Şansa inanır mısınız? Ya da soruyu daha farklı bir şekilde soralım: Şans kavramını nasıl tanımlarsınız? Sizce çok korkunç bir kaza geçirip bir şekilde hayatta kalmak çok şanslı olduğunuz anlamına mı gelir, yoksa çok şanssız mı? Büyük ikramiyeyi tutturup milyoner olduktan sonra başınıza peş peşe belalar gelmesi şansla mı açıklanır, yoksa talihsizlikle mi? Şans gerçekten de kişiye ve duruma göre farklı şekilde yorumlanabilen, ilginç bir kavram. Bugün sizinle paylaşacağımız kişiler de insanın oturup şans kavramını yeniden düşünmesine neden olacak kadar ilginç hayatlara sahipler.
Muhtemelen sizin de etrafınızda hep başına gelen talihsizliklere isyan eden ya da ekstra hiçbir çaba göstermediği halde işleri hep yolunda giden kişiler vardır. Genellikle gündelik hayatın bir cilvesi olarak gördüğümüz bu durumun boyutları, bazı insanların yaşamını tümden değiştirecek kadar ciddi noktalara gelebiliyor. Aşağıda yer alan sekiz kişi de şans kavramını o kadar uç noktalarda yaşamış ki, insanın aklına “Kadere bak!” demekten başka bir şey gelmiyor. Gelin, sözünü ettiğimiz kişilerin hayatlarına daha yakından göz atalım. Ardından, onların yaşadıkları bu ilginç tecrübeleri şansla ya da şanssızlıkla mı, yoksa yalnızca kaderle mi açıklayacağımıza siz karar verin. İşte, dünyanın hem en şanssız hem de en şanslı insanları…
8. Joan Murray
1952 yılında ABD’nin Kuzey Carolina eyaletinde dünyaya gelen Joan Murray, başına gelen korkunç bir kaza sonucunda inanılmaz bir şekilde hayatta kalmış olmasından ötürü tüm dünyaya ismini duyurmuş bir kişi. Bir...
Amerika’nın Kuzey Carolina eyaletinde banka müdürü olarak çalışan Joan Murray, aynı zamanda bir paraşütle atlama sporcusu. Geçirdiği korkunç kaza öncesinde de defalarca kez deneme atlayışlarını sorunsuz bir şekilde gerçekleştirmiş. Ancak 25 Eylül 1999 tarihinde 4400 metreden yaptığı serbest paraşütle atlama sırasında, en korkulan şey olmuş: Murray’in ana paraşütü açılmamış ve aşağı doğru büyük bir süratle düşerken yedek paraşütünü çakılmasına ancak 700 metre kala açabilmiş. Haliyle yedek paraşüt de hiçbir işlev gösterememiş ve Murray saatte yaklaşık 128 kilometre hızla yere çakılmış.
Bir insanın sağ kurtulma olasılığının çok düşük olduğu bu kaza anında, Murray’in kalbi durmuş. Ancak şansa bakın ki, yere çakıldığı noktada ateş karıncalarının oluşturduğu büyük bir koloninin yuvaları varmış. Murray’in bir anda kolonilerinin üzerine düşmesi sonucunda anında saldırı alarmına geçen yüzlerce karınca, talihsiz kadının bedenini ısırmaya başlamış. İşte, Murray hayatta kalabilmesini tam da buna borçlu. Çünkü bir anda yüzlerce karınca tarafından ısırılması sonucunda vücudu yüksek dozda adrenalin salgılamış ve bu sayede kalbi yeniden çalışmış. Kurtarma ekiplerinin ağır yaralı halde bulduğu Murray, tam iki hafta boyunca komada kalarak çok sayıda ameliyat geçirmiş. Nihayetinde sağlığına yeniden kavuşmuş ve hatta kazadan iki yıl sonra atlayışlarına kaldığı yerden devam etmiş.
7. Roy Sullivan
Bir insana hayatında bir kez yıldırım çarpması olasılığı, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün açıklamasına göre, 600 binde bir. Yaşadığı aşırı talihsiz kazalar sonucunda “insan paratoneri” lakabıyla anılmaya başlanan Roy Sullivan, bu yaşanması...
