D.B. Cooper ismini ve hikayesini daha önce hiç duymadıysanız şimdi arkanıza yaslanın ve bu mükemmel suç hikayesinin keyfini çıkarın. D.B. Cooper için 1971 yılında efsane olmuş ve o seneden sonra da popülerliğini çok uzun bir süre boyunca hiç yitirmemiş bir isim diyebiliriz. Çünkü kendisi yalnızca filmlerde olabilecek kadar profesyonel şekilde bir suç işledi ve polis onu ölü ya da diri hiçbir şekilde bulamadı.
24 Kasım günü öğleden sonra saat 4 civarında, kendisine Dan Cooper adını veren gizemli bir adam Portland Uluslararası Havalimanı'na girdi ve 20 dolara Seattle-Tacoma Havalimanı'na tek yön bilet aldı. Bilet hemen yarım saat sonra kalkacak uçuş içindi ve 18C numaralı koridor koltuğunu satın almıştı. O gün uçakta Dan Cooper ile birlikte otuz altı farklı kişi vardı. Bu kişilerin arasında pilot William Scott, uçuş mühendisi H.E Anderson ve uçuş görevlileri olan Florence Schaffner ve Tina Mucklow da bulunuyordu. Görgü tanıklarının anlatımlarına göre Dan Cooper hiçbir belirleyici aksanı olmayan, orta yaşlı, son derece şık bir takım elbise giymiş ve kravat takmış beyaz bir adamdı. Bu görünüşünden dolayı da herkes gibiydi ve uçağa binerken asla kimsenin ilgisini çekmemişti. Fakat uçak kalktıktan kısa süre kimsenin kolay kolay unutamayacağı bir hamle yaparak uçuş görevlisi Florence Schaffner’a bir not uzattı. Florence Schaffner yine kendisine asılan orta yaşlı bir adam olduğunu düşündüğü için notu okumaya bile tenezzül etmemiş ve cebine koymuştu. Fakat D.B. Cooper uçuş görevlisinin notu okumadığını anladıktan sonra kadını yanına çağırdı ve notu okumasının onun ve herkesin güvenliği için çok daha iyi olacağını söyledi. Ayrıca bavulunda bir bomba olduğunu ve patlatmaya hazır olduğunu ekledi.
Florence Schaffner hızla uçağın mutfak bölümüne koştu ve notu diğer uçuş görevlisi olan Tina Mucklow’a gösterdi. Sonra ikisi birden koşarak pilotun yanına gittiler. Nihayetinde bu gizemli not pilotu da paniğe düşürdü ve adam hemen hava trafik kontrol ile iletişime geçmeye karar verdi. Trafik kontrol de aynı şekilde hemen Seattle polisine haber verdi. Sonuç olarak verilen karar Dan Cooper’ın tüm isteklerine uymak yönünde oldu. Oldukça zeki bir adam olan Cooper, ileride başının derde girmeyeceğinden emin olmak adına arkasında hiçbir şey bırakmayacaktı. Bundan dolayı uçuş görevlisinden notu geri istedi. Hiçbir zaman bu notun tam hâli görülmemiş olsa da Florence Schaffner’ın ve diğer tanıkların anlatımına göre, el yazısıyla yazılmış olan bu notun üzerinde 200.000 dolar ve iki set paraşüt talep ettiği yazılıydı. Ayrıca Cooper, bu taleplerinin Seattle-Tacoma Havalimanı'na vardıklarında teslim edilmesini istedi. Eğer bu taleplere uymazlarsa uçağı havaya uçuracağını çok net bir şekilde belirtmişti. Dahası, ne kadar ciddi olduğunu kanıtlamak adına bavulunu açtı ve dinamit çubuklarını uçuş görevlilerine gösterdi.
