İtalyan kökenli Versace markası moda dünyasının en önde gelen ve modaya yön veren girişimlerinden biri olarak biliniyor. Pek çok insan bu “ikonik” markayı biliyor olsa da Versace’nin bu günlere gelmesinde tabiri caizse ilk kurşunu sıkan insanın kim olduğunu bilmiyor olabilir. Bu devasa moda imparatorluğunun yaratılmasında en önemli figür markanın kurucusu ve muhteşem tasarımların yaratıcısı Gianni Versace’den başkası değil. İtalyan moda tasarımcısı ve popüler moda figürü Gianni Versace yarattığı markanın başarısı ve modaya yön verişi kadar trajik hayat hikayesi ile de hafızalara kazınmış durumda. İşin trajik kısmına gelmeden önce Gianni Versace’nin nasıl böyle büyük bir sembol haline geldiğine, ne denli büyük bir imparatorluk kurduğuna ve Versace markasını nasıl yarattığına yakından bakmak gerekiyor diye düşünüyoruz.
Ünlü moda tasarımcısı ve iş insanı Gianni Versace 2 Aralık 1946 tarihinde, İtalya’nın güneyindeki Reggio Calabria şehrinde dünyaya geldi. Tam adı Giovanni Maria Versace olan ünlü modacı hayata gözlerini açtığında ailesinin Tina ve Santo adında iki çocuğu daha vardı. Gianni ailenin üçüncü çocuğuydu. Daha sonra ise Donatella adında bir kardeşi daha dünyaya geldi. Gianni’nin erken çocukluk döneminde ablası Tina “tetanoz” hastalığının yanlış tedavisi sonucu, 12 yaşında hayata gözlerini yumdu. Bu durum Versace ailesinde soğuk bir duş etkisi yarattı ve Ginanni’nin çocukluğu bir miktar trajik geçti. Gianni Versace’nin annesi Francesca Versace yaşadıkları şehirde yerel bir terziydi. Ünlü modacı çok küçük yaşlarında annesine yardım ederek mesleğe başladı diyebiliriz.
Annesinin dikim ekibinde çıraklığa başlayan Gianni bu dönemde moda alanında kendine ait fikirler de geliştirmeye başladı. Annesine tasarım konusunda öneriler veren Gianni Versace terzide çalıştığı süre boyunca çok şey öğrendi ve büyük bir tecrübe kazandı. Çıraklık kariyerinin ilerleyen dönemlerinde kendi tasarladığı elbiseleri annesinin dükkanında satmaya bile başladı. Bu, yakın zamanda kurulacak moda imparatorluğunun ilk adımlarıydı. Ünlü tasarımcı gençlik yıllarında yalnızca moda ile ilgilenmiyordu. Yaşadığı bölgenin, çevrenin ve içindeki sanatçı ruhun da etkisi ile mimari alanı üzerine yoğun çalışmalar yapmaya başladı. Gianni’nin özellikle Antik Yunan dönemine olan merakı onu bu alanda eğitim almaya yöneltti. Latince ve Antik Yunanca eğitimi almak için Liceo Classico Tommaso Campanella’yı eğitimini tamamlamadan yarıda bıraktı. Yine de bu eğitim ve mimari algısı ileride Gianni Versace’ye çok şey kazandıracaktı.
Gianni çocukluktan gelen arzusunun peşinden gitmeye karar verdiğinde 26 yaşındaydı. 1972 senesinde, doğup büyüdüğü Reggio Calabria’dan ayrılarak modanın başkenti kabul edilen Milano’ya taşındı. Burada moda ile ilgili eğitim almaya başladı. Hemen bir yıl sonra önemli moda markalarından biri olan Genny için gençlik kreasyonları tasarlamaya başlayan Gianni Versace’nin çok yetenekli olduğu kolayca anlaşılabiliyordu. Versace bir süre bu marka ve çeşitli modaevleri ile çalıştıktan sonra 1977 yılında yine Genny için deneysel bir kreasyona imza attı. Bu deneysel çalışma, Gianni için hayatının dönüm noktası oldu. Yaratıcılığını ortaya koyan ünlü modacı bu kreasyon için aldığı olumlu eleştirilerden cesaret alarak kendi modaevini kurma fikrine vardı.
