Gabriel García Márquez’in edebiyat serüveninde önemli bir yeri olan Yaprak Fırtınası’nı ilk olarak 1955 yılında yayınlanmıştır. Bu kitabı önemli yapan unsur, Márquez’in yalnızca Yüzyıllık Yalnızlık değil, daha sonraki yapıtlarının da arka planını oluşturan düşsel Macondo kasabasının ilk kez bu kitapta ortaya çıkmış olmasıdır. Birçok hikayesinde olduğu gibi, Márquez anlatıma başlamak için dramatik bir sahne sunar ve ardından geriye doğru ilerleyerek nihai sonuca götürecek geçmişi yeniden inceler. Olaylar büyük ölçekli bir muz şirketinin hırslı politikalarının sonucu olarak arta kalan muzlardan çürümüşlük kokusunun kol gezdiği bir kasabada geçmektedir. Bu arada kasabada tüm halkın nefret ettiği doktorun ölmesiyle kimsenin istemediği ve yapılmaması gereken bir cenaze töreni ortaya çıkar.
Roman, emekli bir albayın verdiği bir sözü herkese ve her şeye rağmen tutma çabasını anlatmaktadır. Albayın hiç kimse tarafından sevilmeyen, hatta neredeyse herkesin öldüğü için sevindiği bir adamın cesedini gömmesi gerekmektedir. Albay ayrıca torununu ve kızını da bu olayın içerisine dahil etmiştir. Sonrasında kitap bu üç kuşaklık aile bireylerinin gözlerinden anlatılmaktadır. Bu durumda okuyucu üç farklı ruh hali ile karşılaşır. Albay her şeye rağmen verdiği sözü tutmaya kararlıdır. Kızı etraftan yükselen itirazlar yüzünden oldukça çekingen hisseder ve çocuğun ölü pek umrunda değildir. Onun derdi arkadaşları ile oynamaktır. Bu üç farklı yaş ve karakterde kişinin anlatımını birleştirip başarılı bir roman meydana getirmek, ancak Márquez gibi bir ustanın altından kalkabileceği bir görevdir.