Annemi Öldürdüm (J’ai Tué Ma Mére) isimli ilk filmiyle 2009 yılında Cannes Film Festivali’nde adını tüm dünyaya duyuran 1990 doğumlu yönetmen Xavier Dolan, günümüzde gerek tarzı gerek anlatı biçimiyle aykırı ve usta bir isim olduğunu çoktan kanıtlamış durumda. Xavier Dolan’ın sinematografisine baktığımızda toplumsal cinsiyet, toplum normları, aşk ve kimlik gibi konuları zor ve hassas noktalardan deştiğini, üstelik bunu da oldukça başarılı bir şekilde yaptığını görebiliyoruz. Annemi Öldürdüm’de anne ve oğul arasındaki aşkı, 2010 yapımı hayali aşklarda ise aynı erkeğe aşık olan iki dostun hikayesini anlatmıştı. Hayali Aşklar’dan iki yıl sonra izleyicilerle buluşturduğu Laurence Anyways’te ise biyolojik cinsiyeti erkek olmasına rağmen bir kadın olan Laurence’in kız arkadaşı ile arasındaki ilişkiyi anlatıyor. 2 saat 48 dakika uzunluğundaki filmin senaryosu da Xavier Dolan imzalı. Oyuncu kadrosunda Suzanne Clément, Melvil Poupaud, Nathalie Baye ve Monia Chokri gibi birbirinden başarılı isimler rol alıyor.
Gerek görselliği gerek farklı zaman dilimleri arasında izleyicileri çıkardığı yolculuk açısından hem özgün hem de ustalıklı bir yapım olan Laurence Anyways, aslında bireylerin kendini keşfetme yolunda verdiği mücadeleler ve geçtiği engeller üzerine kurulu. Görselliğini insanların renkli ve kimi zaman karanlık olan doğasını anlatmak için de kullanan Dolan, bu kez bizi 90’lı yıllarda başlayıp devam eden on yıla tanıklık etmeye davet ediyor. Kız arkadaşına cinsiyet değiştirme ameliyatı olmak istediğini söyleyen Laurence, onun da desteğini ardına alarak yıllar boyunca gerek arkadaşlarının gerek ailesinin tepkileriyle ve korkularıyla boğuşmak durumunda kalıyor. Elbette çiftin ilişkisi de her gün toz pembe gitmiyor. Ancak aralarındaki problemlere ve çatışmalara rağmen hem kendilerinin hem de çevrelerinin kıskançlıklarıyla, normlarıyla ve kurallarıyla yüzleşmekten çekinmiyorlar.