Gianni Versace 1978 senesinde, Milano’da bir butik açarak kendi markasını yarattı. Milano’nun en lüks caddelerinden biri olan Via della Spiga’da açtığı butik Gianni Versace’nin moda dünyasında hızlıca yükselmesini sağladı. Zaten tasarımları çok beğenilen ünlü modacı kendine özgü tasarımları ve yarattığı kreasyonlar ile bir anda İtalyan modasının kalbine oturdu. Bu başarıyı dünya çapına taşıması da çok geç olmadı. Tasarımlarında canlı renkler, cesur kesimler ve detaylar ile seksi bir hava yaratan Gianni Versace kendi çağının öncüsü olmayı başardı. Klasik tarzı apaçık şekilde cinsellik ile süsleyen tarzı büyük beğeni topladı. Hatta o dönemde rekabet içinde olduğu Armani’den bir adım öne geçmesi ve tamamen ayrı bir kulvarda durması da bu cesareti sayesinde oldu. Gianni Versace kendi markasını yarattıktan hemen sonra ailesini de işin içine dahil etti. Abisi Santo Versace’yi şirketin yönetim kurulu başkanlığına getiren Gianni, kız kardeşi Donatella’yı da başkan yardımcılığa getirdi. Kendisi yalnızca danışman ve tasarımcı görevlerini üstlendi.
Versace 1979 yılında ilk büyük defilesini Milano’da düzenledi ve moda dünyasını alt üst etti. Herkes Gianni Versace’nin tasarımlarına hayranlık ile bakıyordu. Mimari eğitimi olan ve modern sanatla ilgilenen Gianni tasarımlarında bu alanlardan ilham aldı ve çok başarılı oldu. Cesur ve estetik tasarımları ona 1980’lerin başında sanat dünyasının kapılarını açtı. Gianni Versace tiyatro ve opera için ilk tasarımlarını 1982 yılında gerçekleştirdi. “La Scala” tiyatrosu için kostüm tasarlayan Versace bu işin ardından daha pek çok tiyatro oyunu için kıyafet tasarladı. Tiyatroya bu denli katkı sağladığı ve tiyatroya olan sevgisinden dolayı “Gümüş Maske” ödülü alan Gianni Versace 1988 senesinde ise “Dünyanın En İyi ve En Yaratıcı Tasarımcısı” ödülünü kazandı. Bu ödülü kazanmasında yalnızca tiyatro ve opera dünyası ile olan çalışmaları ona yardımcı olmadı. Gianni Versace’nin eşi benzeri olmayan tasarımlarını Elton Jonh, Michael Jackson, George Michael gibi müzik dünyasının efsanelerinden tutun Prenses Diana ve Prenses Caroline kadar çok önemli isimlerin üzerinde gördük. Sanatın her alanına hitap eden tasarımlar yaratabilmesi onun en büyük özelliğiydi. Gianni Versace akıl almaz yeteneği sayesinde yaklaşık 10 yıllık bir süreçte, tüm dünyada 100’ün üzerinde mağaza açtı ve şirketin değerini 800 milyon dolar seviyelerine çıkardı. Bu rakamlar o dönem için akıl almazdı. Bir de rakamlardan ziyade Gianni’nin Versace markası için yarattığı prestij çok önemliydi.
Gianni 1990’ların ilk yıllarında yakalandığı hastalık nedeniyle emekli olmaya karar verdi. Şirketi tamamen Santo ve Donatella’nın kontrolüne bıraktı. Santo Genel Başkan görevini sürdürürken Donatella yeni tasarım ve moda sorumlusu oldu. İki kardeş Gianni sonrası işleri çok daha büyüttüler. Donatella’nın aileden gelen genetik yatkınlık ile tasarım alanında çok başarılı olması Versace’yi milyar dolarlık yatırımlar arasına soktu ve uzun süre dünya modasının belirleyici markası yaptı. Versace, 2018 yılında ABD’li moda şirketi Michael Kors’a satılana kadar bu durum böyle devam etti. 2018 yılında ise marka Versace ailesinin elinden çıktı. 1 milyar 830 milyon dolara Versace’yi satın alan Michael Kors şu anda “ikonik” markanın sahibi konumunda.
Gianni Versace’nin kendi yarattığı marka ile olan ilişkisi ise daha önce söylediğimiz gibi 1990’ların ilk yıllarında bitti. Gianni 1990 yılında çok nadir rastlanan bir hastalık olan iç kulak kanserine yakalandığını öğrendi ve emekli olup, tedavi olmaya karar verdi. Bu hastalığın oluşmasında en büyük etkenin Gianni Versace’nin bağışıklık sisteminin çok zayıf laması olduğu söyleniyor. Onun bağışıklık sistemini çökerten hastalık ise vücudunda çok daha uzun süredir yaşıyordu. 1980’lerin “ayıplanan” veya “kötü gözle” bakılan hastalığı HIV Versace’yi günden güne yıpratıyordu.
