Anthony Burgess’in Otomatik Portakal ismi eseri, gelmiş geçmiş en ünlü ve etkileyici distopik romanlardan biri olarak görülüyor. Söz konusu ünde, usta yönetmen Stanley Kubrick’in bu romanı aynı isimle 1971 yılında beyazperdeye uyarlamış olmasının da payı büyük. Hem roman hem de film, etkileyicilik açısından birbirleriyle yarışabilir nitelikte. Kubrick’in yapımcı ve senarist koltuğunda da oturduğu filmin başrol oyunculuğunu Malcolm McDowell üstleniyor. McDowell’a oyuncu kadrosunda Warren Clarke, Patrick Magee, James Marcus, Michael Tam, Adrienne Corri, David Prowse, Michael Bates ve Carl Duering gibi önemli isimler eşlik ediyor. 137 dakika uzunluğundaki film, izleyicilerle buluşmasının üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen hâlen güncelliğini koruyan bir başyapıt olarak anılıyor.
Otomatik Portakal, ahlaki değerlerin tümüyle ortadan kalktığı bir endüstri sonrası toplumda, sokakları cehenneme çeviren bir suç çetesini konu alıyor. Gençlerden oluşan bu çetenin üyelerinden biri olan Alex, işlediği envai türden suçun ardından çeteyle düştüğü fikir ayrılığının sonucunda onlar tarafından polise ihbar ediliyor. Bunun üzerine tutukluluk süreci başlıyor ve onun yeniden topluma kazandırılmasını amaçlayan bir rehabilitasyon sürecine sokuluyor. Ancak bu süreç hem insani koşullardan hem de akılcılıktan tümden uzak bir işleyişe sahip. Alex’in beynini yıkamayı hedefleyen bu süreç üzerinden, değişen dünya düzeni, toplumun şiddete eğilimi ve adalet kavramları çok başarılı bir şekilde eleştiriliyor. İnsanlık ve şiddet arasındaki ilişki üzerine kaleme alınmış en etkileyici romanlardan biri olan Otomatik Portakal, Kubrick’in tartışılmaz ustalığı sayesinde beyazperdede bir başyapıta dönüşüyor.