Günümüzde kült filmler arasında değerlendirilen ve odağına işlenen seri cinayetleri ve/veya şiddeti alan yapımların iki ortak noktası var. Birincisi, bunların birçoğu zamanında şiddeti övdükleri ya da izleyicileri şiddete özendirdikleri gerekçesiyle ciddi düzeyde topa tutuldu. İkincisi, aslında yine birçoğu içinde bulundukları devrin toplumsal, ekonomik ya da politik sorunlarını eleştiren bir tavır sergiliyorlar. 1994 yılında izleyicilerle buluşan Natural Born Killers, Türkçe ismiyle Katil Doğanlar da sözünü ettiğimiz yapımların bir örneği. Vizyona girdiği dönemde oldukça sert eleştiriler alsa da bugün birçok izleyicinin ve eleştirmenin favori filmleri arasında yer bulan Natural Born Killers, hâlen adından söz ettirmeyi başarıyor.
Yönetmen koltuğunda Oliver Stone gibi büyük bir ustayı gördüğümüz Natural Born Killers’ın senaryosu Quentin Tarantino imzalı. 1992 yılında Rezervuar Köpekleri’yle ismini yavaş yavaş tüm dünyaya duyurmaya başlayan Tarantino, filmin senaryosunu David Veloz ve Richard Rutowski’nin katkılarıyla kaleme almış. Yönetmen koltuğunda da Oliver Stone oturunca, film medyayı, toplumu ve politikayı oldukça güçlü şekilde eleştiren bir yapıma dönüşmüş. Elbette yıldızlar geçidini andıran oyuncu kadrosunu da unutmamak gerek. Filmin başrollerini Woody Harrelson, Juliette Lewis, Robert Downey Jr ve Tommy Lee Jones gibi birbirinden ünlü isimler paylaşıyor.
Natural Born Killers’ta Mickey ile Malory isimli iki katilin hayatına tanıklık ediyoruz. Birbirlerine tutkulu, hatta saplantılı düzeyde diyebileceğimiz kadar aşık olan bu çift, içlerindeki şiddet ve öfke duygularının neticesinde ardı arkası kesilmeyen cinayetler işlemeye başlıyor. İşledikleri çoğu cinayetin hiçbir sebebi ya da motivasyonu dahi olmadan, bir şiddet sarmalının içine giriyorlar. Bunu yaparken de olay yerinde mutlaka bir kişiyi sağ bırakıyor, böylece ünlerini tüm dünyanın duymasını istiyorlar. Keza filmde de bu iki katili bir nevi anti-kahramanlara dönüştüren ve romantize eden medyaya çok güçlü eleştiriler getiriliyor.