Başlarken sorduğumuz soruyu tekrarlayalım: Bir insanın hayatı boyunca yalnızca bir kez yaşama ihtimali bile çok düşük olan bir kazayı defalarca kez yaşasanız, ancak bu kazaların hepsinden bir şekilde sağ çıkmayı başarsanız; kendinizi şanslı mı sayardınız, yoksa şanssız mı? Roy Sullivan’ın hikayesi, bu sorunun cevabını vermeyi zorlaştıran cinsten. Bir insana hayatında bir kez yıldırım çarpma olasılığı 600 binde bir olarak hesaplanmış. Roy Sullivan’ın üzerine hayatının farklı dönemlerinde toplam yedi kez yıldırım düşmüş. Hatta bu sebeple Guinness Rekorlar Kitabı’na bile girmiş.
Bu akıl almaz olaylar zinciri, 1942 yılında, Sullivan’ın Shenandon Ulusal Parkı’nda bekçi olarak çalıştığı dönemde başlamış. Şiddetli bir fırtına esnasında, Sullivan’ın bekçi kulübesine yıldırım düşmüş. Talihsiz adam güç bela kendisini yanan kulübeden dışarı atmış ama ikinci yıldırım da doğrudan üzerine isabet etmiş. Ayağından yaralandığı bu kazadan tam 27 yıl sonra, kamyonetiyle yolda giderken bir yıldırım da aracının tam yanına düşmüş. Bu esnada bayılan Sullivan, aracının bir ağaca çarparak durması sonucunda hayatta kalmış. Ancak kaşları ve kirpikleri yanmış.
1970’te ulusal parkın yakınındaki bir güç transformatörüne düşen yıldırım, sekerek Sullivan’ın omzuna denk gelmiş. 1972’de ve 1973’te -yine ulusal parktayken- üzerine iki farklı yıldırım daha isabet etmiş ve iki defasında da yaralanmış. Haliyle artık seçilmiş kişi olduğuna inanıp fırtınalı havalarda dışarı çıkmamaya ve yanında sürekli su taşımaya başlamış. Ancak 1976 yılında hava aniden bozunca yine üzerine yıldırım düşmesinden kurtulamamış. 1977’de balık tuttuğu sırada başına isabet eden yedinci yıldırım, saçlarının tümüyle yanmasına ve ciddi derecede yaralanmasına sebep olmuş. Bu akıl almaz kazaların sonucunda hayatta kalmayı başaran talihsiz adam, 71 yaşındayken karşılıksız aşk nedeniyle intihar ederek yaşamına son vermiş.
6. Melvin Roberts
Yıldırım çarpması, bir insanın hayatında yaşama ihtimali en düşük olan kazalardan biri. Hatta Meteoroloji Genel Müdürlüğü, bir insanın üzerine yıldırım düşmesinin olasılığını 600 binde bir olarak hesaplamış. Ne var ki,...
Güney Carolina’da yaşayan Melvin Roberts, Roy Sullivan’ın bir nevi kader arkadaşı. Çünkü 2015 yılında, son 12 yıl içinde üzerine tam 11 kez yıldırım düştüğünü belirtmiş. Hatta tıpkı Sullivan gibi o da Guinness Rekorlar Kitabı’na girmek için başvurmuş. Ancak uzmanlar, bir insanın üzerine 11 kez yıldırım düşmesinin olanaksız olduğunu söylüyor. Roberts’ın delil olarak sunduğu tıbbi kayıtlar da yetersiz bulunduğu için, Guinness Rekorlar Kitabı’na girme talebi reddedilmiş.
Ne var ki, bu durum Roberts’ın tümden yalan söylediğini göstermiyor. Üzerine bazen buldozer kullanırken, bazen bahçesinde çimleri biçerken, bazen de evinin terasında dururken yıldırım düşen talihsiz adam; 2007 yılında yaşadığı kaza sonucunda bir yıl boyunca tekerlekli sandalyeye mahkum olmuş. Vücudunun birçok yerinde, farklı zamanlarda düşen yıldırımlar yüzünden ciddi yanıklar mevcut. Keza işini de yaşadığı yaralanmalar ve sakatlıklar yüzünden bırakmak zorunda kalmış. Kısacası, Roberts’ın gerçekte kaç kez yıldırım düşmesinden sağ kurtulduğu henüz netleştirilebilmiş değil. Ancak bu kazayı birden fazla kez yaşadığı su götürmez bir gerçek. Hayatı boyunca beş kez evlenmiş olan talihsiz adam, peş peşe yaşadığı yıldırım kazalarını eski eşlerinin gazabıyla açıklıyor.
