Ülkemizde yaşayan en zehirli akrep türü olduğu bilinen Anadolu sarı akrebi, halk arasındaki ismiyle sarı akrep, genellikle Şanlıurfa, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kilis, Mardin ve Hatay gibi Güneydoğu Anadolu Bölgesi şehirlerinde görülüyor. Ülkemizin tarihinde ilk kez 1959 yılında Adıyaman’da rastlanan bu türün bilimsel ismi “Leiurus abdullahbayrami”. Aslında 1959 yılında rastlandığında, ilk olarak Leiurus quinquestriatus türüne dahil edilmiş. Ancak 2009 yılında yapılan araştırmalar sonucunda bu türe dahil edilemeyecek kadar farklı özelliklerinin olduğu belirlenmiş. Böylece yeni bir tür kategorisine yükseltilmiş. Bu tür de ülkemizin en önde gelen araknologlarından biri olan Prof. Dr. Abdullah Bayram’ın adını taşıyor.
Türkiye’de görülen 19 akrep türü var ve bunlardan 8’i zehirli. Anadolu sarı akrebi ise içlerinde en tehlikeli olanı. Genellikle bozkırlarda ve açık alanlarda rastlanan Anadolu sarı akrebi, yerleşim yerlerinde de karşımıza çıkabiliyor. Dikey dağılımı 0-1500 metreler arasında olan bu türün ortalama uzunluğu 55-56 cm arasında değişiyor. Vücutları genellikle sarımsı kahverengi, iğneleri ise kızıla çalan bir kahverengi tonunda oluyor. Gece saatlerinde avlanmaya çıkıyor ve genellikle sineklerle, hamam böcekleriyle ve çıyanlarla besleniyorlar. Ancak akreplerin kendi türleriyle de beslendiğini vurgulamak gerek. Bu nedenle özellikle çiftleşme dönemleri, erkek akrepler için son derece tehlikeli olabiliyor. Ayrıca, akrepler açlığa karşı da son derece dayanıklı canlılar. Yapılan araştırmalara göre, yaklaşık yedi aya kadar aç kalabiliyorlar.
Anadolu sarı akrebi, birçok zehirli hayvan türü gibi, insanlara yalnızca kendini tehlike altında hissettiği takdirde saldırıyor. Ancak yerleşim yerlerinde de görülmesi, insanların farkında olmadan riske girmesine sebep olabiliyor. Örneğin, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin bir şehrinde yaşayan ve yer yatağında yatan bir kişi, uykusu sırasında yerde gezen bir Anadolu sarı akrebi için tehdit unsuruna dönüşebiliyor. Çünkü -örneğin- söz konusu kişinin uyku sırasında yatakta dönmesi bile, akrebin saldırması için yeterli bir sebep olabiliyor.