Önemli televizyon ödüllerinden hiçbirini kazanamamış olsa da TIME, The Guardian ve Entertainment Weekly tarafından defalarca gelmiş geçmiş en iyi dizi olarak tanımlanan The Wire, Baltimore Sun’da polis muhabirliği yapmış David Simon’un imzasını taşıyan bir yapım. Zaten dizide Amerika’nın en yüksek suç oranına sahip Baltimore şehrinin karanlık atmosferi ele alınıyor. Toplamda beş sezondan oluşan yapımın her bir sezonunda Baltimore’u başka bir bakış açısından izliyoruz. İlk sezonda uyuşturucu ticareti, diğer sezonlarda da sırasıyla limanlar, şehir yönetimi, eğitim ve basın başlıkları işleniyor.
The Wire’ın dizi tarihine geçen başarısının en önemli sebeplerinden birinin gerçekçilik olduğunu söylemek yanlış olmaz. Amerikan adalet sistemini ve cezalandırma yöntemlerini çok sert bir dille eleştiren yapım, izleyicilere alışılmışın dışında bir seyir deneyimi sunuyor. Çünkü The Wire’da her zaman iyilerin kazandığı ve her sorunun nihayetinde çözüme kavuştuğu bir dünya görmüyorsunuz. Aksine, gerçek dünyadan; yani haksızlıkların, acımasızlıkların ve yalanların olduğu hayattan hiç kopmuyorsunuz. Böylelikle izlediğiniz yapımın sizi bir hayli etkilemesi de kaçınılmaz oluyor. Dizinin başından sonuna dek koruduğu sert ve tutarlı tavrı; polis, mafya ve siyaset arasındaki ilişkileri tüm gerçekliğiyle ortaya döküyor.
The Wire’ın oyuncu kadrosunda Dominic West, Idris Alba, John Doman, Wendell Pierce, Lance Reddick, Deirdre Lovejoy ve Seth Gilliam gibi başarılı isimler var. Oyuncuların her biri gerçekten etkileyici performanslar sergiliyor. İzleyiciler diziyi izlerken, Amerika’da yaşanan uyuşturucu ticaretiyle ilgili birbirinden ilginç ve gerçek bilgileri öğrenme fırsatı da buluyor. Kısacası, The Wire koltuğunuza kurulup yüzünüzde bir gülümsemeyle izleyebileceğiniz bir yapım değil. Ama eğer çarpıcı, sarsıcı ve milyonlarca kişinin beğenisini kazanmış bir dizi izlemek istiyorsanız The Wire’a bir şans tanımalısınız.