5. Maarten de Jonge
Hayat insanın karşısına bazen öyle talihsizlikler ya da kötü sürprizlerle çıkıyor ki, yaşamımızın bazı anlarda bir pamuk ipliğine bağlı olduğunu anlıyoruz. Hollandalı bisikletçi Maarten de Jonge için de bu durum...
1985 doğumlu profesyonel bisikletçi Maarten de Jonge’un hikayesi, filmlere konu olacak cinsten. 2014 yılında Malezya’nın Terengganu takımında yarışmak için Amsterdam’dan Kuala Lumpur’a seyahat etmesi gereken sporcu, Malezya Hava Yolları’nın 17 Temmuz 2014 tarihli 17 sefer sayılı uçuşuna bilet almış. Ancak bir süre sonra Frankfurt aktarmalı uçuşların daha ucuza geldiğini fark edince biletini değiştirerek farklı bir rezervasyon yapmış. Bu karar onun hayatını kurtarmış. Çünkü biletini iptal ettiği uçak, düşerek 11 Eylül saldırılarından beri yaşanan en büyük havacılık kazası olarak tarihe geçti. Uçaktaki 283 yolcu ve 15 mürettebat yaşamını yitirdi.
Maarten de Jonge’un ölümden kıl payı dönmesi sonucunda onunla yapılan röportajlar, daha da ilginç bir gerçeği ortaya çıkardı. Ünlü bisikletçi, 8 Mart 2014 tarihinde Kuala Lumpur’dan Pekin’e doğru yola çıkan Malezya Hava Yolları 370 sefer sayılı uçuşuna katılmaktan da son anda vazgeçmişti. Bu uçağa binmemesinin sebebi de Tayvan’da gerçekleşecek olan yarışı için Pekin’den aktarma yapmayan bir uçak bulmasıydı. Jonge’un yine son dakikada binmekten vazgeçtiği bu uçak ise havacılık tarihinin en gizemli olaylarından biri. Çünkü uçak havalandıktan kısa bir süre sonra ortadan kayboldu. Olayın üstünden sekiz yıl geçmesine rağmen ne uçağın enkazına ne de içindeki 298 kişiden herhangi bir ize ulaşılabilmiş değil. Uçağın başına ne geldiğine ilişkin hiçbir ipucu bulunamadı.
4. Bill Morgan
Bazı insanlar iyi şansın hep yanlarında olduğunu söyler, bazıları da kötü şansın bir türlü yakalarını bırakmadığından şikayet eder. Ancak bazen şansın her iki türlüsü de tek bir insanda aynı anda...
Hayatını Melbourne’un karavan parklarından birinde geçiren Bill Morgan, 1998 yılında çok büyük bir trafik kazası geçirmiş. Bu kazadan ağır yaralı şekilde kurtulmuş ama hastanedeyken kalbi tam on dört dakika boyunca durmuş. On beş gün boyunca kaldığı koma sırasında, artık kimsenin onun yaşayacağına dair umudu yokmuş. Ancak bir mucize gerçekleşmiş ve doktorlar onu hayata döndürmeyi başarmış. Uzun bir tedavi sürecinin ardından taburcu olan Morgan da hayatın ona verdiği ikinci şansı kutlamak için gidip bir loto bileti satın almış. Bu bilet ona tam 30 bin dolarlık ikramiye kazandırmış.
Ancak işin asıl ilginç kısmı bu değil. Ölümden dönen bir adamın satın aldığı loto biletinden 30 bin dolar kazanması medyanın ilgisini çekince, Morgan’ın başına üşüşmüşler. Bu ilginç anı canlandırabilmek adına, ondan kameralar önünde yeni bir bilet almasını istemişler. Morgan da bu isteği kabul ederek yalnızca canlandırma amacıyla gidip yeni bir bilet almış. Bu biletten de kendisine tam 250 bin dolar çıkmış. Bir anda binlerce dolar para kazanan Morgan, bunun hayatın kendisinden özür dileme şekli olduğunu düşündüğünü söylüyor.
3. Tsutomu Yamaguchi
Bildiğiniz gibi II. Dünya Savaşı’nda ABD, 6 Ağustos 1945 ve 9 Ağustos 1945 tarihlerinde önce Hiroşima’ya, ardından da Nagasaki’ye atom bombası atarak çok büyük bir katliama sebep oldu. İnsanlık tarihine...
