Orijinal ismi American Psycho olan Amerikan Sapığı, Bret Easton Ellis’in 1991 yılında yayımlanan aynı isimli romanından uyarlanmış 2000 yapımı bir film. Yönetmen koltuğunda Mary Harron’u gördüğümüz ABD-Kanada ortak yapımı filmin senaryo uyarlamasını Mary Harron ile Guinevere Turner üstlenmiş. Gelmiş geçmiş en ünlü psikolojik gerilim ve seri katil filmlerinden biri olan Amerikan Sapığı’nın başrolünde gerçekten çok başarılı bir performans sergileyen ünlü oyuncu Christian Bale’i izliyoruz. Bale’e oyuncu kadrosunda Willem Dafoe, Jared Leto ve Samantha Mathis gibi yıldız isimler de eşlik ediyor.
Filmin konusuna geçmeden önce, Amerikan Sapığı’nın vizyona girdiği 2000 yılında izleyicileri neredeyse iki zıt gruba ayırdığını söylemek mümkün. Bazı izleyiciler ve eleştirmenler yapımı doğrudan kült filmler arasında değerlendirip çok beğenirken, bazıları da tabiri caizse filmden nefret etti. Keza filmin uyarlandığı kitabın yazarı olan Bret Easton Ellis de bazı kişilerden bol bol övgü, bazılarından da tehdit mektupları alıyordu. Hem romanın hem de filmin sanatseverleri ikiye bölmesinin temel sebebi, aslında bunların çok güçlü bir ifşa yeteneği olması. Filmin, romana kıyasla çok daha az düzeyde şiddet ve vahşet içerdiğini de belirtmek gerek. Birçok eleştirmene göre, filmde Christian Bale’in canlandırdığı Patrick Bateman karakteri, aslında kendi arzularını ve iktidarını tüm dünyaya kabul ettirmek isteyen ABD’yi simgeliyor. Bu bağlamda hem övgü hem de tepki toplaması şaşırtıcı değil. Ancak filmin birçok feminist aktivistten de tepki gördüğünü belirtmek gerek.
Gelelim, Amerikan Sapığı’nın konusuna: Filmde Patrick Bateman isimli genç bir iş insanının yalnızca kendi fantezilerini ve iktidar duygusunu tatmin etmek amacıyla kadınları, hayvanları, dilencileri; kısacası kendinden güçsüz gördüğü canlıları öldürmesini izliyoruz. Gündüzleri lüks içindeki hayatının keyfini süren Bateman, geceleri tabiri caizse avlanmaya çıkıyor. Filmi henüz izlemediyseniz bile Christian Bale’in elinde elektrikli testereyle ve yüzü kan içinde gülümsediği sahneye denk gelmiş olabilirsiniz. Bu sahne de sinema tarihinin en kült anlarından birine dönüştü.