D.B. Cooper’ın planına göre para ve paraşütler hazır olana kadar uçağın havada kalması gerekiyordu. Pilot polisten gelen mesajı aldıktan sonra interkom üzerinden uçağın mekanik bir sorun nedeniyle inmeden önce daire çizeceğini duyurdu. Böylece yolcuların çoğu kaçırma olayından habersizdi ve ortada bir panik durumu olmadığından dolayı her şey çok tuhaf bir şekilde ilerliyordu. Fakat Cooper için her şey çok netti ve mükemmel bir şekilde planlanmıştı. Tam olarak dokuz kilo ağırlığındaki 20 dolarlık banknotlar halinde 200.000 dolar istemişti. Ayrıca paraların seri numaraları da katiyen sıralı olmayacak, tamamen karışık olacaktı. FBI, Cooper’ın bu talebine uysa da kendi yöntemlerini kullanarak bir plan yaptılar ve her bir banknotun kod numarasının L harfiyle başladığından emin oldular. Cooper için hangi paraşütü istediği de önceden belirlenmişti. Kesinlikle hava kuvvetlerinin paraşütlerinden istemiyor, sivil paraşütler istiyordu. Dan Cooper tam olarak nasıl bir kaçış planına sahip olduğunu hiçbir zaman açıklamamış olsa da iki tane paraşüt istemesinden dolayı yetkililer onun nasıl kaçacağını tahmin ediyordu. İki paraşüt istemesinin nedeni de muhtemelen yanında bir rehine götürecek olmasıydı. Bundan dolayı kimse Cooper’a sahte bir paraşüt vererek rehinenin hayatını riske atmaya cesaret edememişti. Bu bile D. B. Cooper’ın ne kadar kusursuz bir plan yaptığını gözler önüne seriyordu.
Saat 17:24 olduğu zaman hem para hem de paraşütler hazırlanmıştı ve artık hepsini Cooper’a teslim edeceklerdi. Cooper’ın istekleri elbette bitmemişti. Hiç kimsenin uçağa yaklaşmadığından da emin olmak istiyordu. Zavallı bir havayolu çalışanı şirket aracı ile uçağın yanına gitti ve istenilenleri uçuş görevlisi Tina Mucklow’a teslim etti. Tüm talepler karşılandıktan sonra Cooper, 36 yolcu ve uçuş görevlisi Florence Schaffner'ı serbest bıraktı. Fakat diğer uçuş görevlisi Tina Mucklow ve kokpitteki üç adamın hayatı hâlâ tehlikedeydi. Cooper bu uçuşu sadece konumu için değil, ayrıca kullanılan jet tipi nedeniyle de seçmişti. Boeing 727-100 hakkında çok şey biliyordu. Pilota 10.000 fitlik bir irtifanın altında kalmasını ve hava hızını 150 deniz milinin altında tutmasını emretti. Tecrübeli bir paraşütçü 150 knotta kolaylıkla dalış yapabilirdi. Jet hafifti ve 10.000 fit yükseklikteki yoğun havada bu kadar yavaş bir hızda uçarken hiçbir sorunu olmayacaktı. Cooper mürettebata Mexico City'ye gitmek istediğini belirtmişti. Pilot, seyahat etmek istediği irtifa ve hava hızında jetin 52.000 galon yakıtla bile 1.000 milden fazla seyahat edemeyeceğini açıkladı. Böylece Reno, Nevada'da yakıt ikmali için bir orta durak bulamayı kabul ettiler. Seattle'dan ayrılmadan önce, Cooper jetin yakıt ikmali yapmasını emretti. Boeing 727-100'ün dakikada 4.000 galon yakıt alabileceğini biliyordu. Kaptan Scott ve Cooper, Vector 23 adlı düşük irtifalı bir rota üzerinde anlaştılar. Bu rota, jetin Cooper'ın talep ettiği düşük irtifada bile dağların batısına güvenli bir şekilde uçmasına izin vermişti. Tüm uçuş detaylarının anlaşılmasının ardından uçak saat 19:46'da havalandı.