II. Dünya Savaşı, insanlık tarihinde asla silinmeyecek olan kapkara lekeler bıraktı. Bu lekelerden biri de ABD’nin savaşın sonlarına doğru Japonya’nın Hiroşima ve Nagasaki kentlerine yaptığı nükleer saldırı. 1916 tarihinde Nagasaki’de dünyaya gelen Japon mühendis Tsutomu Yamaguchi, atılan iki atom bombasından da sağ çıkmayı başarmış. Ancak yaşadığı korkunç trajediler sebebiyle buna şans mı denir, yoksa şanssızlık mı; orası meçhul. Yamaguchi 1945 yılının Mayıs ayında ailesini Nagasaki’de bırakarak bir tersanede çalışmak için Hiroşima’ya gitmiş. 6 Ağustos 1945 tarihinde işi sona erdiği için, ailesinin yanına geri dönmek için yola çıkmaya hazırlanıyormuş. Ancak henüz tersanedeyken gökyüzünden gelen şiddetli bir ses sonucunda başını yukarı çevirmiş ve korkunç bir parıltı görmüş. Kendisini yakındaki bir hendeğin içine atmış ve patlama gerçekleştiğinde metrelerce ileri savrularak bir tarlaya düşmüş. Bu esnada kulak zarları patlamış ve kolları ileri derecede yanmış.
Kendine geldiğinde Hiroşima’dan geriye neredeyse hiçbir şey kalmadığını gören Yamaguchi, geceyi hayatta kalan diğer meslektaşlarıyla sığınakta geçirdikten sonra, ertesi gün güç bela Nagasaki’ye dönmüş. Yaraları öyle kötü durumdaymış ki, ilk görüşte onu ailesi bile tanıyamamış. Yine de bir gün sonra kendisini toparlayıp Mitsubishi’nin Nagasaki’deki şirket binasına, Hiroşima’da olan bitenleri anlatmak için gitmiş. Toplantı sırasında tam yaşadığı trajediyi anlatırken, gökyüzünde büyük bir parıltı daha belirmiş. Hemen ardından patlamanın ve şok dalgasının geleceğini bilen Yamaguchi, masanın altına sığınacak vakti bulmuş. Binanın çelik destekli merdivenlere sahip olması sayesinde, bu saldırıdan da sağ kurtulmayı başarmış. Maruz kaldığı radyasyon, Japon mühendisin yıllar boyu hastalıklarla mücadele etmesine sebep olmuş. Kollarındaki yaraların kangrene dönüşmesinin yanı sıra, saçları dökülmüş ve uzun süre kusma nöbetleri geçirmiş. Hayatını kanser sebebiyle kaybetmeden kısa bir süre önce, anılarını kaleme aldığı bir kitap yazmış. Ayrıca, Yamaguchi’nin hayatını anlatan bir belgesel de bulunuyor.
2. Joan R. Ginther
Birçoğumuz piyangodan büyük ikramiye kazansak bu parayla neler neler yapabileceğimizin hayalini kurarız. Ancak bu hayali gerçeğe dönüşen insanların sayısı, hayali kuranlara kıyasla çok daha az elbette. Ne var ki, insanların...
Bu kez, şans mı yoksa şanssızlık mı tartışmalarını bir kenara bırakarak, safi iyi şansı başından aşağı dökmüş birinden bahsedeceğiz. Birçok yayın organı tarafından çoktan “dünyanın en şanslı insanı” olarak adlandırılmış olan Joan R. Ginther, tam dört kez piyangodan büyük ikramiye kazanmış. Aklınıza amorti ödülleri ya da birkaç yüz dolarlık tutarlar gelmesin. Ginther sırasıyla 5.4 milyon dolar, 2 milyon dolar, 3 milyon dolar ve 10 milyon dolarlık ödülleri tutturmuş. Anlayacağınız, muhtemelen bizim de içinde bulunduğumuz yaklaşık bir milyon kişinin şans hakkı, doğrudan Ginther’da birleşmiş. Çünkü bir insanın dört kez büyük ikramiye kazanma olasılığı, 18 septilyonda bir olarak belirlenmiş.
