinde kaldığı biliniyor. Mevcut dil veya zihin becerilerine ilişkin ise herhangi bir bilgi yok. Muhtemeldir ki çocukluğunda vicdansız bir istismarının ortasında kalan bu kız çocuğu her ne kadar kurtarıldıktan sonra zihinsel ve dilsel ilerleme gösterse de bir denekmişçesine üstünde yapılan yoğun testler ve ileriki yaşamında karşılaştığı insanlardan gördüğü kötü muameleler neticesinde içine girdiği depresyonu aşabilmiş değildir. Belki Genie için artık yapılacak bir şey yok; ama başka bir çocuğun buna benzer bir durumla karşı karşıya kalmasını engellemek elimizde.