Alman felsefe tarihinin en önemli temsilcilerinden Arthur Schopenhauer, 1788 yılında, Polonya sınırları içerisindeki Gdansk şehrinde dünyaya geldi. Tüccar bir ailenin çocuğu olan Schopenhauer, ekonomik olarak iyi şartlarda yetişti. Ancak Polonya’nın bölünmesi ile birlikte ailesi ile birlikte Almanya’ya taşınmak zorunda kaldı. Ailesi ile birlikte Hamburg’a yerleşen Schopenhauer, burada eğitim hayatına başladı. Babası, onun da kendisi gibi tüccar olmasını istiyordu. Fakat Schopenhauer’in fikirlerine de saygılıydı. Annesi ise tarihte bilinen yazarlardan biri olan Johanna Schopenhauer’di. Hal böyle olunca Arthur, istediği eğitimi alma özgürlüğüne sahipti. Avrupa’da en iyi eğitimi veren okulu bulmak için kıtayı dolaşmaktan hiç çekinmedi. İki yıllık süreçte İngiletere’den Prusya’ya kadar seyahat etti ve eğitim aldı.
1804 yılında, babasının isteği üzerine, doğduğu şehir Gdansk’a geri dönen Schopenhauer, burada bir süre ticaret ile uğraştı. Bu sırada babasının ölüm haberini aldı. Babası ölünce, kendisini daha özgür hissetmeye başladı ve ticaret ile uğraşmak istemediğini kendine itiraf etti. Aynı zamanda tüm bunlar olurken, annesi ve kardeşi Schopenhauer’i yalnız bırakarak Weimar şehrine taşındı.
1807’de eğitim hayatına tekrar dönen Schopenhauer, önce liseyi bitirdi. 1809 yılında ise Göttingen Üniversitesi’nde tıp okumaya başladı. Ancak hızlı bir karar değişikliği ile çok sevdiği bir alan olan felsefeye geçti. Bu geçiş onun bütün hayatını değiştirecekti.
1813 yılında Jena Üniversitesi’nden felsefe doktorası derecesini aldı. O dönemde pek bilinen bir filozof ve yazar değildi. Schopenhauer’i ilk fark eden dönemin en ünlü alman yazarlarından Goethe oldu. Onun yazılarını okudu ve çevresi ile paylaştı. Schopenhauer, bu dönemde bir yandan ilk eserlerini yayınlıyor bir yandan da doğu felsefesi ile ilgileniyordu. Doğu felsefesinde ilerlemesi onun hayata bakışını son derece keskin şekilde etkiledi.
En ünlü eseri ‘’İstenç ve Tasarım Olarak Dünya’’ erken yaşlarında yayımlandı. . Kant ve Platon’un izinden giden ve bu öğretileri doğu felsefesi ile birleştiren Schopenhauer, karamsar ve karmaşık olmakla eleştirildi. Onun ne denli büyük bir düşünür olduğu çok sonraları anlaşılacaktı. Hayatının son dönemine kadar fazla ilgi görmeyen Schopenhauer, yaşadığı yüzyılda kıymeti anlaşılamayan filozoflardan biri oldu.
Hayatının bir döneminde Berlin Üniversitesi’nde ders veren Schopenhauer, burada birlikte çalıştığı Hegel ile ters düşmesi ile de ünlüdür. Hegel’in görüşlerini ağır şekilde eleştiren filozoflardan biridir. Bu görüşleri ve nihilizm destekçisi öğretileri ondan sonraki dönemin en ünlü filozoflarından Friedrich Nietzche’yi derinden etkilemeyi başardı. Nietzche, onu ilk akıl hocası olarak kabul etti.
Hayatının son döneminde ‘’Yaşamın Bilgeliği Üzerine Aforizmalar’’ ve ‘’Aşkın Metafiziği’’ gibi önemli eserlerini yayımlayan ve felsefede adını tekrar hatırlatan Schopenhauer, 1860 yılında hayata veda etti.