Güney Afrikalı bir belgesel yapımcısı olan Craig Foster’ın “hayatımın en değerli deneyimi” diye bahsettiği birkaç aya tanık oluyoruz bu belgeselde. Çocukluğunda okyanusun dövdüğü bir kıyıda, onunla iç içe bir hayat süren Foster, belki de bundan aldığı ilhamla belgesel yapımcılığını seçiyor ancak yıllar sonra geçmişte kendisine ilham veren şeylerin artık omuzlarında yük olduğunu fark etmeye başlıyor: Çok çalışmak, stres, uykusuzluk, ailevi problemler… Bu durumu değiştirmesi gerektiğini düşünen Foster, tüm bunlarla baş etmek için çocukluğuna, okyanusa dönüyor. Dalgalı ve soğuk suda sakinleşmeye çalışırken kendini tükettiğini düşündüğü şeye yani kameralara ve çekim yapmaya tekrar ilgi duymaya başlıyor.
Bir gün büyük bir yosun ormanında dalış ve gözlem yaparken ilginç bir şeyle karşılaşıyor ve hayatını değiştiren deneyimi işte o anda başlıyor. Foster, sadece tek bir anıyla dikkatini cezbeden ahtapotu daha yakından tanımak için her gün onu ziyaret etmeye karar veriyor ve bu ahtapotun kendi içsel yolculuğunda ona benzersiz dersler vermesine izin veriyor. Bu belgesel, gerçekten öğrenmek istersek bu dünyadaki tüm canlıların bize bir şeyler öğretmeye hazır olduklarını gösteriyor.
(Okuyucu için not: Bu yazıyı yazarken belgeselin asıl kahramanı Ahtapot hakkında spoiler vermemek için diğer karakterimiz olan insana odaklandım.)