Dünyanın pek çok ülkesinde ekonomik krizlerin olmasına aşinayız; ancak İsveç’in böyle büyük bir kriz geçirmesi, halen insanlar tarafından hayretle karşılanıyor. İskandinavya’nın refah düzeyi yüksek ülkesi İsveç, her şey yolunda gidiyor gibi görünürken tarihin en büyük ekonomik hüsranlarından birini nasıl yaşadı?
Her şey 1985’ten itibaren devletin kredi sektöründe, devlet denetimi şartını kaldırması veya hafifletmesi ile başladı. İsveç’in 80’li yılların ilk yarısındaki kredi büyümesi %8 iken ikinci yarıda bu rakam %16’lara kadar çıktı. Kredilerin bu denli büyümesinden gelen para genel olarak gayrimenkul yatırımları olarak değerlendirildi ve ülkede sektör altın çağını yaşamaya başladı. İsveç Krizi’nin hemen öncesinde, 1989 yılında işsizlik %1,4 olarak belirlendi ve İsveç tarihinin en düşük rakamları bu yıl kaydedildi. Yani görünürde, hızla kalkınan ve yüksek refaha ulaşan bir İsveç tablosu vardı.
1989 yılının son aylarına kadar krize yönelik bir işaret bulundurmayan İsveç ekonomisi, ev sahiplerinin mevcut kiralarda kiracı bulamaması ile tepetaklak bir döneme girmeye başladı. Herkesin kredi ile ev sahibi olması piyasayı derinden yaraladı ve kriz geliyorum dedi. 1990 yılında, yatırım sertifikaları çıkaran bir şirket olan Nyckeln’in vadesi gelen sertifikalarının borcunu ödeyememesi, bu piyasanın tamamına yayılan bir krizin fitilini ateşledi. Kendisini kurtarabilen finans şirketleri, banka kredileri ile ayakta kalmaya çalışırken diğerleri iflasa sürüklendi. Bu esnada, yoğun rekabet ile finans şirketlerine kredi vermeye çalışan bankalar da büyüyen krizden nasibini aldı. Kriz bankacılık sistemine de sıçradı ve %1 oranında olan takipteki krediler, 1992 yılı sonunda %7,5’lere kadar yükseldi.
Aynı zamanda gayrimenkul piyasasında yaşanan düşüş bankaların belini iyice büktü ve bankalar üzerlerindeki yükü taşıyamayarak iflasın eşiğine geldi. Devlet büyük bankalara kredi vererek onları kurtarmaya çalıştı. Bir de bu krizin üzerine Avrupa’da yaşanan kur krizi eklenince, devletin tüm çabalarına rağmen İsveç Kronu, 1992 yılı sonunda %20 değer kaybetti.
İsveç hükümeti, tüm bu olumsuzlukların faturasını kendisine kesti ve 1992 yılı sonundan itibaren hızlı bir eylem planını hayata geçirdi. Bağımsız denetim kuruluşları ile çalışan devlet mekanizmaları durumun kısa sürede toparlanmasını sağladı. Yine de bu kriz, dünyanın en çarpıcı ekonomik çöküşleri arasında yerini aldı.