1929 yılında yaşanan ve dünya tarihinin gördüğü en büyük ekonomik kriz olarak nitelendirilen Büyük Buhran’dan sonra yaşanan en büyük ikinci kriz ise 2008 yılında ortaya çıktı. 2007’de ABD’de başlayan ve hızla tüm dünyaya yayılan finansal yıkım, Küresel Ekonomik Kriz olarak adlandırıldı ve 2008’i karanlık bir yıl olarak hatırlamamıza neden oldu.
Bazı uzmanlar tarafından Büyük Durgunluk olarak da tanımlanan Küresel Ekonomik Kriz’in ortaya çıkmasındaki sebepler ise oldukça karmaşık. Aslında buzdağının görünen kısmına baktığımızda, ABD mortgage piyasasının çöküşü ve dünyanın gelişmiş ekonomilerine sahip ülkelerde, hane halkının aşırı derece borçlanması gibi sebepler ön plana çıkıyor. Fakat arka planda 2000’li yılların başına kadar uzanan bir finansal çöküş zinciri görüyoruz. 2000 yılındaki “Dot Com” balonunun patlaması ve 11 Eylül terörist saldırıları sonrası gevşeyen para politikaları ile varlık fiyatlarının ABD başta olmak üzere pek çok gelişmiş ülkede yükselmeye başlaması, krizin ilk adımları sayılabilir.
2008’e geldiğimizde ise Eylül ayında ABD’nin dördüncü en büyük yatırım bankası ve dünya genelinde yüzlerce şubesi olan Lehman Brothers’in büyük bir borç ile iflas başvurusu yapması krizin ateşini harladı. Tarihteki en büyük bankacılık iflası olarak değerlendirilen Lehman Brothers iflası, bu tarz tüm finansal kuruluşlara olan güveni derinden sarstı. Bu yıkımın en temel nedeni ise ABD bankalarının, düşük gelirli ve kredi notu zayıf gruplara yüksek risk faktörünü göz ardı ederek, konut kredisi vermesi olarak gösteriliyor.
2008 yılında ortaya çıkan dev finansal krizin bedelini dünyada pek çok ülke ödedi. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde yaşanan likidite krizi, merkez bankaları tarafından uygulanan para politikaları ile aşılmaya çalışılsa da gelişmekte olan ülkeler ve büyük ekonomiler bu süreçte büyük yaralar aldı.