Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok, Erich Maria Remarqoue’in I. Dünya Savaşı sırasında Alman-Fransız cephesini anlattığı ve 1929 yılında yayımlanan kült romanı. 1933 yılında Hitler faşizmi tarafından birçok farklı eserle birlikte yakılarak imha edilmesine karar verilen bu roman, aynı zamanda Erich Maria Remarqoue’in 1938 yılında Alman vatandaşlığından çıkarılmasına da sebep olmuştu. Ülkemizde ise romanı ilk kez 1971 yılında, Varlık Yayınları etiketiyle ve Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok ismiyle raflarda gördük. Türk edebiyatının gelmiş geçmiş en büyük yazarlarından biri olan Yaşar Kemal, Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’u “20. yüzyılın en büyük romanı” olarak tanımlamıştı. İşte, Netflix imzasıyla 2022 yılında izleyicilerin beğenisine sunulan Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok da bu büyük romandan uyarlanmış bir film.
Aslında romanın ilk uyarlaması bu film değil. 1930 yılında Lewis Milestone’un yönetmenliğinde izleyicilerle buluşan ilk uyarlama hem En İyi Yapım hem de En İyi Yönetmen dallarında Oscar ödüllerini de kucaklamıştı. Dolayısıyla, Edward Berger’in yazıp yönettiği 2022 yapımı uyarlamanın işi hem çok zor hem de çok kolay. Neredeyse bir asır önce çekilmiş olan ve bir başyapıt olarak değerlendirilen ilk uyarlamanın yarattığı sorumluluğa rağmen, bu uyarlama da işin altından oldukça tutarlı ve başarılı bir şekilde kalkabiliyor. İki uyarlamanın arasındaki en önemli fark ise elbette yaklaşık yüz yıl içinde epey ilerleme kat eden teknoloji. Oyunculuk performansları da çok başarılı ama özellikle günümüz teknolojisiyle çekilen savaş sahneleri, savaşın ne kadar korkunç bir olgu olduğunu çok çarpıcı bir şekilde aktarabiliyor.
Oyuncu kadrosunda Feli Kammerer, Aaron Hilmer, Albert Schuch, Daniel Brühl ve Edin Hasanovic gibi isimlerin yer aldığı Alman yapımı Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok, 19 yaşında savaşa katılmak zorunda kalan bir öğrenci üzerinden savaşın gerçeklerini anlatıyor.