2011 yılında izleyicilerle buluşan Canavarlar Sofrası, Türkiye yapımı filmler arasında distopik ögeler barındırması açısından ve konusuyla son derece dikkat çekici özelliklere sahip. Kusursuzlar’la tanıştığımız Ramin Metin’in ilk uzun metraj film yönetmenliği tecrübesi olan yapımın senaryosu Kamdine Khosrowkhavar’ın imzasını taşıyor. Baştan sona gri ve soğuk atmosferini koruyan, bu sayede de gerilim dozunu bir an olsun bile düşürmeyen filmin oyuncu kadrosunda İbrahim Selim, Pınar Töre, Tuğrul Tölek ve Gizem Erdem gibi başarılı oyuncular var. Filmin tamamının İngilizce çekildiğini de vurgulayalım.
Canavarlar Sofrası’nın kusursuz bir iş olduğunu iddia etmek güç. Ancak hem bir ilk film olması göz önünde bulundurulduğunda hem de cesaret isteyen bir alana değindiği düşünüldüğünde, gerçekten takdiri hak ediyor. George Orwell’ın ünlü distopik romanı 1984’ten Ray Bradbury imzalı Fahrenheit 451’e kadar birçok başyapıttan da izler taşıyan film, gösterildiği festivallerde hem övgüyle hem de tepkiyle karşılandı.
Canavarlar Sofrası, belirsiz bir zamanda ve ülkede, iki evli çiftin bir evin içinde akşam yemeği yemesiyle başlıyor. Başta son derece sıradan ve normal görünen bu evin sahipleri, J.ve M. çifti. Bir diğer çift olan K. ve D. onlara konuk oluyor. Ancak onların geçirdiği akşamı izlerken anlıyoruz ki, aslında hiçbir şey normal değil. İki çiftin içinde yaşadığı ülkede sanata ve özgürlüğe dair her şey yasaklanmış. Artık ölümler normal karşılanıyor ve bir korku imparatorluğu hüküm sürüyor. Yemeğe oturulduktan sonra giderek artan gerginlik, bize aslında bu evin içinde de sevgiden eser kalmadığını gösteriyor.