Versace’nin HIV virüsüne yakalanmasına sebep olarak eşcinsel olması gösteriliyordu. Ünlü modacının uzun süredir eşcinsel olduğu biliniyordu. Hatta kendisinden 13 yaş küçük olan bir başka modacı Antonio D’amcio ile 1982 yılından beridir ilişkisi vardı. Gianni bunu hiçbir zaman saklamadı; ancak o dönemde HIV eşcinsel hastalığı olarak görülüyordu ve hoş karşılanmıyordu. Bu nedenle ünlü modacı bir süre eleştiri oklarının hedefi oldu.
Gianni Versace yüklü serveti ve ABD’de aldığı modern tedavinin sayesinde hastalıklarından en az hasarı alarak hayata geri dönmüş görünüyordu. Emeklilik için Miami’den satın aldığı muhteşem evinde yaşamını sürdüren Gianni Versace kendi hayat standartlarına göre mütevazı bir döneme geçiş yapmış görünüyordu. Tabii ki çok popüler ve varlıklı olduğu için etrafında asistanları ve bazen de korumaları olsa da Versace yaşadığı muhitte kendi başına dolaşmayı, yemek yemeyi, kahve içmeyi çok seviyordu. 15 Temmuz 1997 günü Gianni Versace korumaları ve asistanı olmadan sabah yürüyüşüne çıkma kararı aldı. Sıcak bir yaz gününde malikanesinden tek başına ayrılan ünlü modacı South Beach’te bir kahve içip, gazetelerini alarak eve geri dönme niyetindeydi. Bu isteklerini yerine getirmeyi başardı; ancak tam evinin kapısı önüne geldiğinde başından aldığı iki kurşun isabetiyle hayatını kaybetti. Bu bir mafya infazı veya cezalandırma girişimi gibi görünüyordu. Tabii ki Gianni Versace’nin ölümü tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Özellikle bu şekilde hayatını kaybetmesi, ölümünün ardındaki sır perdesini daha da kararttı.
Amerikan polisi ve FBI hemen cinayet ile ilgili soruşturma başlattı. Bu çok önemli cinayetin bir an önce çözülmesi için kamuoyunun ve Versace ailesinin büyük baskısı vardı. Sevgilisinin cesedini bulan Antonio D’amcio da olayın şokunu atlatamamıştı. Katil ise çoktan sırra kadem basmıştı. Yapılan büyük çaplı araştırmalar, sorgulamalar ve ortaya konan delillerden sonra FBI, Gianni Versace’nin katilinin cinayetten 8 gün sonra intihar eden Adrew Cunanan olduğunu açıkladı.
Adrew Cunanan’ın tespit edilmesinden sonra FBI tarafından ülke çapında aranan bir katil ve sosyopat olduğu ortaya çıktı. Cunanan, Versace’yi öldürmeden önce, yalnızca üç ay içinde dört cinayet daha işlemişti ve ülkenin kuzeyinden güneyine doğru kaçıyordu. Belli ki bu yolculuk sürecinde de insanları öldürüyordu. Cunanan ölü bulunduğu için Versace cinayetini neden işlediğine dair kesin bilgilere ulaşılamadı. Kimileri onun ünlü modacıya sapkınlık derecesinde hayran olan bir sosyopat olduğu için cinayeti işlediğini söyledi. Kimileri ise Cunanan ile Versace’nin 1990’larda bir kulüpte tanıştıklarını ve kısa süreli bir ilişkileri olduğunu öne sürdü. FBI katilin geçmiş verilerini taradığında iki ihtimalin de mümkün olduğunu söyledi. Bu cinayetin bir aşk cinayeti mi yoksa bir takıntı saldırısı mı olduğu tartışıladursun modanın dev figürü Gianni Versace hayatını kaybetmişti. Hem de onca hastalık ile mücadele ettikten sonra trajik bir şekilde, evinin merdivenlerinde vurularak öldürüldü. Bu cinayet tüm dünyada en çok konuşulan ve insanları en çok etkileyen trajik hikayelerden biri oldu. Versace’nin ölümü üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen hala unutulmadı. Hatta 2018 yapımı “American Crime Story” dizisinde bu konuyu merkezine alan ve gerçek hikayeyi işleyen bir bölüm de yayınlandı. Serinin 9. bölümü olan “Versace Cinayeti” o dönemde, tüm dünyada çok konuşuldu.