Tam da bu noktada, Ginther’ın olağanüstü şansıyla ilgili bir yazı kaleme alan Harper’s yazarı Nathaniel Rich’in olaya şüpheyle yaklaştığını da vurgulamak gerek. Çünkü Joan R. Ginther, Stanford Üniversitesi’nde doktora yapmış olan bir matematik profesörü. Rich, Ginther’ın bu kadar şanslı olduğuna inanmayı düşünmek yerine, onun istatistik alanındaki uzmanlığı sayesinde bir şekilde piyango biletlerini belirleyen algoritmayı çözdüğünü iddia ediyor. Elbette bu iddiaya ilişkin elinde bir kanıt yok. Ancak söyledikleri doğru olsa bile, bu durum Ginther’ın 20 milyon doları aşkın tutarda ödül kazandığı gerçeğini değiştirmiyor.
1. Frane Selak
Dünyanın en şanssız ve şanslı insanıyla tanışın: Frane Selak! 1929 yılında Hırvatistan’da dünyaya gelen bu adamın, okuduğunuzda inanmakta zorlanacağınız ölçüde garip bir hayat öyküsü var. Müzik öğretmeni olan Selak, aslında...
Aslında bu listedeki en şanslı insan, az önce sözünü ettiğimiz Joan R. Ginther. Ancak Frane Selak’ın öyle garip bir yaşam öyküsü var ki, onu birinci sıraya koymadan edemedim. Birçok yayın organı tarafından “dünyanın en şanssız şanslı insanı” olarak adlandırılan Frane Selak, 1929 yılında Hırvatistan’da doğan bir müzik öğretmeni. Onun Azrail’le gerçekleştirdiği ve bir şekilde hep kazandığı tuhaf savaşı ise 1962 yılında başlamış. Bu yıla dek gayet sıradan bir şekilde sürdürdüğü hayatı, Saraybosna’dan Dubrovnik’e giden bir trene binmesi sonucunda tümüyle değişmiş. Kaza sonucunda raydan çıkan tren donmuş bir göle devrilmiş. 17 kişinin yaşamını yitirdiği kazadan, Selak yalnızca kolu kırılarak kurtulmuş.
Bu olayın üzerinden birkaç ay geçtikten sonra, Selak annesinin yanına gitmek için Zagreb’den Rijeka’ya giden bir uçağa binmiş. Yolculuk sırasında kabin basıncı anormal ölçüde düşen uçağın kapısı açılmış ve hava akımına kapılan Selak büyük bir hızla yere çakılmış. Ancak düştüğü yerde büyük bir samanlık olduğu için, uçaktaki 19 kişinin yaşamını yitirdiği bu kazadan da basit yaralarla kurtulmayı başarmış. Uçakla ve trenle arasının pek iyi olmadığına karar veren talihsiz adam, ilerleyen yıllarda bir de otobüs kazası geçirmiş. Bindiği otobüsün köprüden uçması sonucunda dört kişinin hayatını kaybettiği kazadan da birkaç morlukla, yine bir şekilde sağ çıkmayı başarmış.
Bitti mi dersiniz? Hayır! Başına gelen bu akıl almaz kazalar sonucunda toplu taşıma araçlarıyla ilişkisini tamamen keserek kendisine bir araba almış. Arabası 1970 ve 1973 yılında iki kez o da içindeyken alev almış. Selak yine hafif yanıklarla kurtulmuş. Yetmemiş, birkaç yıl sonra arabayla seyahat halindeyken aracına bir tır çarpmış. Aracı uçurumdan aşağı yuvarlanırken son anda içinden atlamayı başardığı için, bu kazadan da yaralı kurtulmayı başarmış.
Artık hayat bunca kazanın belanın üzerine Selak’tan özür dilemeye mi karar verdi, bilemiyorum. Ancak hikayenin sonu daha da ilginç. Son Durak filmlerini aratmayan yılların ardından, Selak 73. doğum gününde kendisine bir piyango bileti almış ve tam 900 bin euro tutarında büyük ikramiyeyi kazanmış. Şimdi başlarken sorduğumuz soruyu son kez tekrarlamanın tam zamanı: Sizce bu hayret verici yaşam öyküsü, şansla mı açıklanır, yoksa şanssızlıkla mı?
Sıra | İçerik | Kullanıcı Puanı |
---|---|---|
1 | Joan Murray | - |
2 | Roy Sullivan | - |
3 | Melvin Roberts | - |
4 | Maarten de Jonge | - |
5 | Bill Morgan | - |
6 | Tsutomu Yamaguchi | - |
7 | Joan R. Ginther | - |
8 | Frane Selak | - |