Kalkıştan sonra Dan Cooper uçuş görevlisine ve mürettebatın geri kalanına kokpitte kalmalarını emretti. O zamanlarda kokpit kapısında gözetleme deliği veya kameralar kurulu değildi. Bu yüzden mürettebatın Cooper'ın ne yaptığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Akşam 8'de kırmızı bir ışık, bir kapının açık olduğu konusunda ekibi uyardı. Scott, Cooper'a interkomdan onun için yapabilecekleri bir şey olup olmadığını sordu. Cooper ise öfkeli bir “Hayır!” ile cevap verdi. Bu “Hayır”, D.B. Cooper’dan duyulan son kelime olmuştu. Saat 22:15'te uçak Nevada, Reno'ya indi. Pilot interkomdan Cooper ile konuştu ve yanıt alamayınca kokpit kapısını açtı. Elbette kabin boştu. Cooper, para ve tüm eşyalarıyla birlikte gitmişti. Geriye kalan tek eşya ikinci paraşüttü. Daha sonra hiç kimse Cooper’dan bir daha haber alamadı. Yapılan tüm araştırmalara rağmen adamın atlama sırasında ölüp ölmediği kanıtlanamamıştı. O geceki sert hava polisin ertesi güne kadar araziyi aramasını engelledi. 1971 yılının Şükran Günü ve sonrasındaki birkaç hafta boyunca polis, hava korsanının veya paraşütün izini bulmak için kapsamlı bir arama yaptı. Her ne kadar gerçek adının bu olmadığını düşünüyor olsalar da yine de Dan Cooper ismine ait sabıka kayıtlarını incelediler.
Oregon’da D.B. Cooper isimli bir adam bulundu ve bir şüpheli olarak polisin ilgisini çekti. Her ne kadar bu adamın suçlu olmadığı kısa süre içerisinde kanıtlansa da dikkatsiz bir basın mensubu yaptığı haberde hava korsanı için D.B. Cooper ismini kullandı ve bu hata kısa süre içerisinde diğer haber kanalları tarafından da tekrarlanınca adamın ismi D.B. Cooper şeklinde kalmış oldu. Bu gizemli adam için hava korsanlığı suçlaması açıldı ve dosya hiç kapanamadı. 10 Şubat 1980 tarihinde sekiz yaşında bir çocuk, Columbia Nehri'ndeki Cooper’ın aldıkları ile eşleşen seri numaralarına sahip 20 dolarlık banknot demetleri buldu. Bazı insanlar bu kanıtın Cooper'ın hayatta kalamadığı teorisini desteklemeye yardımcı olduğuna inandı. Bu paralar bulunduktan sonra bölge yeniden araştırılmaya başlandı. Fakat 18 Mayıs 1980’de bölgedeki St. Helens Dağı'nın patlaması, Cooper davasıyla ilgili geriye kalan (eğer varsa) tüm ipuçlarını yok etti. Yıllar boyunca pek çok kişi Dan Cooper olduğunu itiraf etti. FBI bu davalardan bazılarını sessizce inceledi, ancak henüz işe yarar bir şey bulamadı.
2011 yılının Ağustos ayında Marla Cooper, Dan Cooper’ın onun amcası olan L.D Cooper olduğunu iddia etti. Marla, artık tüm para sorunlarının bittiğini ve bir uçak kaçırdıklarını söyleyen bir konuşmaya kulak misafiri olduğunu iddia etmişti. Ayrıca amcasını paraşütle atlarken kaybettiği için hiçbir zaman paraya sahip olmadıklarını da açıkladı. Birçok kişi Dan Cooper'ı uzun süredir kayıp akrabalarından biri olarak tanımlasa da, Marla Cooper'ın iddiaları gerçeğe en yakın olan gibi görünüyordu. 2016 yılının Temmuz ayında, FBI resmi olarak artık D.B. Cooper soruşturması kapattı. Cooper’a ne olduğu hiçbir zaman bulunamadı. Müfettişlerin önde gelen teorisi, Cooper'ın aslında atlayışından sağ çıkmadığı oldu. Uçağın sistemleriyle ilgili kapsamlı bilgisi, polisi ilk başta onun profesyonel bir paraşütçü olduğuna inandırsa da, o zamandan beri, böyle hava koşullarında, kış ortasında Washington'un vahşi doğasının acımasız bir yamacında, gündelik iş kıyafetleri giyerken atlamanın tehlikeli olduğu sonucuna vardılar. Eşleşen fidye parası torbasının derede kalmış olması, onun hayatta kalamadığı teorisini daha da destekledi. Ve böylece, 45 yıllık ipuçlarına ve teorilere rağmen, Amerika'nın en ünlü hava korsanının gerçek adı ve hayatta kalıp kalmadığı bir sır olarak kaldı.